- Haberler
- Aktüel
- 2015'teki Sur olaylarının aynısı 1915 yılında 'dam taburları' ile yapıldığı ortaya çıktı
2015'teki Sur olaylarının aynısı 1915 yılında 'dam taburları' ile yapıldığı ortaya çıktı
Tarihçi Doç. Dr. Oktay Bozan, Diyarbakır'da 2015 Sur olaylarının aynısının 1915 yılında firari Ermeniler tarafından kurulan 'Dam taburları' ile yapıldığını, olaylarının aynı güçler tarafından desteklendiğini belgeler ile değerlendirdi.
Tarihçi Doç. Dr. Oktay Bozan, Diyarbakır’da 2015 Sur olaylarının aynısının 1915 yılında firari Ermeniler tarafından kurulan “Dam taburları” ile yapıldığını, olaylarının aynı güçler tarafından desteklendiğini belgeler ile değerlendirdi.
Sur ilçesinde başta olmak üzere Mardin, Şırnak gibi illerde 2015 yılında bölücü terör örgütünün çatışma ortamını başlatmasıyla kentlerde tahribatlar oluştu, şehitler verildi, vatandaşlar mağduriyetlikler yaşadı. Yaşanan bu çatışma ortamının aynısı, yaklaşık 100 yıl önce 1915 yılında cepheden firar eden Ermeni askerlerin Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde kurduğu dam taburlarıyla böyle bir kalkışmanın yaşandığı tarihçi Doç. Dr. Oktay Bozan tarafından belgelerle değerlendirildi. Bozan, o dönemde Sur ilçesinde dar sokaklar ve güçlü yapıların üzerinde ermeni firarilerin tabur kurduğu, dini mabetlere, mezarlıklara patlayıcı ve mühimmat yerleştirildiğini bu mühimmatlarla bir çok yerde cepheden dönen vatandaşların katledildiği ve vergiye bağlandığını söyledi. Bozan, süreç ve yaşanan hadiselerin aynı güçler tarafından 1915 yılında ne yapıldıysa aynısının 2015 yılında yapıldığını ve çok benzerlik gösterdiğini ileri sürdü.
“Önemli şahsiyetlerin mekanlarında çok sayıda silah çıkıyor”
Doç. Dr. Bozan, Diyarbakır’ın önemli merkezlerden birisi olduğunu ve 1915’in Nisan ayına bakıldığı zaman yaklaşık 1000 tane Ermeni firarisi Sur ilçesinde “Dam Taburu” kurduklarını ifade etti. Durumun ilginç bir şey olduğunu belirten Bozan, “Diyarbakır 2015 Sur olayları hatırlanacağı üzere dar sokaklar, güçlü binalar olan yer. Bu Ermeni firariler, ya da Ermeni komiteciler, damlarda taburlar kuruyorlar. Damlarda mazgal kuruyorlar ve buraya devlet giremiyor. Burada onların sözü geçiyor. Burada kamu görevlilerinin giremediğini görüyoruz. Bu kişiler aynı zamanda vatandaşlardan zorla para topluyorlar. Kendilerince vergi topluyorlar. Devlet için utanç verici bir durum. Müslümanlar için ise ciddi bir korku kaynağı oluyor. Bu dam taburu nedeniyle 1915 yılı Nisan ayında şehrin önemli bir kısmının devlettin kontrollünden çıktığını anlıyoruz. Ve nihayetinde devlet, Doğuda Sarı Kamış’ ta Ruslar karşısında bir yenilgi alınıyor. Van ve Bitlis elden çıkıyor. Bu süreçte devlet, 24 Nisan dediğimiz bu sözde soykırım iddiası ilan edilen gün bu komita merkezlerine operasyon düzenliyor” dedi.
“Birkaç taburu donatacak kadar silah olduğunu görüyoruz”
Hınçak ve Taşnak Teşkilatında gazeteci ve milletvekili gibi önemli şahsiyetlerin evlerine ve bürolarına yapılan operasyonlarda ne hikmet ise çok sayıda silah yakalandığını aktaran Bozan, “Çok sayıda ihtilal planı yakalanıyor. Bu açıdan Diyarbakır’da da, 27 Nisan tarihinde Vali Mehmet Reşit Şahin operasyon yapıyor. Bu operasyonda bine yakın Ermeni firari yakalanıyor. Bunlar silahlarıyla teşhir ediliyor. Silahlara bakıldığı zaman birkaç taburu donatacak kadar silah olduğunu görüyoruz. Bu mesele dolayısıyla hakikatten devletin nasıl bir tehlikeli karşı karşıya kaldığını vatandaşlar görüyor. Bu komitacılar aynı zamanda Karacadağ’da, Lice’de, Silvan’da bu bölgede cepheden dönenleri aynı zamanda vuran, olay çıkaran insanlar olduğunu görüyoruz. Sonrasında yapılan operasyonlarda kiliselerin mahzenlerinde, mezarlıklarda, bazı önemli şahısların evlerinde çok sayıda dinamit, patlayıcı, silah ve ihtilal planı yakalandığını görüyoruz” diye konuştu.
“1915 ve 2015, 100 yıl sonra tekrarlanan bir senaryodan bahsedebiliriz”
Diyarbakır’daki bu ihtilal planları içesinde Amerikan konsolosluğunun da olduğunu gördüklerini kaydeden Bozan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bir takım misyonerlerinde bu işlerin içesinde olduğunu görüyoruz. 1915 Nisan ayında dam taburunun çökertildiğini görmek mümkündür. Dam taburunun örgütlenme yapısına baktığımız zaman 2015’teki devletimizin karşı karşıya kaldığı olayların çok büyük bir benzerlik gösterdiğini görüyoruz. 1915 ve 2015, 100 yıl sonra tekrarlanan bir senaryodan bahsedebiliriz. Dolayısıyla 1915’teki bu hadise ve daha önceki hadiseler devlettin sevk ve iskan kararını almasına yol açıyor. Sevk ve iskan kararı toplumda tehcir dediğimiz şeklinde anlaşılıyor. Osmanlı Devleti, Ermenileri kendi toprakları olan Irak ve Suriye’ye göndermiş. İşte bu günler, bahsettiğim gibi Avrupa’da büyük devletlerden başta Amerika olmak üzere soykırım olarak takdim ediliyor.”