Arkeolojiye kadınlardan hassas dokunuş
Deniz, kum ve güneş turizminin yanında önemli ören yerlerine sahip Muğla'da geçen yıl 23 olan arkeolojik kazı sayısı, bu yıl 30'a yükseldi. Arkeolojik kazıların çoğunluğu yaz-kış devam ederken, deniz dibi kurtarma kazı çalışmaları da yürütülüyor.
Deniz, kum ve güneş turizminin yanında önemli ören yerlerine sahip Muğla’da geçen yıl 23 olan arkeolojik kazı sayısı, bu yıl 30’a yükseldi. Arkeolojik kazıların çoğunluğu yaz-kış devam ederken, deniz dibi kurtarma kazı çalışmaları da yürütülüyor.
Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın göreve gelmesinin ardından büyük artış gösteren arkeolojik kazılara Muğla Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon (YİKOB) tarafından her yıl önemli oranda bütçe aktarılıyor. 2021 yılı içerisinde Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından devam eden arkeolojik kazılar için yaklaşık 25 milyon Türk Lirası destek sağlandı.
Kazı alanlarında çalışanların yüzde 80’i kadın
Devam eden arkeolojik kazılar bölge halkına, özellikle kadınlara da istihdam yolu açtı. Muğla’nın Yatağan ilçesinde bulunan dünyanın en büyük mermer antik kenti Stratonikeia’da 12 ay kazı, restorasyon ve konservasyon çalışmaları sürerken, kazılarda görev alanların yüzde 80’i kadınlardan oluşuyor. Yatağan ve çevresindeki kırsal mahallelerde oturan ev hanımları, ev ekonomisine de katkı sunuyor.
Fırçalar ile narin dokunuş
Yılın 9 ayı kazı alanlarında çalışan kadınlar, tırmık kullanıyor, kürek sallıyor, el arabası ile toprak taşıyor ve kazılarda çıkan toprak ile eserlerin ayrıştırmasını yapıyor. Kazılarda çıkarılan tarihi eserleri fırça ile hassas dokunuşları ile temizleyerek tarihin gün yüzüne çıkmasına katkı sunan kadınlar, arkeoloji kazı alanlarının vazgeçilmezleri haline geldi.
“Kadınlarımız ile çalışmaktan inanılmaz mutluyum”
Yatağan Stratonikeia ve Lagina Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt, antik kentteki kazı çalışmalarında çalışanların yüzde 80’inin kadınlardan oluştuğunu açıkladı. Prof. Dr. Söğüt, “Stratonikeia ve Lagina kutsal alanda antik dönemden günümüze gelen yapılarda arkeolojik kazı, restorasyon ve konservasyon çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Burada Kültür ve Turizm Bakanlığı, Muğla Valiliği ve Yatağan Belediyesinin işbirliğinde sağlanan bir organizasyon var. Burada çalışanlarımızın yüzde 80’ini kadınlarımız oluşturuyor. Çalışan kadınlarımızın hepsi Yatağan merkez ve çevresindeki kırsal mahallelerden gelen kadınlar. Bunlar esasında evde oturan kadınlar. Ama burada ciddi anlamda arkeolojik kazı yapıyor, konservasyon yapıyor ve temizlik yapıyorlar. Aslında burada eserleri kazmayı, korumayı öğreniyorlar. Aynı zamanda ev ekonomilerine de katkıda bulunuyorlar. Bu aslında yöre halkına inanılmaz katkı veren bir proje. Onun için ben bu projeyi çok önemsiyorum. Biz burada, Yatağan’da insanlarımız ile birlikte oluyoruz. Bakanlığımıza, Valiliğimize, Kaymakamlığımıza ve Belediyemize teşekkür ediyorum. Bu aslında bir bütünün bir elin parçası gibi bir araya gelerek yaptığımız bir çalışma. Kadınlarımızın narin elleri ile narin dokunuşlarını görebiliyoruz. Uzun süre takip ettiğimizde iş verimliliği de fazla oluyor. Evde sabah başlayıp akşama kadar çalışıyorlar, burada da öyle. Hiç durmaksızın bazen kazı yaparken, bazen toprak taşırken görüyoruz. Hem onların tarih sevgisi, koruma bilinci artıyor. Evlerine gittiklerinde de Stratonikeia konuşuluyor, koruma konuşuluyor. İnanılmaz bir verimlilik sağlıyoruz. Ben kazı başkanı olarak kadınlarımız ile birlikte çalışmaktan inanılmaz derecede mutluyum” dedi.
“Ziyaretçiler kazı çalışmalarını yakından görüyor”
Yıl boyu ziyaretçinin eksik olmadığı Stratonikeia ve Lagina antik kentine gelen ziyaretçilerin kazı çalışmalarını oluşturulan güvenlik şeridi dışından yakından takip ettiklerini belirten Söğüt, “Kazı çalışmaları yapılırken aldığımız güvenlik önlemleri ile insanların gezerken kazı çalışmalarını görmelerini sağlıyoruz. Bu da insanların kenti gezerken, dolaşırken köy meydanında çınarların gölgesinde oturabiliyor, ister camiyi gezebilir, ister hamamı geziyor, isterse kahvede oturabiliyor. Hatta yol kenarlarında kazı yapan arkeologları seyredebiliyor. Kendi güvenlik alanları içinde aslında doğrudan arkeolojinin içinde yaşıyorlar. Ziyaretçiler, kazı yapanlar kadar kendilerini bu işin içinde kendilerini görebiliyorlar. Bence bu sanal hayat değil, gerçek hayat” dedi.