• Haberler
  • Aktüel
  • CHP Grup toplantısı: Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının tam metni

CHP Grup toplantısı: Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının tam metni

Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanı kemal Kılıçdaroğlu, 'Türkiye ilk kez bir ekonomik krizle karşılaşmıyor ama bu krizler atlatıldı, sürekli bir hal almadı. 2018'den bu yana başlangıçta var olan kriz, ekonomik buhrana dönüştü. Bir sosyal buhranla karşı karşıyayız' dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanı kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye ilk kez bir ekonomik krizle karşılaşmıyor ama bu krizler atlatıldı, sürekli bir hal almadı. 2018’den bu yana başlangıçta var olan kriz, ekonomik buhrana dönüştü. Bir sosyal buhranla karşı karşıyayız” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin iyi yönetilmediğini iddia ederek, “Bütün vatandaşlarıma çalıştığı alan ne olursa olsun seslenmek isterim, siz de görüyorsunuz ben de görüyorum. Türkiye iyi yönetilmiyor. O kadar havai bir yapı var ki, gerçeklerden o kadar kopuk bir yapı var ki eleştiri geldiği zaman gözlerime bakın diyorlar. Biz sizin gözünüze, boyunuza, endamınıza, diplomanıza da baktık; Siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuz. Türkiye ilk kez bir ekonomik krizle karşılaşmıyor ama bu krizler atlatıldı, sürekli bir hal almadı. 2018’den bu yana başlangıçta var olan kriz, ekonomik buhrana dönüştü. Bir sosyal buhranla karşı karşıyayız. Bunun saray ne kadar farkında emin olun bilmiyorum. Vatandaştan kopan, derdini dinlemeyen, sormayan bir yönetim Türkiye’de var olan sorunları çözemez, çözemiyor da zaten. Çürüme görüyoruz devlette. Kim ne yaptığı, hangi kararı aldığı belli değil. Ben ilk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde dar gelirli gruplardan kaynak alıp bir avuç üst gelir grubuna kaynak aktaran ekonomik politikaya ilk kez tanık oluyorum. 84 milyon bir avuç kişiye çalışıyor. Aşağıda insanlar perişan. Pazara çıkamıyor, alışveriş yapamıyorlar. Bu tablo Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanıyor” dedi.

Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:

“Milletin Sesi mitingimizi yaptık. Mitingin olaysız sonuçlanması dolayısıyla bütün güvenlik güçlerine yürekten teşekkür borcumuz var. Çok büyük bir kalabalık vardı. Yüzbinler oradaydı. Onlara söz verdim. Haramilerin saltanatını yıkacağız. Bu toplumun kucaklaşmaya, huzura ihtiyacı var. Açlığa mahkum edilen çocuklara değil. Yine söz verdim. Hiç endişe etmeyin az kaldı, hakkı, hukuku, adaleti bu ülkeye mutlaka ama mutlaka getireceğiz. Bize güvenin. Bizim arkamızda kara bir leke yok. Biz birilerinin önünde boyun eğmeyiz. Birileri telefon etti diye papazı teslim ettiler. Bizim dönemimizde asla böyle bir ayıbı Türkiye yaşamayacaktır. İşimizin kolay olmadığını biliyorum. Siyasallaşmış yargıyla, mafyayla, mafyayla fotoğraf çektirenlerle, uyuşturucu baronlarıyla, bütün paramiliter yapılarla, beşli çetelerle, trollerle, yandaş medya ve onların beslemeleriyle ancak ve ancak biz kavga edebiliriz. İş, aş sözü verdim. Asla unutmayacağım. İşi de aşı da bu ülkeye getireceğim. Bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bütün vatandaşlarım not alsınlar. Bizim iktidarımızda hiçbir fakir, fukaranın elektriği kesilmeyecek.”

 

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının tam metni

Efendim, Selanik'ten nar ağacının altından gelen toprak benim için çok değerli, hepimiz için çok değerli. Mustafa Kemal Atatürk'ün bu ülke için neler yaptığını hepimiz biliyoruz, tarih de biliyor aslında, bütün dünya biliyor. Böylesine bir lidere sahip olduğumuz için, böyle bir devletin kuruluşunda harcı olduğu için, emeği olduğu için, alın teri olduğu için hepimiz gurur duyuyoruz. Onu unutmak değil, yaşatmak… Atatürkçülük, geçmişten ders çıkarıp geleceği, sağlıklı geleceği inşa etmek demektir. Bugün bizim yaptığımız da odur. Geçmişten ders çıkarıyoruz, sağlıklı ve güzel bir geleceği herkes için inşa etmeye çalışıyoruz. İnşa edeceğimiz Türkiye'de sadece biz yaşamayacağız, bizim gibi düşünmeyenler de özgürce yaşayacaklar. Çünkü onun hedefi oydu. Hiçbir şekilde bir baskıyı asla kabul etmedi. Ülkesinin bağımsızlığının ne kadar değerli olduğunu ifade etti. Sivas'tan, Erzurum'dan, Samsun'dan, Amasya'dan başlayarak Ankara'ya kadar süren bir mücadele. İzmir'de İktisat Kongresi, ülkeyi nasıl kalkındıracağız diye ve bütün bunlara karşın Osmanlı'dan devralınan devasa bir borç yükü. Ülkeyi donattılar, fabrikalarla donattılar, demiryolları ile donattılar, Osmanlı'nın borcunu son kuruşuna kadar ödediler; hiçbir egemen gücün karşısında asla ve asla eğilmediler. İşte biz onların çocuklarıyız, torunlarıyız.

Milli Savunma Bakanlığı'nın yaptığı bir açıklama var, Pençe-Kilit Operasyonu'nda üç askerimiz şehit olmuş. Allah'tan rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı diyoruz. Milletimizin başı sağ olsun. 4 askerin de yaralandığı ifade ediliyor, inşallah onlar da kısa süre içinde sağlıklarına kavuşurlar.

Sözcü Gazetesi'nin çok değerli bir muhabiri vardı, Ali Ekber Ertürk. O dün vefat etti. Bugün Sözcü Gazetesi'nin önünden kendisini uğurladık, sonsuzluğa uğurladık. Orada söyledim: Gazetecilik kolay bir iş değildir. Gazeteciliğin mesaisi olmaz. 24 saat gazeteci haber peşinde koşan birisidir. Kalemini satmayan gazeteci, bütün toplumun saygınlığını kazanır. İdeallerini koruyan bir gazeteci, bütün toplumun saygınlığını kazanır. Ali Ekber Ertürk de o saygın gazetecilerden birisiydi. Hastalığın pençesinde maalesef hayata veda etti. Kendisine, yakınlarına, Sözcü Gazetesi ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Ayrıca hafta sonunda Adana'ya toplantıya giden, AK Parti'nin gençlik toplantısına giden ve dönüşte de bir kaza sonucu üç kişi, üç üniversite öğrencisi hayatını kaybetti. Onlara da Allah'tan rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı diliyoruz. 41 kişi de yaralanmış, onlar da umarım kısa süre içinde sağlıklarına kavuşurlar.

Değerli arkadaşlarım, bunun yanında sevineceğimiz olaylar da var. Gönül ister ki, hiç acılı haberleri paylaşmayalım ama hep sevinçleri paylaşalım diye. Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası'nda Milli Takımımız 5 altın, 2 bronz madalya kazandı ki, olağanüstü bir gelişme. Gerçekten yürekten teşekkür ediyorum. Kadının gücünü görüyoruz değil mi?

Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı, beşinci kez Avrupa şampiyonu oldu. Anadolu Efes Basketbol Takımı, Avrupa Ligi'nde ikinci kez şampiyon oldu. Bütün şampiyonlara buradan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu’ndan selam sevgi gönderiyoruz. Onların antrenörlerine, onları çalıştıranlara, ekip arkadaşlarına, hepsine yürekten teşekkür ederiz.

Gelelim ana konuya değerli arkadaşlar: Hep söylerim; bir ülke bilgiyle yönetilir, birikimle yönetilir. Devlette liyakat sistemi varsa, daha sağlıklı bir yönetimi inşa ederseniz. Ama geldiğimiz noktada Türkiye'nin iyi yönetilmediğini görüyoruz. Bütün vatandaşlarıma çalıştığı alan ne olursa olsun seslenmek isterim: Siz de görüyorsunuz, ben de görüyorum; sizin evladınız da görüyor, ben de görüyorum; sizin eşiniz de görüyor, ben de görüyorum, Türkiye iyi yönetilmiyor.

O kadar havai bir yapı var ki, gerçeklerden o kadar kopuk bir yapı var ki, eleştiri geldiği zaman "gözlerime bakın" diyorlar. Ya arkadaşlar, biz sizin gözlerinize de baktık, boynunuza da baktık, endamınıza da baktık, diplomanıza da baktık. Siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuz. İlk kez bir ekonomik krizle karşılaşmıyor, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde var ekonomik krizler. Ama bu krizler atlatıldı, sürekli bir hal almadı. İnsanlar geldiler, oturdular, toplumun önüne açık bir tablo koydular ve toplumla beraber, yani Türkiye ile beraber, vatandaşlarla beraber bu krizden nasıl çıkarız, bu buhrandan nasıl çıkarız arayışı içine girdiler ve Türkiye bu krizlerin tamamından çıktı. 2018'den bu yana başlangıçta var olan kriz, ekonomik buhrana dönüştü arkadaşlar. Tam bir ekonomik buhran ile karşı karşıyayız, bir sosyal buran ile karşı karşıyayız ve bunun saray ne kadar farkında, emin olun bilmiyorum. Ekibi ne kadar farkında, emin olun bilmiyorum. Vatandaştan kopan, vatandaşın derdini dinlemeyen, "ya arkadaşlar sizin derdiniz var mıdır" diye sormayan bir yönetim Türkiye'de var olan sorunları çözemez, çözemiyor da zaten.

Değerli arkadaşlarım; devlette liyakat sistemini bitirirseniz, devleti içten içe çürütürsünüz, geldiğimiz nokta budur. Bir çürüme görüyoruz devlette. Kimin ne yaptığı belli değil, kimin hangi kararı aldığı belli değil. Değerli arkadaşlarım ve ben bunu büyük bir samimiyetle söylüyorum: İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan derin bir ekonomik bunalım içinde, dar gelirli gruplardan kaynak alıp üst gelir gruplarına, bir avuç üst gelir grubuna kaynak aktaran bir ekonomik politika ilk kez tanık oluyorum. 84 milyon bir avuç kişiye çalışıyor, 84 milyon. Aşağıda insanlar perişan, pazara çıkamıyorlar, alışveriş yapamıyorlar. Aldıkları gelirler kısa süre içinde enflasyon karşısında neredeyse sıfırlanıyor. Bu tablo bizim Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşadığımız bir tablodur. Geçmiş grup toplantılarında bunun biraz ayrıntısına değinmiştim. Üç yöntemle alt gelir gruplarından topladıkları paraları, üst gelir gruplarına, yani bir avuç kişiye, başta 5'li çete olmak ve tefeciler olmak üzere onlara aktarıyorlar üç yöntemle.

Bunlardan birincisi; kamu-özel işbirliği, yap-işlet-devret; dolar garantili. Yurtdışındaki enflasyon da dahil bu milletin sırtına yıkılarak, buradan elde edilen paralarla büyük kaynaklar aktarıyorlar. Sadece bir örnek vereceğim, bir örnek vereceğim, vatandaşım da dinlesin. Aynı hastaneyi devlet yaptığı zaman 3 milyar 907 milyon liraya mal oluyor. Devlet kendi hastanesi ihaleyi yapıp, çıkıp kendi hastanesini yaptığı zaman 3 milyar 907 milyon liraya mal ediyor. Ama kamu-özel işbirliği olduğu zaman bu hastanenin fiyatı 3 milyardan, 6 milyar 776 milyon liraya çıkıyor. Yani neredeyse bir hastane karşılığında bir başka hastanenin maliyetini de o kişiye veriyoruz. Bu ne demektir? 3 milyara mal edeceğim bir yeri, bir hastaneyi, bir maliyeti 6 milyara başkasına yaptırıyorsam, 3 milyar liralık kaynak aktarıyorum. Kime? 1 kişiyi aktarıyorum. Ya insanda biraz insaf olur. Bu birinci yöntem. 5'li çete bu işin kurmayı; bu işi en iyi bilen, tezgahı en iyi kuran, devleti en iyi soyan ve devletten de en iyi desteği alan… Erdoğan'dan, Saray'dan da en iyi desteği alan bunlar. O nedenle diyorum; 5'li çetelerden bu milleti kurtaracağız, söz. Sözümüz söz!

İkincisi yeni çıktı; kur korumalı mevduat… Tutamıyorlar, Türk Lirası eriyor. Akılları sıra formül buldular. Getir parayı yatır. Dolar çıkarsa hiç merak etme, artı üstüne bir de bir de faiz vereceğim sana. Yetmiyor, artı elde ettiğin faizi de vergiden muaf tutacağım. Ne derler, ballı kaymak mı diyorlar? Aynen öyle, çifte ballı bu... Hem dolar karşısında erimeyecek, hem faiz alacak, hem de vergiye tabi olmayacak. Simit alırken vergi verecek vatandaş, beyler milyarları aldığı zaman hiç vergi ödemeyecekler. Bu ne demektir? Alt gelir guruplarından bir avuç kişiye, 1000-1200 kişiye kaynak aktarıyorsun, milyarları aktarıyorsun, üstelik vergisiz aktarıyorsunuz.

Üçüncüsü; hani Türk Lirası var ya bizim meşhur Türk Lirası, değeri kalmayan bir Türk Lirası. Parantez açalım: Acaba Bahçeli cebinde dolar mı taşıyor, Türk Lirası mı? Ben merak ediyorum. Türk Lirası erirken, üstünde de Türk lafı varken, paranın bu kadar itibarsızlaştırdığı bir dönemde Bahçeli hala kalkıp da Türk Lirası'nı itibarsız hale getiren iktidara destek veriyorsa, orada bir sorunumuz var demektir. Biz kendi paramızın değerini biliriz. Değerli olmasını isteriz, kararlı olmasını isteriz, yabancı paralar karşısında güneş görmüş kar gibi erimesini istemeyiz. Bu da oluyor, buradan da ciddi paraları faiz olarak ödüyorlar bir avuç kişiye. 1 milyon doları olan getiriyor, dolar garanti faizlerini alıyor, cebine atıyor, keyfi yerinde, hiç bir şey yok. Yatırım? Bunlar yatırım yapmazlar. Bunlar doğrudan doğruya devleti soymak üzere kurulan mizansenler, gerçekler daha doğrusu.

Şimdi bir dördüncüsü çıktı. Dördüncüsü nedir diyeceksiniz. Şimdi bakın değerli arkadaşlarım, özellikle geçmişte AK Parti'ye oy veren kardeşlerim de dinlesinler. Kurulan tezgaha bakın Allah aşkına. Diyelim ki 2 milyon liralık bir daire alacaksınız. Ayda 10 yıl süreyle 27 bin 200 lira taksit ödeyeceksiniz. Her ay 27 bin 200 lira taksit ödeyip, 2 milyon liraya ev alıyorsunuz. Bunun yıllık faizi yüzde 11, yıllık faiz yüzde 11. Yani neredeyse bu ortamda sudan ucuz. 2 milyon liralık daireyi kim alır? Ayda 27 bin 200 liralık taksiti kim öder? Asgari ücretli, çiftçi, emekli, taksici, tır şoförü, kamyon şoförü... Bunlar ödeyemez. Kim ödeyecek bunu? Kim alacak bu parayı? Dar bir grup, parası olan, bir villası olan, ikinci villası, bir lüks dairesi olan, ikinci lüks daire, üçüncü lüks daireyi alacak. Sudan ucuz, 1 yıl yüzde 11 ile alıyorsunuz kredi.

Peki, şöyle düşünelim: Bir de bir vatandaş düşünün, ihtiyaç kredisi çekecek. Daire almak için değil, yani gidecek 50 bin lira ihtiyaç kredisi alacak. Onun faizi yüzde 27. Zengine verirken yüzde 11, fakire verirken yüzde 27. Bu da alt gelir gruplarından, üst gelir gruplarına kaynak aktarmaktır. Neden bu kadar derin bir ekonomik buhran ile karşılaşıyoruz? İşte temel sebebi bu. Vatandaştan alıyorsun, bir avuç kişiye bunları aktarıyordu.

Öyle bir noktaya geldi ki, örnek vereyim: Hala "acaba AK Parti'ye oy vereyim mi vermeyeyim mi? Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy vereyim mi vermeyeyim mi" diye düşünen kardeşlerime bu rakamları veriyorum ve sizin vicdanınıza teslim ediyorum bu rakamları. Nisan ayı 2022: Merkezi yönetimin borç miktarı 1 trilyon 483 milyar lira. Giriyorsunuz, Hazine hesabına bakıyorsunuz, 1 trilyon 483 milyar lira borç almış. Bu borca karşılık ödeyeceği faiz 1 trilyon 483 milyara, ana paraya karşı ödeyeceği faiz 1 trilyon 743 milyar lira. Faiz, ana parayı geçmiş vaziyette. Diyorlardı ya "Nas, faiz haramdır" diyorlardı, "faiz beladır" diyorlardı. Şimdi ben soruyorum: Ya, ana para faizi geçti. Ben size yıllardır ifade ediyorum, bunun adı tefeciliktir diye. Devletin resmi rakamları da bunun tefecilik olduğunu gösterdi.

Mayıs'a geliyoruz. Bu nisandı, mayıs, yani bu ay: Borç, 1 trilyon 503 milyar liraya çıktı. Yani, 1 trilyon 483 milyardan, 1 trilyon 503 milyar liraya çıktı. Faiz, 2 trilyon 52 milyar liraya çıktı. Nisan ayında 260 milyar lira daha fazla faiz ödeniyor ana paradan, mayısta 549 milyar lira faiz daha fazla ödeniyor, ana paradan daha fazla ödeniyor.

Değerli arkadaşlarım; bunlar bir ara ne kurmuşlardı? Borçlanma Genel Müdürlüğünü kurmuşlardı. Osmanlı'nın son döneminde de Düyun-u Umumiye kurulmuştu, yani genel borçlar idaresi kurulmuştu. Aynı mantık, aynen çalışıyor. Türkiye'yi bir avuç tefeciye teslim ettiler, kurtulmak istiyorlar, kurtulamıyorlar. Ama servetlerini, sermayelerini yurtdışına götürüyorlar, bunun da farkındayız.

Değerli arkadaşlarım, bu tablo insanları üretimden koparıyor. Çiftçi ektiğinin karşılığını alamıyor ve perişan vaziyette. Bu yıl bütçeden çiftçiye teşvik olarak 29 milyar lira para ayrıldı, 29 milyar lira... Oysa kanuna göre 79 milyar lira ayrılması lazımdı. Bu da olmadı, vermiyorlar ve çiftçi perişan. Şimdi, acaba çiftçiye neden ödemiyorlar? Çiftçi neden kazanamıyor ve neden yurtdışından tarım ürünleri ithal ediliyor? Bununla ilgili 2013-2017, kendi bakanlıklarının hazırladığı Tarımsal Üretim ve Arz Güvenliği Raporu var. Stratejik Plan, şöyle diyor: “Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımına yönelik talepler, tehdit diyor.” Bizim tarımımızda tehdit var mı? Evet var. Tarım arazisine gidiyorsunuz, kömür santralini rahatlıkla kurabiliyorlar. Tarım arazilerinin parçalanmasına devam ediliyor. Evet, aynen devam ediliyor. “Bazı tarımsal girdilerde dışa bağımlılık ve maliyetlerin yüksekliği”… Bunu kendileri söylüyor, "dışa bağımlıyız" diyorlar. Bana ne anlatıyorsun kardeşim? Madem sen bunu biliyorsun, dışa bağımlılıktan kurtar; kurtarmıyorlar, devam ediyor. “Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşların politikaları...” Onlar diyorlar ya, "siz ekmeyin efendim, biz size vereceğiz; niye ekiyorsunuz?" Dünya Bankası diyordu, "Türkiye tarımdan çekilmeli" diyordu. Etten tutun, mercimeğe kadar her şeyi dışarıdan alıyoruz. Dolayısıyla sıkıntılı bir tablo devam edecek, bu ekonomik buhranın yükünü çiftçiler de çekecek.

Bir örnek vereyim şimdi: Şimdi tütünle ilgili fiyatlar belirleniyor. 2000'li yılların başında tütün üretici sayısı 400 bindi, 400 bin hane tütünden geçinirdi. 2014'te bu 87 bine düştü 400 binden, 2020'de de 57 bine düştü. Bizim tütünümüz dünya markasıydı ve önemli bir tütündü, aynı zamanda bir ihraç ürünümüzdü. 2006'da biz 497 milyon dolar ihracat yapıyorduk, 253 milyon dolar da ithalatımız vardı. Bu tabloda tam tersine döndü; 2020'de ihracatımız 279 milyon dolar, ithalatımız da 563 milyon dolar çıktı. Bu topraklarda, bu bereketli topraklarda artık tütün de ekilemez noktaya geldi değerli arkadaşlarım. Şimdi şikayetler var, tütün üretiminden şikayet var, verilen fiyatlar yetmiyor, Manisa bölgesinde yüzde 57 fiyat artışı var. Mazot yüzde 238 artmış, gübre yüzde 350 artmış, ilaç yüzde 200 artmış... Dolayısıyla bu da başka bir temel sorun olarak karşımızda duruyor.

Başka bir şey daha var. Zamların arkası kesildi mi? Bundan sonra ne olacak? Bundan sonra zamlar devam edecek. Bakınız, Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu elektrik üreticilerinde bir tavan fiyat koymuştu. 19 Mayıs tarihli Resmi Gazete'de bu tabanı yükselttiler. Tabanın yükselmesi demek, zam gelecek demek. Temmuz veya ağustos ayında elektriğe zam gelecek. Ya hanelere, ya sanayicilere ya da ticarethanelere gelecek veya bunlardan birisine fazla, diğerlerine daha az gelecek. Böylece bütün vatandaşlarım hazırlıklı olsunlar, önümüzdeki süreçte elektriğe zam gelecek.

Efendim, Milletin Sesi Mitingimizi yaptık. Öncelikle mitingin olaysız sonuçlanması dolayısıyla bütün güvenlik güçlerine, emek harcayan bütün güvenlik güçlerine, polis kardeşlerimize yürekten teşekkür borcumuz var, önce bunu ifade edeyim. Evet, çok büyük bir kalabalık vardı, yönetilmesi oldukça zordu ama güvenlik güçlerimiz ellerinden gelen çabayı gösterdiler. Derler ya “hakkını teslim edeceksin” diye, güvenlik güçlerine de yürekten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ve şunu da tabii unutmuyoruz: 3600 ek gösterge vereceğimizi de bilmelerini isterim.

Evet, yüzbinler oradaydı, yüzbinler oradaydı. Yüzbinler iş istiyordu, yüzbinler aş istiyordu, yüzbinler demokrasi istiyordu, yüzbinler eşitlik istiyordu, yüzbinler her evde huzur olsun istiyordu. Yüzbinlerin ortak sesiydi bu ve biz bunların tercümanı olmaya çalıştık değerli arkadaşlarım. Yüz binler aracılığıyla milyonlara seslendik, yüzbinler aracılığıyla milyonlara vaatlerimiz oldu, onlara söz verdim. Verdiğim söz eğer cümle olarak ifade edilecekse, cümlesi şudur: Haramilerin saltanatını yıkacağız!

Yüz binler aracılığıyla milyonlara tekrar bu grup toplantısında ifade ediyorum ve söz veriyorum: Hiç kimse en ufak bir endişe taşımasın; sözümüz söz, haramilerin saltanatını yıkacağız.

Her eve huzuru getireceğiz. Bu toplumun kucaklaşmaya ihtiyacı var, kavgaya değil. Bu toplumun evde huzur içinde yaşamaya ihtiyacı var, açlığa mahkum edilen çocuklara değil, evlatlara değil. Dolayısıyla onlara söz verdim. Sözün arkasında duracağız ve yine söz verdim: Hiç endişe etmeyin, az kaldı; hakkı, hukuku ve adaleti bu ülkeye mutlaka ama mutlaka getireceğiz.

Bunları getirmenin kolay olmadığını biliyorum ama şunu söylüyorum: Bize güvenin, bize güvenin. Bizim arkamızda kara bir leke yok. Biz birilerinin önünde boyun eğmeyiz. Bizim tek hedefimiz var, bu ülkedeki insanların çıkarı; birilerinin değil, 84 milyon milyonunun çıkarı. Bunları savunuyoruz biz. Birileri telefon etti diye papazı teslim ettiler. Bizim dönemimizde böyle bir ayıbı asla Türkiye yaşamayacaktır, asla yaşamayacaktır.

O nedenle işimizin kolay olmadığını biliyorum ama hiç kimse merak etmesin. Siyasallaşmış yargıyla, mafya ile, mafya ile fotoğraf çektirenlerle, uyuşturucu baronları ile, bütün paramiliter yapılarla, 5'li çetelerle, trol ağlarıyla, yandaş medya ve onların beslemeleriyle ancak ve ancak biz kavga edebiliriz.

Özelliklede Maltepe Meydanı’nda kadınlara ve gençlere seslendim. Bu ülkenin kadınları, sorunu en çok yaşayan insanlar; bu ülkenin gençleri; sorunu en çok yaşayan gençler... Evde huzur yoksa, evde geçim olmuyorsa, çocuk işsizse, o evde huzur yoktur. O nedenle biz hep beraber memleketimize huzuru, bereketi getireceğiz. Bunun mücadelesini hep birlikte vereceğiz. İş sözü verdim, aş sözü verdim; asla unutmayacağım, İşi de aşı da bu ülkeye getireceğim.

Yine söz verdim, Maltepe Meydanı'nda söz verdim: Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz, bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, her evde huzur olacak. Ve yine söylüyorum, buradan söylüyorum, bütün vatandaşlarım not alsınlar. Bizim iktidarımızda hiçbir fakirin, fukaranın elektriği kesilmeyecek. Bir daha söylüyorum: Hiçbir fakir fukaranın elektriği kesilmeyecek.

Evet, her alanda yine yüz binlerin huzurunda milyonlara seslendim. Adalet mi istiyorsunuz bu ülkede? Bize katılacaksınız... Adalet mi istiyorsunuz? Geleceksiniz... Barış akademisyenleri görevlerinin başına dönsün, Harp Okulu öğrencileri hapishaneden çıksın diyorsanız bize geleceksiniz, bize katılacaksınız. Çevreyi, kurdu, kuşu, ağacı, ormanı koruyalım diyorsanız bize katılacaksınız, geleceksiniz. Aynı yerde duracağız, birlikte mücadele vereceğiz. Çocuklarınızı bu güzel ülkede tutmak istiyorsanız, bize katılacaksınız, geleceksiniz, kucaklaşacağız.

128 milyar dolarlık soygun oldu. Bu soygunu kim yaptı, nasıl yaptılar, kimler aldı? Bunu öğrenmek istiyorsanız, bize katılacaksınız, beraber yapacağız bunun mücadelesini. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Ödediğiniz vergilerin nerelere harcandığını, hangi çetelere gittiğini öğrenmek istiyorsanız, bize katılacaksınız bize. Ananızın ak sütü gibi helal olarak size o hizmetlerin tamamını vereceğiz ödediğiniz vergilerle.

İsraf haramdır, yolsuzluk haramdır, yandaş kayırmak haramdır diyorsanız, bize katılacaksınız. Kucaklaşacağız, beraber yeni bir Türkiye'yi inşa edeceğiz. Asgari ücretli açlık sınırının altında bir maaşa mahkum edilmesin diyorsanız, bize katılacaksınız. Saf saf gideceğiz, beraber gideceğiz. 3600 ek gösterge ve EYT'lilerin sorunu çözülsün istiyorsanız, bize katılacaksınız, beraber yürüyeceğiz. Komşusu açken tok yatan bizden değildir felsefesine inanıyorsanız, bize katılacaksınız, beraber yol yürüyeceğiz. Bu ülkede barış istiyorsanız, huzur istiyorsanız, aş istiyorsanız, iş istiyorsanız bize katılacaksınız, beraber yürüyeceğiz. Uyuşturucu belasından şikayet ediyorsanız, uyuşturucu baronları ile mücadele edilsin diyorsanız bize katılacaksınız. Uyuşturucu baronlarının burnundan fitil fitil getireceğiz.

Devlet yönetiminde liyakat olsun, yönetenler ahlaklı olsun, milletine hesap versin diyorsanız, istiyorsanız bize katılacaksınız. Herkesin inancına, herkesin kimliğine ve herkesin yaşam tarzına saygı gösterilsin diyorsanız, bize katılacaksınız. Ve şunu da söyledim son olarak da: Süleyman Şah Türbesi'nin vatan topraklarına tekrar gitmesini istiyorsanız, Tank-Palet Fabrikası'nın Katar ordusundan alınıp şanlı ordumuza teslim edilmesini istiyorsanız, bize katılacaksınız.

Teşekkür ederim. Hiç meraklanmayın, siz motorların maviliklere süreceksiniz, hiç meraklanmayın.

Türkiye'nin kaderini önümüzdeki seçimlerde gençler ve kadınlar değiştirecek. Gençler ve kadınlar Türkiye'nin kaderini değiştirecekler. Bu kadar acıyı yaşayan, bu kadar acıyı yaşayan, umutsuzluk için sürekli bir sürü şeylerin enjekte edildiği bir ortamda, olayların yaratıldığı bir ortamda biz umudu büyüteceğiz, umudu yeşerteceğiz, herkesle kucaklaşacağız. Hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz, bu bizim zaten temel felsefemizdir.

Bunları söyledim, bütün bunları yerine getirmek için hep birlikte çalışmak zorundayız dedim, Maltepe Meydanı’nda milyonlara seslendim. Dindarı, dinsizi, sofusu, sofisi, Türk'ü, Kürt'ü, Arap'ı, Çerkez'i, sağcısı, solcusu, liberali, milliyetçisi... Bir daha ifade edeyim herkese, 84 milyona: “Ülke elden gidiyor, birlikte olmak zorundayız, birlikte mücadele etmek zorundayız. Vatan bizim vatanımız, bayrak bizim bayrağımızdır” dedim.

Teşekkür ederim arkadaşlar. Küçük bir not değerli arkadaşlarım: Milletimiz hatırlayacaktır. Bu kürsüde “Atatürk Hava Limanı pistlerinin kırılmasında tek bir mürekkep damlası olan herkes sorumludur” dedim. “Tek bir mürekkep damlası olan herkes sorumludur” dedim. Yine aynı şekilde, gayet net bir ifadeyle “vazife namına mafya düzenine hizmet edenler, artık sorumludur” dedim. Yine devam ettim: “Emri uyguladım diyerek kurtulamazsınız, çünkü bu vatana ihanettir” dedim. Bugün de o sözlerimin arkasındayım.

Şimdi kirlenmiş bürokratlara seslenmek istiyorum, bu kirlenmiş bürokratlara seslenmek istiyorum: Bu Kemal Kılıçdaroğlu'nun onlara son iyiliği olsun. Suça bulaşmış bürokrat, beni iyi dinle kardeşim. Sen bunların suç çarkını döndürürken, bunlar seni kendilerini kurtarma planlarının içine hiç dahil etmiyorlar. Kendilerini kurtarmak istiyorlar ama kurtarma planlarının içine seni bürokrat olarak asla dahil etmiyorlar. Evet, toplu bir kaçış planı yürürlükte, toplu bir kaçış planı yürürlükte. Bu işlenen suçlardan sana rol biçtiler. Değişim geldiğinde halinin nice olacağını ise inan hiç umursamıyorlar.

Bak ben sana biraz detay vereyim ey sarı bürokrat! Kaçmanın hazırlıklarını hızlandırdılar. Erdoğan, vakıf süsü verdiği Türkiye merkezli paralel yapılarla yurtdışına devasa paralar aktarıyor. Bir daha ifade edeyim: Erdoğan yurtdışına devasa paralar aktarıyor, vakıf süsü veriyorlar bunlara. Bu yurtdışındaki yapıların başında da Erdoğan'ın aile bireyleri geliyor. Taşınan kara paralarla, yurtdışında kurdukları bu paravan kurum üzerinden o yabancı ülkede oturma ve çalışma izni çıkartmak istiyorlar. Oturma ve çalışma izni çıkartmak istiyorlar bu paravan yapılar üzerinden. Bu birkaç yüz kişiyle sınırlı, izin çıkarma peşindeler. Yani "Ey Pennsylvania" diye bağıranlar, şimdi kendi Pennsylvania'larını oluşturma telaşındalar.

Şunu çok iyi bilmen gerekiyor suça bulaşmış bürokrat: Bu birkaç yüz kişilik kurtarma operasyonunda sen asla yoksun. O uçaklarda yeri ayrılanlar arasında da sen olmayacaksın. O uçağın kapısı sana hiç açılmayacak. Ben en iyisi bu akşam saat 22:00'de bu skandalı açıklayayım, sen de beni dinle.

Amacım pisliğe bulaştırdıkları seni, bu sarmaldan yol yakınken kurtarmaktır. Dedim ya, Kılıçdaroğlu'nun son iyiliği olsun. Senin üzerinden bitkisel hayata soktukları devleti yeniden canlandırmaktadır. Ey devletin şerefli bürokratları! Bunlarla birlikte sizi de akşam saat 22:00’de bekliyorum. Sizlerin benim başımın üzerinde yeriniz var. Akşam 22:00’de bir kaçış planının anatomisini ifşa edeceğim. Milletimi de bekliyorum bu akşam; onlar da Türkiye’de paralel öğrenci vakıflarının niçin kurulduğunu daha iyi öğrenecek ve anlayacaklar. Erdoğan; sakın reddetmeye kalkma, bütün gerçekleri biliyoruz, bütün belgeler elimizde. Akşam görüşürüz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Bakmadan Geçme