CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: 'Derdiniz nedir diye sormadık?'
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gelip sizin sofranıza oturmadım. Çayınızı kahvenizi içmedim. Derdiniz nedir diye sormadık? Ankara'da oturduk. Güzel laflar ettik. Niye bize oy vermiyorsunuz diye bir de size kızdım. Yok artık böyle şey. Geliyor, oturuyorum, konuşuyorum. Dertlerinizi dinliyorum. dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Gelip sizin sofranıza oturmadım. Çayınızı kahvenizi içmedim. Derdiniz nedir diye sormadık? Ankara’da oturduk. Güzel laflar ettik. Niye bize oy vermiyorsunuz diye bir de size kızdım. Yok artık böyle şey. Geliyor, oturuyorum, konuşuyorum. Dertlerinizi dinliyorum." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birtakım ziyaretler için geldiği Konya’da muhtar ve çiftçilerle program buluştu. Burada katılımcılara seslenen Kılıçdaroğlu, “Devlet adaletle yönetilir. Kainat da adalet üzerine inşa edilmiştir. Herkesin adalet hakkı vardır. Hepimiz adalete susadık. Adalet istiyoruz artık ülkemizde. Çok kamplaştık. Çok kavga ediyoruz. Çok ayrıştık. Komşumuzun inancını sorgulamaya başladık. Komşumuzun kimliğini sorgulamaya başladık. Komşumuz nedir diye sorgulamaya başladık. Yaşam tarzını sorgulamaya başladık. Bunu yapan siyaset kurumu. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Oturmamız lazım, konuşmamız lazım. Bu güzel ülkeyi büyütmek zorundayız. Zenginliğimiz var. Düşündüğünüzden daha zengin bir ülke Türkiye ama gelir adaletle dağıtılmıyor” dedi.
"Derdiniz nedir diye sormadık?"
Kendi kabahatlerinin de olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Gelip sizin sofranıza oturmadım. Çayınızı kahvenizi içmedim. Derdiniz nedir diye sormadık? Ankara’da oturduk. Güzel laflar ettik. Niye bize oy vermiyorsunuz diye bir de size kızdım. Yok artık böyle şey. Geliyor, oturuyorum, konuşuyorum. Dertlerinizi dinliyorum. Gerekirse günün 24 saati çalışıyorum. Sizin için, bu ülke için, hak için, hukuk için, mücadele ediyoruz. Mücadele bireysel bir mücadele değildir. Mücadele bir kişinin mücadelesi değildir. Mücadele hem bugün hem geleceğimiz içindir. Biz evlatlarımıza güzel bir Türkiye bırakmak zorundayız. İki Trakya büyüklüğünde alan Türkiye’de ekilmiyor. Mal dışarıdan geliyor. Siz hiç şunu düşünür müydünüz? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarım bakanı, Fransa’da Fransa tarımına yaptığı katkılar dolayısıyla madalya alsın. Oldu, Türkiye’de tarım bakanı Fransa tarımına katkı dolayısıyla madalya aldı. Niye almasın ki? Her şey Fransa’dan alıyorsun. Niye olmasın? Buradan Türkiye’nin çıkması lazım. Buradan Türkiye’yi çıkarmamız lazım. Bizim üretmemiz lazım. Bizim büyümemiz lazım. Geçen yıl 4 milyona yakın garibanın da evinde elektrik kesildi. Bu kardeşiniz şunu yaptı: 4 milyonun sesi duyulmuyordu. Çünkü 4 milyon, gariban aileydi. Elektrik parasını ödeyecek paraları bile yok. Ben de ödemedim. Geldiler elektriğimi kestiler. Ne oldu? Bütün dünyada haberleştik” ifadelerini kullandı.
"Biz ithalatçı bir ülke değil, ihracatçı bir ülke olacağız"
Hiçbir çiftçinin ektiği ürün dolayısıyla asla zarar etmeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Tarımda ciddi bir planlama yapmamız lazım. Kimin neyi ekeceği havza bazlı planlama yapmamız lazım. Konya Ovası’na şu ekilecek, Harran’a şu ekilecek. Gediz Ovası’na şu ekilecek. Herkes ekeceğini bilecek. Bir yıl sonra en az yüzde 15 karla bunu kaça satacağını bilecek. Dolayısıyla herkes ekecek. Türkiye’nin ihtiyacı karşılanacak. Ama hiç kimse zarar etmeyecek. Biz ithalatçı bir ülke değil, ihracatçı bir ülke olacağız. Fazla ürettiysek ihraç edeceğiz. Alıcı bulamazsak Afrika’ya göndeririz. Bir sürü aç gezen insanlar var. Müslüman ülkeler var. Orada dünya kadar aç insan var. Sen maske göndereceğine buğday gönder, et gönder. İnsanların karnı doyar. Bunların hepsini yapabiliriz. Türkiye zengin bir ülke” şeklinde konuştu.
"Irkçılık yapmıyoruz ama herkes kendi ülkesinde otursun"
Suriyeli sığınmacıları nasıl göndereceklerinden bahseden Kılıçdaroğlu, “Oturacağız Suriye yönetimiyle karşılıklı büyükelçilikleri açacağız. Niye kavga edelim ki arkadaşlar? Emperyal güçlerin kayığına niye binelim? Suriye’de yaşayan çok sayıda akrabamız var. Ezo Gelin’i Suriye’ye gelin verdik. Çorbasını içiyoruz ama Ezo Gelin’in kim olduğunu bilmiyoruz. Hala evlilikler var. Dolayısıyla kavga etmenin bir mantığı yok. Biz de kazanacağız, onlar da kazanacak. Oturacağız, büyükelçilikleri açacağız. Protokolümüzü yapacağız. Buradan gidecek Suriyelilerin can ve mal güvenliğinin garantisini alacağız. Birleşmiş Milletler’i gerekirse devreye koyacağız. Sonra yeter mi? Hayır. Buradan giden Suriyelilerin evini, yolunu, kreşini, hastanesini, hepsini yapacağız. Hangi fonlarla? Avrupa Birliği’nin fonlarıyla. Kim yapacak? Bizim müteahhitler yapacak. Gitmezler diyorlar. Niye gitmesin? Adama bedavaya ev veriyorsun. Kreşi var, hastanesi var. Yeter mi? Yine yetmez. Bizim Antepli iş insanlarının o bölgede çok sayıda fabrikaları vardı. Kardeşim fabrikaların tamamını yeniden aç diyeceğiz. Sana da teşvik vereceğiz. Burada asgari ücretin yarısına çalışacağına, perişanlık içinde kalacağına evi, yolu, okulu var, kreşi, işi var. Burada niye kalsın? Hayat garantisi de var. Bunları sağlayacağız. Bunların Avrupa Birliği’nde de anlattım. Yapmazsanız sizin de başınız belaya girer, bizim de başımız belaya girer. Bunu söylediğim zaman bana kızıyorlar. Irkçılık mı yapıyorsunuz? Hayır efendim. Allah’ın yarattığı her kula benim saygım vardır. Kimliği ne olursa olsun. Irkçılık yapmıyoruz ama herkes kendi ülkesinde otursun. Kendi ülkesinde rahat etsin” dedi.
"Muhtarlar kamu kuruluşu olarak sayılması lazım"
Muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak gördüklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Bir muhtarlık kanunu, muhtarlık temel kanunu hazırladık. Bunu meclise sunduk ama AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin oylarıyla reddedildi, olabilir. Biz onlara şu teklifi de yaptık. Muhtarlık sorununu çözmek için hani biz muhalefetiz diye bizim teklifi reddedebilirsiniz. Siz getirin biz size destek verelim. Önemli olan sorunu çözmek değil mi? İnatlaşmanın bir mantığı yok ki, olmadı. Allah’ın izniyle onu çıkaracağız. Muhtarlığın bir bütçesinin olması lazım. Bütçesiz muhtarlık olmaz. Dolayısıyla bütçesinin ayrılması, yeri geldiğinde sosyal yardımlarında muhtarlar aracılığıyla yapılması lazım. Sosyal yardımlar muhtarlar aracılığıyla yapılırsa hak yerini bulur. Çünkü muhtar kimin fakir olduğunu bilir. Ona gider, onun arzu ettiği yardımı yapar. Muhtarlar belediye meclis toplantılarına katılmaz. Mahalleyle ilgili karar alınıyorsa o mahalleyle ilgili karar alınma sürecinde muhtar belediye meclisinin o toplantısına katılmalı, söz ve karar sahibi olmalı. Köy tüzel kişiliklerini yeniden ihya edilmesi lazım. Köy tüzel kişiliğine ait olan mal varlıklarının köy tüzel kişiliğine iade edilmesi lazım. Muhtarlık bir kamu kuruluşu sayılmıyor. Belediye kamu kuruluşu, meclis kamu kuruluşu, bakanlıklar kamu kuruluşu, Cumhurbaşkanlığı kamu kuruluşu... Bakın bunların çoğu seçimle ama muhtarlık kamu kuruluşu sayılmıyor. Kamu kuruluşu olarak sayılması lazım. Sayılırsa belediyelerle iş birliği yaparsınız. Sayılamazsa belediyelerle kanunen iş birliği yapamazsınız. Belediye gelip bir proje muhtarla iş birliği yapamaz. Çünkü kamu kuruluşu sayılmıyorsunuz. Sayılması lazım. Türkiye Muhtarlar Birliği’nin olması lazım. Türkiye Belediyeler Birliği var. Türkiye Muhtarlar Birliği yok. Çok parçalı bir yapı var. Değişik siyasi görüşlere göre oluşturulmuş muhtar dernekleri var. Ama bunların bir Muhtarlar Birliği şemsiyesi altında olması lazım. Nasıl Türkiye Belediyeler Birliği varsa Türkiye Muhtarlar Birliği de olması lazım” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu konuşmasının ardından çiftçi ve muhtarların sorularını yanıtladı.