Eğitimde statü ayrımı: Öğretmenler sınıflara bölündü
Türkiye'de öğretmenlik mesleği dört farklı kategoriye ayrılarak statü ayrımına yol açıyor. Eğitim Sen, ücretli öğretmenlerin işten çıkarılma tehdidi altında çalıştığını vurguluyor ve mevcut düzenlemeleri 'öğretmenlere darbe' olarak nitelendiriyor.
Öğretmenlik mesleği, Türkiye'de giderek değersizleşiyor ve eğitimciler, ücretli, sözleşmeli, kadrolu ve özel sektörde çalışanlar olarak dört farklı kategoriye ayrılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getirilen Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi ise bu ayrımcılığı daha da derinleştiriyor. Meslek örgütleri, bu durumu "öğretmenlere darbe" olarak nitelendiriyor.
BirGün'ün aktardığına göre, Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, ücretli öğretmenlerin durumuna dikkat çekerek, "Bu eğitimciler yerine başka bir öğretmen gelirse, işten çıkarılma tehdidi altında çalışıyorlar" diyor. Ücretli öğretmenler ders başı ücret alıyor, sigortaları eksik yatırılıyor ve bayramlarda ile yaz tatillerinde maaş alamıyorlar.
Sözleşmeli öğretmenler, atanmalarının ardından ilk üç yıl herhangi bir disiplin soruşturmasında sözleşmeleri sonlandırılabiliyor. Bu süre zarfında özlük haklarının çoğundan mahrum kalıyorlar ve eş durumu tayinleri ancak üç yıl sonunda yapılabiliyor.
Özel sektörde çalışan öğretmenler, belirsiz sözleşmeler ve düşük ücretlerle karşı karşıya. Özellikle hamilelik gibi durumlarda iş güvenceleri büyük risk altında. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Hukuk Sekreteri Umut Erkurt, "Özel okullarda çalışan öğretmenler, işten çıkarılma tehdidi altında güvencesiz olarak çalışıyorlar" şeklinde konuştu.
MEB'in öğretmen tanımları
Ücretli öğretmenler:
Bakanlık bünyesinde öğretmen açığı olması durumunda ders ücreti karşılığı sözleşme imzalanarak işe alınan eğitimciler ücretli öğretmen olarak tanımlanıyor. Sigortaları tam yatmayan, asgari ücretin altında çalıştırılan bu öğretmenler, görev yaptıkları okullara kadrolu veya sözleşmeli öğretmen gelmesi durumunda işten çıkarılma tehdidi ile karşı karşıya bırakılıyor. Ders ücreti karşılığı çalıştırılan öğretmenler, bayramlarda ve yaz tatillerinde herhangi bir maaş almazken kadroya geçiş hakları bulunmuyor.
Sözleşmeli öğretmenler:
Sözleşmeli öğretmenlik sistemi 15 Temmuz 2016 sonrasında yayımlanan 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile uygulanmaya başladı. Kadrolu öğretmenler gibi KPSS ve mülakat aşamasından geçen ve atandıkları bölgede en az 3 yıl boyunca sözleşmeli olarak çalışan eğitimciler sözleşmeli öğretmen olarak tanımlanıyor. Atandıkları okulda 3 yılı dolduran öğretmenler kadroya geçiş yaparak 1 yıl da kadrolu olarak atandığı kurumda çalışmak zorundalar. Ancak sözleşmeli öğretmenlerin sözleşme süresi sonunda sözleşmelerinin yenilenmesi idarenin keyfiyetine bağlı. Sözleşmeli öğretmenler kadrolu öğretmenlerle aynı işi yapmasına karşın eğitim kurumlarına yönetici olarak görevlendirilemiyor. Doğum izni sözleşmeli öğretmene bir yıl verilirken kadrolu öğretmene iki yıl veriliyor.
Özel sektör öğretmenleri:
MEB’e bağlı özel okullarda görev yapan öğretmenler, toplumda özel sektör öğretmenleri olarak tanımlanıyor. Taban maaş hakkı bulunmayan ve devlette çalışan kadrolu öğretmenlerden düşük maaş alan eğitimcilerin bir kısmının da yaz aylarında ne ücretleri ne de sigortaları yatırılıyor. Özel okullarda sözleşmeli olarak görev yapan öğretmenler, kamudaki meslektaşları ile aynı özlük haklarına da sahip değiller. Özel okullardaki öğrencilerin yıllık eğitim, yemek, servis ya da kırtasiye ücretlerine yansıyan zamlar aynı oranda öğretmen maaşlarına yansımıyor.
Kadrolu öğretmenler:
MEB’e bağlı kamu okullarında memur olarak görev yapan eğitimciler, kadrolu öğretmen olarak tanımlanıyor. Öğretmenlerin ataması, KPSS ve mülakatın ardından gerçekleştiriliyor. Ancak 2022’de Öğretmenlik Meslek Kanunu’na eklenen “öğretmenlikte kariyer basamakları” ile eğitimciler arasında hiyerarşi yaratıldı. Kıdemle değil sınavla “uzman” ve “başöğretmen” unvanı alan eğitimciler bununla birlikte özlük haklarında da ayrıştırıldı.