En güzel hediyeyi annesine o verdi
10 yaşındayken annesinin kadavradan karaciğer nakli olduğu günlerde hastanenin koridorlarında koşturan Gülşen, 20 yaşına geldiğinde annesine karaciğerini bağışlayarak ona en güzel anneler günü hediyesini verdi. İkinci kez karaciğer nakli için bıçak altına yatan anne Gülden Acar, Kızım bana sağlığımı hediye etti. Bundan güzel anneler günü hediyesi olmaz diye konuştu.
10 yaşındayken annesinin kadavradan karaciğer nakli olduğu günlerde hastanenin koridorlarında koşturan Gülşen, 20 yaşına geldiğinde annesine karaciğerini bağışlayarak ona en güzel anneler günü hediyesini verdi. İkinci kez karaciğer nakli için bıçak altına yatan anne Gülden Acar, "Kızım bana sağlığımı hediye etti. Bundan güzel anneler günü hediyesi olmaz" diye konuştu.
Niğde’de yaşayan 41 yaşındaki Gülden Acar, siroz hastalığının nüksetmesi sebebiyle hastaneye başvurdu. Otoimmün hepatite bağlı karaciğer sirozu gelişen Acar, 10 yıl önce Bursa’da kadavradan karaciğer nakli oldu.
Ameliyat sonrası sağlığına kavuşan Acar, ailesiyle birlikte Niğde’ye döndü ve aralıklarla doktor kontrolünü de aksatmadı. Sağlıklı bir hayat sürerken 10 yıl sonra yine sirozu nükseden Acar, yeniden hastaneye başvurdu ve doktorları yine nakil gerektiği için kadavradan bağış listesine aldı.
Ancak pandemi sebebiyle kadavradan bağış sayılarının düşünce uzun süre bekleyemeyecek olan Acar’ın imdadına 20 yaşındaki kızı Gülşen yetişti. Annesine karaciğerinin yarısını veren Gülşen, anneler gününde en güzel hediyeyi vermenin mutluluğunu yaşadı. Tek arzusunun uzun yıllar ailesiyle birlikte yaşamak olduğunu söyleyen anne Gülden Acar, kızından nakledilen karaciğer ile en güzel hediyeyi aldığını dile getirdi.
Yaşadığı olumsuzluklara rağmen yüzünden gülümsemeyi eksik etmeyen anne Gülden Acar, “Siroz hastasıyım. Hastalık sebebiyle çok zorluk çektim. Günlük hiçbir işimi yapamıyordum. 10 yıl önce kadavradan bağış oldu ve karaciğer naklim gerçekleşti. Allah bağışlayanlardan da, doktorlardan da razı olsun. Sağlığıma kavuştum. Her şey güzel ilerlerken, bir anda yine karaciğerimde sıkıntı olduğunu öğrendim. Doktorum yine nakil olmam gerektiğini söyledi. Bağış listesine yazıldım. Ama maalesef uygun karaciğer çıkmadı. Bu kez kızım, karaciğerini vermek istedi. 10 yıl önce kadavradan nakil olduğumda, 10 yaşındaki kızım Gülşen, yanıma geldiğinde hastanenin koridorlarında koşuşturuyordu. Şimdi 20 yaşında ve karaciğerini bana verdi. Nakil sonrası kendimi çok iyi hissediyorum. Sağlıklıyım. Ben 20 yıl önce onu dünyaya getirdim, o şimdi karaciğeriyle adeta beni dünyaya getirdi. O benim bir parçam, şimdi onun parçasını içimde taşıyorum. Bana sağlığımı hediye etti. Bundan güzel anneler günü hediyesi mi olur! Başka bir hediyeye gerek yok. Ona nasıl teşekkür etsem, bilmiyorum” şeklinde konuştu.
Annesiyle birlikte 10 yıl önce hastanede koşuşturan Gülşen Acar, “Annemin kadavradan nakil olduğu günleri çok iyi hatırlıyorum. 10 yaşındaydım. Hastanede yanında koşuşturup duruyordum. Annemin ameliyat sürecinde biz, doktor ve hemşirelerle birlikte kaldık. Annem kadavradan nakille kurtuldu. Belki küçük bir çocuktum ama iyileşmesi için dua ettim durdum. Allah’ım dualarımızı kabul etti. Annem sağlığına ben anneme kavuştum. Ama 2-3 ay önce hastalığı yeniden nüksetti. Ama bağış beklemeye zaman kalmadı. Hiç düşünmeden anneme karaciğerimi vermek istedim. Annemi on yıl önce, ismini hiç bilmediğimiz bir bağışçı kurtardı. Şimdi de benim karaciğerim kurtardı. Anneme canım feda O yıllarca bizi büyütmek için her türlü fedakarlığı yaparak gecesini gündüzüne kattı. Karaciğerimin, onun fedakarlıklarının yanında sözü bile olmaz. Annemin kurtulduğuna çok seviniyorum. İnşallah uzun yıllar yaşarız ve birlikte yaşlanırız” dedi.
Hastanın ikinci organ naklinin de başarıyla geçtiğini belirten Acıbadem Bursa Hastanesi Organ Nakli Merkezi Sorumlusu Doçent Dr. Hikmet Aktaş, “Organ bağışı, hayat kurtarıyor. Tıpkı Gülden hanımın hayatını kurtardığı gibi. Ancak pandemi sürecinde organ bağışlarında ciddi azalma oldu. 10 yıl önce bağış listesine yazdıktan kısa bir süre sonra Gülden hanıma bağışlanan karaciğerle nakil yapmıştık. Ama 10 yıl sonra otoimmün hepatite bağlı karaciğer sirozu nüksetti. Bu tür otoimmün hastalıklarda maalesef 10 yıl içerisinde nüksler gelişebiliyor ve bunların bir kısmının da tekrar nakil olması gerekiyor. Gülden hanımda da böyle oldu. Yine bağış listesine aldık ancak bağışların azalması sebebiyle kadavradan karaciğer bulunamadı. Bekleseydik hayati bir risk oluşacaktı. Dolayısıyla kızından canlı vericili nakil yaptık. 10 yıl önce küçük bir kız olan Gülden, verici oldu. Nakil operasyonları çok iyi geçti. Şimdi ikisi de sağlıklı. Gülden, annesine çok büyük bir hediye verdi. Annesi, onun karaciğeri sayesinde anneler gününe sağlığına kavuşmuş olarak giriyor” diye konuştu.
Karaciğerin kendini yenileyen bir organ olduğunu ifade eden Dr. Hikmet Aktaş, vericilerin karaciğerinin 4 ile 6 hafta arasında eski boyutuna ulaştığını, karaciğerinin bir kısmının verilmesinin vericide her hangi bir sağlık sorununa yol açmadığını belirtti. Türkiye’de ortalama 2 bin 500 kişinin karaciğer nakli için bağış beklediğini ifade eden Doç. Dr. Hikmet Aktaş, ülkemizdeki bağış sayıları hakkında şunları söyledi:
“Pandemi öncesinde yılda Türkiye’de 400’e yakın olan kadavradan karaciğer bağış sayısı, salgınla birlikte neredeyse yüzde 50 azaldı. Bağış sayısı azalırken aksine, hasta sayısı yükseldi. Daha önce de kadavradan bağış oranı istenilen sayıda değildi. Dolayısıyla ülkemizde zaten yüksek olan canlı vericili nakil sayılarımız bu dönemde daha da artıyor. Kadavradan nakilde biran önce yine eski sayılara gelmemiz ve hatta bu sayıyı daha yükseltmemiz gerekiyor. Çünkü bu hastaların tıbben beklemek için uzun süreleri de olmuyor. Üstelik bazı hastaların canlı verici bulma şansı da yok! Maalesef hayatlarını kaybediyorlar. Onların hayata tutunması için mutlaka kadavradan bağış gerekiyor.”