Geleneksel sanatlar Ulucanlar Sanat Sokağında yaşatılıyor
Geleneksel sanatlar, Ulucanlar Cezaevi Müzesi içinde yer alan Sanat Sokağı'nda sanatseverler ile buluşturuluyor. Kapılarını ziyaretçilere açan sokak, yediden yetmişe her yaş grubuna hitap ediyor.
Geleneksel sanatlar, Ulucanlar Cezaevi Müzesi içinde yer alan Sanat Sokağı’nda sanatseverler ile buluşturuluyor. Kapılarını ziyaretçilere açan sokak, yediden yetmişe her yaş grubuna hitap ediyor.
Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı olan Sanat Sokağı’nda çeşitli geleneksel sanatlar hem icra ediliyor hem de talep doğrultusunda eğitimler veriliyor. Geleneksel sanatların farklı boyutlarıyla ele alındığı bu sokakta asırlık sanatlar gelecek nesillere aktarılıyor. Sanat Sokağı yetkilisi uzman sanat tarihçisi Hakan Atasoy, “Yaklaşık yüzün üzerinde sanatçımız geleneksel sanatları burada icra ediyor. Resimden tutun minyatür, hat, tezhip gibi hem geleneksel hem modern sanatlar bir arada icra ediliyor. Burada gençler, çocuklar, öğrenciler gelip istedikleri zaman kurs alabiliyorlar. Geleneksel sanatlara yatkınlığı olan her yaştan insan gelip buradan birebir kurs alabiliyor. Burası belediyemize bağlı bir yer. Altındağ Belediye Başkanımız bu anlamda sanata çok destek veriyor. Burada çeşitli sanatsal aktiviteler, festivaller oluyor. Amacımız burada geleneksel sanatları yaşatıp, Ankara’yı ziyarete gelen misafirlere bunu tanıtmak. Zaten cezaevi müzemizle bir arada olduğu için insanların yoğun geldiği işlek bir yer” dedi.
“İki üç ağacı yapmak bile bir haftayı alabiliyor”
Atölyesinde noktalama üzerine çeşitli çalışmalar yapan Ulucanlar Sanat Sokağı sanatçılarından Selma Bora, “Atölyemin içinde resimle ve diğer sanatlarla da karma bir şekilde uğraşıyorum. Bir ay önce Esenboğa Hava Limanında “Nokta” adlı sadece noktalama tekniğiyle yapmış olduğum atlarla ilgili bir sergim oldu. Buna noktalama tekniği diyorum ben ama gravürün kalemle yapılan şekli diye de yorumlayabiliriz onu. Çünkü gravür de nokta nokta yapılıyor ama o, belirli bir sacın üzerine geçirip kalıp şeklinde mürekkebe batırılarak yapılıyor. Bu öyle değil. Bunda 6-7 tane özel kalem var. O kalemle resimlerin ışık ve gölgesini hiç çizgi kullanmadan kalemin ucunu vurarak yapılan bir teknik şeklidir. Çok özveri isteyen bir tekniktir. Sabrı öğretiyor, şükretmeyi öğretiyor. Noktalamanın içinde manevi yönden haz alacağınız çok şey var. Ben severek ve içimden gelerek yapıyorum. Çanakkale savaşıyla ilgili 19 figürlü bir tablom vardı o tabloyu 7 ay gibi bir zamanda bitirdim. En kötü iki üç ağacı yapmak bile bir haftayı alabiliyor. Hiç resim yapmamış bir öğrencim vardı. Noktalamayla ilgili muhteşem eserler çıkardı. Gerçekten sanata meyil veren eli güzel kalem tutan, güzel resim yapabilen insanlara elimden geldiğince noktalama tekniğinde ders vermek benim amacım. Tek amacım bu renkte eserlerin diğer gençlere de geçmesi ve onların bunu devam ettirmesi. Elinde bir sanatın olduğu zaman hiçbir zaman aç kalmazsın” diye konuştu.
Selma Bora’nın 8 yaşındaki öğrencisi Elif Sümeyra Özçelik ise sanat sokağını teyzesinden öğrendikten sonra eğitime başladığını kendisini resim yaparken güzel ve özgüven sahibi hissettiğini söyleyerek, kendi yaş grubundaki çocuklara da sanat sokağını keşfetmeleri gerektiğini onların da gelip görmelerini çok istediğini ifade etti.
“Çocuklar içeri girdikleri zaman önce, oyuncak olarak algılamıyor”
Sanat Sokağının bir diğer sanatçılarından Orhan Karaalioğlu ise asıl mesleği olan mimarlığı bırakıp 22 yıldır geleneksel oyuncaklar yapıyor. Karaalioğlu, “Ben geleneksel oyuncaklar yapmaktayım. Bu oyuncaklar çocukluğumuzun oyuncakları. Hatta babamın, dedemin zamanından kalma oyuncaklar. 1900’lü yılların başında yapılmış ilk defa. Ahşaptan, zararlı boya olmayacak şekilde akrilik su bazlı boyalar kullanıyorum. Çocuklar anne babalarıyla içeri girdikleri zaman önce bir oyuncak olarak algılamıyorlar. Ben onlara oyunların tek tek nasıl oynandığını göstermeye çalışıyorum. Ondan sonra oyuncak olduğunu anlıyorlar ve hemen eline alıp oynamaya başlıyorlar. Büyükler geldiği zaman onlar da burada çocukluğunu yaşıyor” diye konuştu.
Sanatçı olmak gibi bir düşünceye kapıldığında gerçek bir sanat üstadının eteğinde oturmak gerektiğine inandığını vurgulayan suluboya sanatçısı Fatma Nedret Munzur, “Sanat gerçekten çok güzel bir şey gençlere ve çocuklara tavsiye ediyoruz. Zaten o konuda da eğitim veriyorum, sanat olmazsa olmaz. Bütün herkesin kendisini tanıma yolculuğunda mutlaka bir sanatla uğraşması gerektiğine inanıyorum” dedi.
Yaklaşık 4 yıldır cam sanatıyla uğraşan Berkay Hardal ise “Ulucanlar sanat sokağındaki atölyemde hem tekstil hem de cam ürünlerini kendim üreterek ve özel ders şeklinde icra ediyorum. Cam sanatı Osmanlıdan gelen bir sanat hammaddesi toprak ve farklı kimyasallarla elde ediliyor. Biz burada oksijen ve propan dediğimiz maddenin karışımıyla camları eriterek şekil veriyoruz. Küçük eşya ve takı olarak ilgilenenlerin beğenisine sunuyoruz” ifadelerini kullandı.