- Haberler
- Yaşam
- İslamiyet öncesi Türk tarihi, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Safranbolu'da yaşatılacak
İslamiyet öncesi Türk tarihi, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Safranbolu'da yaşatılacak
Türk Savaş Sanatı Sayokan ve Türk Kılıç Sanatı Yesüken'in kurucusu olan savaş sanatları uzmanı Nihat Yiğit, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Karabük'ün Safranbolu ilçesinde kurmaya başladığı Türük Korgan'da İslamiyet öncesi Türk tarihini tanıtacak.
Türk Savaş Sanatı Sayokan ve Türk Kılıç Sanatı Yesüken’in kurucusu olan savaş sanatları uzmanı Nihat Yiğit, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Karabük’ün Safranbolu ilçesinde kurmaya başladığı Türük Korgan’da İslamiyet öncesi Türk tarihini tanıtacak.
Safranbolu’da 41 bin dönümlük alanda kurmaya başladığı Türük Korgan’da at çiftliği, spor salonu, Altay Köyü oluşturan Yiğit, Türk Savaş Sanatı Sayokan, Türk Kılıç Sanatı Yesüken, okçuluk, atlı ile kökbörü gibi branşlarda ulusal ve uluslararası oyunlar düzenleyecek. Alanda, 14 Türk Kağan’ın önemli sözlerinin Göktürk alfabesiyle yazılmış kitabeleri Türkçe ve İngilizce anlamlarıyla yer alacak.
İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamada bulunan Yiğit, Kore, Çin ve Tayland gibi uzak doğu ülkelerinde 5 yıl kaldıktan sonra Türkiye’ye döndüğünü ve 30 yıllık hayalini hayata geçirmeye başladığını söyledi.
Kurulacak Türük Korgan’ın savaş sanatlarının dünya merkezi olacağını, Soyakan Dünya Federasyonu, Türk Kılıç Sanatı Yesüken, okçuluk, atlı, kökbörü gibi oyunların da yapılacağını belirtti.
Türkiye’de bir ilk
Türük Korgan’da Oğuzhan At Çiftliği kurulduğunu, binicilik ve atçılık gibi eğitimlerin verildiğini aktaran Yiğit, "Şimdi spor salonumuzu bitirmeye çalışıyoruz, şuan inşaat halinde. Bu alan 41 bin metrekarelik bir alan. Tarih kültür ve spor turizmine yönelik planlanmış bir alan. İstemi Kağan ve Kül Tigin Kağan dönemlerinin yaşayan bir merkezi olmasını arzu ediyorum. O mimaride projesi yapılmış bir alan. Bittiği zaman insanların 2000-2500 yıl öncesine zamanda yolculuk yapabilecek görseli olacak. Tarih kültür derken, o dönemin tarihini bitik taşlarla kağanların önemli sözlerini bitik taşlara vurarak bir kültür alanı oluşturmaya çalışıyoruz. Soyakan, Yesüken, okçuluk, kökbörü, atlı oyunların branşlarının yaz kampları, kış kampları, seminerleri, ulusal ve uluslararası yarışmalarının yapıldığı bir alan olacak. Bu alanda Türkiye’de bir ilk. Ama bu konsepte bu anlayışa bir çok yerin olmasını arzu ediyorum" dedi.
"Son dönemlerde orta çağ tarihine ve Selçuklu dönemine ait; Diriliş Ertuğrul, Alparslan Selçuklu, Kuruluş Osman gibi güzel bir takım çalışmalar var" diyen Yiğit, şunları kaydetti:
"Tabiatıyla geçmişini unutmuş bir milletiz, bu üzülesi bir durum. Ama anladık ki, bu tür milli, tarihi çalışmalar yapıldığı zaman bu millet geçmişine özlem duyuyor, geçmişini arzu ediyor, merak ediyor. Bundan dolayı gerek uzun metrajlı film çalışmaların yapılması gerekse bizim gibi tarih ve kültür amaçlı çalışmaların yapılması Türkiye’de milletin geçmişine ait olan merakını gidermek amaçlı ilgi göstereceğine, duyarsız kalınmayacağı kanaatindeyim."
Şuana kadar aldıkları reaksiyonların olumlu olduğunu vurgulayan Yiğit, "Bizi daha bir umutlandırıyor. İleriye dönük ilgi ve alaka devam ederse, ileriye dönük daha tarihi görsel etkinlikler yapabiliriz, daha neler ortaya koyabiliriz noktasında kendimizi zorlayacağız" dedi.
"Atlara ilgi büyük"
Oğuzhan At Çiftliği işletmecisi Oğuzhan Güngör ise atların bir yıldır ilçede olduğunu, ancak 3-3,5 aydır eğitim alanında aktif eğitim verdiklerini belirtti. Safranbolu’da bunun bir ilk olması dolayısıyla insanların memnun olduğunu aktaran Güngör, "Özellikle küçük yaştaki çocuklar at konusunda düzenli gelmek ve binmek istiyorlar. Her geçen gün öğrenci sayımız artmakta. Seneye daha güzel bir giriş yapma umudumuz büyüyor. Amacımız eski kültürlerimizi yaşamak, canlandırmak, şuan ki nesli bilgisayardan, cep telefonundan biraz uzaklaştırmak amaçlı bulunduğumuz girişim umut vadeder şekilde devam ediyor. 3 ay kısa bir süre ama bu sürede ileriye yönelik çok büyük umutlar oluştu bizde. İnsanlar çok istekliler, kısa binişler için geldiklerin de bile birçok kişi at binmeyi öğrenmek istiyor, devam ediyor. Bu yolculuğun sonu at sahiplenmeye kadar gidiyor" diye konuştu.
Kendisinin de bir korkuyla başladığını anlatan Güngör, şunları kaydetti:
"Bu konuyla ilgili bir yeteneğim, tecrübem yoktu. Ama biraz yaklaşmaya başladığımda atlara çok güzel bir bağ kurdum. Şuan her şeylerine çok hakimim. Atı koşturmak önemli değil, bizim verdiğimiz eğitimler sonrasında araziye çıkıp gezmek dolaşmak bunu mutlaka tatmalarını diliyorum."