Millî Eğitim Bakanı'nın öğretmen mülakatıyla imtihanı ya da zora talip olmak
Kamu personel sisteminin duayen ismi Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ünlü öğretmen alımında uygulanan mülakat sınavını bütün boyutlarıyla masa yatırıyor. Ünlü, yazısında bir dizi önerilerde de bulunuyor.
Ahmet Ünlü'nün yazısı
"Millî Eğitim Bakanı’nın öğretmen mülakatıyla imtihanı ya da zora talip olmak
Öğretmen adayları sözleşmeli öğretmenliğe atanmada uygulanan sözlü sınavların kaldırılmasına ilişkin taleplerini her fırsatta dile getiriyor. En iyi öğretmen adayını seçmek için uygulanan şu anki mülakat sınavında istenen başarı yakalanıp yakalanmadığı ile amaca ne kadar hizmet edip etmediğini izaha çalışacağız. Ayrıca nitelikli öğretmen seçimi için yapılması gerekenleri açıklayacağız.
Millî Eğitim Bakanlığı dışındaki her kesim mülakat sınavının kaldırılmasını istiyor
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in nitelikli öğretmen alımı için samimi bir çaba içerisinde olduğunu söylemlerinden anlıyoruz. Bu konuda söyleyecek sözü olanları dinlemeye hazır bir durumda olduğunu her fırsatta ifade ediyor ve mülakatta olmalıdır diye ekliyor. Ancak bu çabaların sonuca etkisini zaman gösterecektir. Yani Bakan Tekin’in işi zor.
Bakan Tekin’in aksine öğretmen adayları ve memur sendikaları ısrarla öğretmen alımındaki mülakatın kaldırılarak doğrudan KPSS puan üstünlüğüne göre atama yapılmasını istiyor. Uygulamada yaşanan sıkıntılara bakıldığında mülakatın istenen düzeyde amaca hizmet etmediği görülüyor. Her yıl 30 bin öğretmen adayının alımı için 90 bin adayın mülakata tabi tutulması ister istemez birçok sorunu beraberinde getiriyor. Bunun anlamı ise her aday için 20 dakika ayrıldığı düşünüldüğünde 90 bin adayın sınavı için; 90.000x20 = 1.800.000 dakika ayrılması gerekir. 1.800.000/60=30.000/8=3.750 gün ediyor. Sayı yükseldikçe ayrılan zaman daha da artıyor. Adaylar ve sendikalar haklı olarak bu kadar sürede en iyi adayın seçilemeyeceğini ifade ediyorlar. Ancak bu konuda sendikalar ciddi bir çözüm önerisi de getiremedi. Tek çözüm sözlü olmadan doğrudan atama olmamalıdır önerisi.
Geleceğimizin emanet edileceği öğrenciler için en iyi öğretmenlerin seçimi kaçınılmazdır. Sonuçta en iyi öğretmen adayının nasıl seçileceği konusunda ciddi bir çaba gerekiyor. Bu konuda Memur-Sen tarafından hazırlanan bir Raporda şu ifadelere yer verilmiştir; “Mülakat/sözlü sınav uygulaması, atanacak öğretmen adaylarına yaşattığı olumsuzluklar yanında atama ve yer değiştirme sürecinin işleyişini de bozmaktadır. Yeni atanan öğretmenler mülakat adı altında yaklaşık üç ay süren bir sürecin sonunda, ancak eğitim-öğretim yılının ikinci döneminde ve eğitim öğretim sürerken öğrencileriyle buluşabilmektedirler. Hâlbuki yılda ortalama 40 bin öğretmenin ilk atamasını yapan Millî Eğitim Bakanlığı, iyi tasarlanmış bir atama sürecini ortalama iki haftada tamamlayabilecek kapasite ve birikime sahiptir. Bu itibarla amaca hizmet etmediği gibi bir taraftan sosyal maliyet üreten diğer taraftan eğitimi olumsuz etkileyecek şekilde atama ve yer değiştirme sürecini sekteye uğratan mülakatla öğretmen atama uygulamasına son verilmelidir.”
Sözlü sınavda atanacaklardan ziyade atanamayacaklar tespit edilmelidir
Bize göre rapordaki tespitler oldukça önemli ancak bu tespitler öğretmenler için uygulanan sözlünün ortadan kaldırılmasını gerektirmemektedir. Dolayısıyla sözlü sınavın kaldırılması gerçekçi değildir. Önemli olan husus şeffaflığın merkeze alınarak adalet duygusunun zedelenmesine sebep olan uygulamaların ortadan kaldırılmasıdır. Bunu sağlamanın yolu da ne kadar öğretmen alınacaksa o kadar adayın sözlü sınava alınması ve sadece atanamayacakların tespit edilmesi gerekmektedir. Boş kalan kontenjanlar için yedek uygulaması da yapılabilir.
Diğer yandan, hiçbir özel sektör kuruluşu dahi sadece yüksek puan aldı diye veya iyi okullardan mezun oldu diye doğrudan personel almamaktadır. Özel sektör, istihdam edeceği personeli birçok yazılı ve sözlü sınavdan ve testten geçirmektedir. Ayrıca özel sektörde dahi dört aylık deneme süresi vardır ve bu sürenin sonunda personelle çalışıp çalışılmayacağına karar verilmektedirler. Dolayısıyla sözlü tek başına adam kayırma değildir. Ancak, aday seçiminin vicdanları zedelememesi gerekmektedir.
Bu nedenle sözlü olmalı ve sınavla öğretmen olacaklardan ziyade öğretmen olamayacaklar belirlenmelidir. Şeffaflık için de sendikaların gözlemci bulundurması dahil birçok yöntem denenmelidir.
Öğretmen olabilir sertifikası sözlü sınava girme şartı haline getirilmelidir
Sözleşmeli öğretmen istihdamına ilişkin usul ve esaslara göre KPSS sonucunda her alan için oluşan puan sıralamasına göre en yüksek puan alandan başlamak üzere, alanlar için belirlenen kontenjan sayısının üç katı aday sözlü sınava çağrılmaktadır. Örneğin 20 bin öğretmen alımı için sözlü sınava 60 bin öğretmen adayı çağrılmaktadır ki bu rakam oldukça yüksektir. Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere, kariyer mesleklerinin hepsinde sözlü sınav vardır. Ancak, alınan kariyer meslek mensubunun sayısı oldukça düşüktür. Öğretmen alımıyla kıyas dahi yapılamayacak kadar az sayıdadır.
20 bin öğretmen alımı için 40 bin adayın başarısız olması gibi bir sonucun göze alınması üzerinde çok ciddi kafa yorulması gerekmektedir. Her aday için 20 dakika ayrıldığı düşünüldüğünde 60 bin adayın sınavı için; 60.000x20 = 1.200.000 dakika ayrılması gerekir. 1.200.000/60=20.000/8=2.500 gün ediyor. Bunun için de çok sayıda sınav komisyonuna ihtiyaç olduğu muhakkak. Bu durum ise ister istemez farklı farklı uygulamaları beraberinde getirecektir.
Böyle bir durumun ister istemez siyasi bir sonucu da olacaktır. Özellikle de adayların referans yarışına göre sonuca yaklaştığı algısı baskın çıkarsa bunun siyasi maliyetinin oldukça yüksek olacağını düşünüyoruz. Hele hele de yüksek puan alanların geçerli bir neden olmaksızın elenmesi öfke patlaması oluşturacaktır.
Bize göre öncelikle ve acilen sözlü sınava gireceklerin sayısının düşürülmesi gerekmektedir. 652 sayılı KHK’de üç katına kadar adayın (üç kat zorunlu değildir) sözlü sınava çağrılmasından bahsedilmektedir. Yönetmelikte ise kontenjan sayısının üç katı adayın sözlü sınava çağrılmasını zorunlu tutmaktadır. Bu nedenle sadece Yönetmelikte değişiklik yapılarak sorun çözülebilir.
Bu bağlamda, sözlü sınavdan elenen kişiler sadece hiçbir şekilde öğretmen olamayacak kişiler olmalıdır ve bir daha da sözlü sınava alınmamalıdır. Yine kesinlikle belirli bir KPSS puanının altındaki adaylar sözlü sınava alınmamalıdır. Terör örgütü mensubu olup olmadığının araştırılması ise emniyet birimlerinin görevidir. Aksi takdirde iş cadı avına dönecektir.
Yine bize göre olması gereken ideal sistem ise Eğitim Fakültesi mezunu olmanın tek başına öğretmen olmaya yetmeyeceği bilinerek öğretmen olabileceklerin daha sözlü aşamasına gelmeden çok ciddi testlerden geçirilerek öğretmen olabilir sertifikasının verilmesidir. Bu sertifikanın verilmesinin sıkı kurallara bağlanması ise oldukça önemlidir.
Öğretmen adayları ön sağlık kontrolünden geçirilmelidir
Çarşı ve Mahalle Bekçiliğine Giriş Sınavı Yönetmeliği’ne göre sözlü sınav komisyonunda psikolog veya rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü mezunu olan bir kişinin olması zorunludur. Yine çarşı ve mahalle bekçi adayları daha yazılı ve sözlü sınavlara girmeden önce ön sağlık kontrolü komisyonu tarafından haklarında “Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olur” veya “Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz” şeklinde karar verilir. “Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz” kararı verilen adaylar hakkında gerekçe belirtilir. Hakkında “Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz” kararı verilen adaylar, sınavın diğer aşamalarına geçemezler.
Görüleceği üzere, çarşı ve mahalle bekçi adayları hakkında uygulanan ön sağlık kontrolünün benzeri veya daha ilerisi öğretmen adayları hakkında uygulanmalıdır. Yukarıda belirttiğimiz öğretmen olabilir sertifikası bunlardan birisidir. Ayrıca, sözlü sınav komisyonunda mutlaka psikolog bulundurulmalıdır. Çünkü, geleceğimizin teminatı olan yavrularımızı teslim ettiğimiz öğretmen seçiminin çarşı ve mahalle bekçisi seçiminden daha önemsiz olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki basına yansıyan olaylar öğretmen adaylarının çok ciddi bir süzgeçten geçirilmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Elbette eli öpülesi öğretmenlerimizi istisna tuttuğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Sonuç olarak, öğretmen adaylarının feryatlarının anlaşılması gerekiyor. Bize göre sözlü sınav olmalı ama etkisi çok düşük düzeyde olmalıdır. Sözlü sınavların yapıldığı kamu kurumlarında olduğu gibi sözleşmeli öğretmen alımında da adayların Meclis koridorlarında referans peşinde koşmalarının önüne geçilecek objektif kıstaslar getirilerek şeffaflık merkeze alınmalıdır. Bunun için de sözlü sınav öğretmen olamayacakların tespiti şeklinde olmalıdır. Aksi takdirde sözlü sınavlarda yaşananlar, basında gündem oluşturmaya devam eder ve her sınavda büyük bir küskünler kitlesi oluşur ki bunun da siyasi maliyeti oldukça yüksektir. Bakalım Bakan Tekin bu imtihanı nasıl başaracak?"