Nanoteknolojik insülin tabletleri can yakan iğnelerin yerini almaya hazırlanıyor
Avustralyalı araştırmacıların başını çektiği uluslararası bir ekip, nanoteknoloji kullanarak diyabet hastalarının gelecekte ağızdan insülin almalarını sağlayabilecek bir sistem geliştirdi. Yeni insülinin tablet formunda veya hatta çikolata içinde tüketilebileceği belirtiliyor. Bu gelişme, diyabet tedavisinde potansiyel bir devrim niteliği taşıyabilir ve diyabet hastalarının yaşam konforlarını alt üst eden insülin enjeksiyonuna bir alternatif olabilir.
Fareler, sıçanlar ve babun hayvan modellerinde test edilen yeni nano taşıyıcı, diyabet hastalarının hipoglisemi (çok fazla insülin enjekte edildiğinde kan şekerinin düşmesi) gibi insülin enjeksiyonlarına bağlı yan etkilerden kaçınmasına yardımcı olabilir.
Bu hayvan çalışmaları, nano ölçekli malzemenin en büyük gücünün vücudun kan şekeri seviyelerine tepki verebilmesi olduğunu göstermiştir. Kaplama, yüksek kan şekeri konsantrasyonu olduğunda çözünerek insülini serbest bırakıyor ve daha da önemlisi düşük kan şekeri ortamlarında insülini serbest bırakmıyor.
Yeni oral insülin, insan saçının 1/10.000'i genişliğinde bir tür nano ölçekli malzeme kullanmaktadır. Bu malzeme, tabletler üzerinde bulunan ve mide asidi tarafından tahrip edilmekten koruyan aside dayanıklı kaplamaya benzer şekilde hareket etmektedir. Ancak bu yeni kaplama bunun yerine tek tek insülin moleküllerini çevreliyor ve bir "nano taşıyıcı" haline geliyor - vücuttaki insülin moleküllerini hareket etmesi gereken yerlere taşımak için bir kurye gibi hareket ediyor.
Bulgular Nature Nanotechnology dergisinde yayımlanmış olup makalenin tamamına bu linkten erişebilirsiniz.
Dünya genelinde 422 milyon kişinin diyabet hastası olduğu ve bunların yaklaşık 75 milyonunun her gün kendilerine insülin enjekte ettiği tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık 1,5 milyon ölüm doğrudan diyabetle ilişkilendirilmektedir. Deneylerin yapıldığı Avustralya’da 2021 yılında, 1,3 milyondan fazla insanın diyabetle yaşadığı tahmin edilmektedir.
Anadolu Ajansında geçtiğimiz yıl yer alan bir haberde Medipol Üniversitesi Çamlıca Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Adnan Yay ülkemizdeki korkutucu diyabet hastalığı tablosunu şu şekilde ifade etmişti.
Yine ülkemizde her yedi yetişkinden birisinde diyabet var. 8,5 milyon kişi. Bunun dışında yaklaşık 20 bin çocuk insülin ile tedavi edilen Tip 1 diyabetli birey. Her 4 yetişkinden birinde diyabete yatkınlık dediğimiz prediyabet durumu var ve bu bireylerin yaklaşık üçte birinde 10 yıl içinde diyabet gelişecek.”
Sydney Üniversitesi Tıp ve Sağlık Fakültesinden başyazar Dr. Nicholas Hunt, güvenli ve etkili bir oral insülin geliştirmenin, insülinin bir asır önce keşfedilmesinden bu yana zorlu bir görev olduğunu ifade ediyor.
Aynı zamanda Sydney Üniversitesi Nano Enstitüsü ve Charles Perkins Merkezi'nin bir üyesi olan Dr. Hunt, "Oral insülin geliştirmenin önündeki en büyük zorluğun, ağızdan verildiğinde insülin miktarının enjeksiyona göre kan dolaşımına ulaşan insülin yüzdesinin düşük olması" olarak ifade ediyor.
Hunt bu zorluğu aşmak için "Bunu ele almak için, insan bağırsak dokusunda test edildiğinde nano insülinimizin bağırsaktaki emilimini büyük ölçüde artıran bir nano taşıyıcı geliştirdik." İafadesini kullanıyor
Hayvan modellerinde yapılan klinik öncesi testler, nano insülinin yutulduktan sonra hipoglisemi veya kilo alımı olmaksızın kan glikoz seviyelerini kontrol edebildiğini ortaya koymuştur. Ayrıca herhangi bir toksisite de görülmemiştir.
"Oral insülinimiz hipoglisemik atak riskini büyük ölçüde azaltma avantajına sahip. İlk kez bu büyük engelin üstesinden gelen bir oral insülin geliştirdik," diyor Dr. Hunt.
İnsan deneylerinin 2025 yılında Endo Axiom Pty Ltd. öncülüğünde başlaması bekleniyor.
Dr. Hunt ve ekibi, hastalar için diyabet yönetimiyle ilgili ekonomik, sağlık ve refah yükünü hafifletmeye yardımcı olabileceği için oral insülin teknolojisini geliştirmeye karar verdiklerini söyledi.
Memur5 olarak büyük bir kısmı önlenebilir nitelikte olan Tip2 diyabet için kamu tarafından hızlı çözümlerin üretilmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
Dünya Sağlık Örgütünün Yayınladığı “Şekerli İçeceklere Vergi:Neden Yapmalı? (Taxes on sugary drinks: Why do it?)”başlıklı dokümanda 2011'den 2030'a kadar, hem doğrudan hem de dolaylı maliyetler dahil olmak üzere, diyabet nedeniyle dünya çapında gayri safi yurtiçi hasıladaki kayıpların, yüksek gelirli ülkelerde 900 milyar ABD doları ve düşük ve orta gelirli ülkelerde 800 milyar ABD doları olmak üzere toplam 1,7 trilyon ABD doları olması beklendiği ifade edilmektedir.
Aynı DSÖ dokümanında hükümetlerin, sağlıklı gıdaların bulunabilirliğini ve bunlara erişimi artırmak ve insanların tüketmeyi tercih ettikleri gıdalar üzerinde olumlu bir etkiye sahip olmak için bir dizi önlem alabilir. Örgüt şeker tüketimini azaltmayı amaçlayan kapsamlı programlar için önemli bir eylem şekerli içeceklerin vergilendirilmesini tavsiye etmektedir.
Bu çözümlerin başında DSÖ’nünde tavsiye ettiği gibi şeker ve şekerli yiyecek/içeceklerin tüketilmesini sınırlandıracak katı tedbirlerin alınması gerekir. Obesity Evidence Hub adlı web sitesinde yayınlanan verilere göre Bugüne kadar aralarında Belçika, Fransa, Hindistan, Malezya, Meksika, Portekiz ve İngiltere’nin de olduğu 50'den fazla ülke şeker ve şekerle tatlandırılmış içeceklere (SSB'ler) tüketimi caydırmak ve sağlık maliyetlerine katkı sağlamak amacıyla vergi uygulamaya başlamıştır.