• Haberler
  • Memur
  • ÖMK: Adında öğretmen var, içeriğinde öğretmenin hak ve talepleri yok

ÖMK: Adında öğretmen var, içeriğinde öğretmenin hak ve talepleri yok

CHP MYK, Öğretmenlik Mesleği Kanunu ve eğitimde yaşanan sorunları ele aldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Genel Başkan Özgür Özel’in başkanlığında Hatay'ın Arsuz ilçesinde toplandı. Toplantının ardından düzenlenen basın açıklamasında, Parti Sözcüsü Deniz Yücel, Öğretmenlik Mesleği Kanunu teklifi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Yücel, "Bu düzenlemeye karşı son ana kadar direnişimizi sürdüreceğiz" diyerek, kanunun geri çekilmesi ve yasalaşmaması gerektiğini savundu. 

Öğretmenlik Mesleği Kanunu hakkında eleştirilerde bulunan Yücel, "Sendikaların ve eğitimcilerin haklı tepkileri sayesinde 23. maddeye geçilmemesi açıkçası bizi umutlandırmıştı. Ancak AKP yine şaşırtmadı. Adında öğretmen olan ama içeriğinde öğretmenlerin haklarını ve taleplerini karşılamayan bir kanundan söz ediyoruz" dedi. Yücel, uzman öğretmenlik unvanı için gerekli şartları hatırlatarak, "En az 10 yıl öğretmen olarak hizmet süresi, ceza almamış olma şartı ve akademi tarafından verilecek eğitim programlarını tamamlamak zorunluluğu, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldırıyor" şeklinde konuştu.

Öğretmenlik mesleğinin ayrıştırılmasına dikkat çeken Yücel, "Bu kanunun amacı, kendilerinden olanları ödüllendiren ve kendileri gibi düşünmeyen eğitimcileri cezalandıran bir sistem kurmak" ifadelerini kullandı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan Milli Eğitim Akademisi’nin öğretmenler için bir engel olduğunu belirten Yücel, "Bu düzenleme ile öğretmenlerimize ‘Senin öğretmen olup olmadığına ben karar veririm’ deniliyor" şeklinde sert eleştirilerde bulundu.

Yücel, düzenlemelerin eğitim sistemini olumsuz etkilediğini, tarikat ve cemaatlerin etkisi altında kalındığını vurguladı. "ÇEDES projesi ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitim fakültesi diplomasını yok sayan, eğitimcinin yetkinliğini sorgulayan bir anlayışla yürütülüyor" dedi. Yücel, bu tür uygulamaların yüzbinlerce işsiz öğretmenin sorunlarını görmezden geldiğini vurgulayarak, "Bu düzenlemeye karşı son ana kadar direnişimizi sürdüreceğiz" ifadesini kullandı.

Toplantıda, Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e yönelik eleştiriler de gündeme geldi. Yücel, Tekin'in eğitim alanındaki yetersizlikleri ve okullardaki hijyen sorunlarını görmezden geldiğini belirtti. "Okullarda temizlik sorunları salgın hastalık riskine ulaşınca açıklama yapmak zorunda kalan da bu ülkenin Milli Eğitim Bakanı" diyen Yücel, eğitim bütçesinin nereye harcandığına dair soru işaretleri olduğunu vurguladı.

Eğitim alanındaki sorunların çözümü için CHP'nin sosyal belediyecilik anlayışının önemini de vurgulayan Yücel, "Eğitimde devrim niteliğinde işlere imza atan bir anlayışa ihtiyacımız var" şeklinde konuştu. 

Deniz Yücel, Öğretmenlik Mesleği Kanunu ve eğitim politikaları konusundaki açıklamalarının tam metni:

"Bu kanuna ilişkin tutumumuz başından beri geri çekilmesi ve kanunlaşmaması yönünde oldu. Sendikaların ve eğitimcilerin haklı tepkileri sayesinde 23. maddeye geçilmemesi açıkçası bizi umutlandırmıştı. Geç de olsa yanlıştan döndüler diye düşünürken AKP yine şaşırtmadı. Adında öğretmen olan ancak içeriğinde öğretmenlerin haklarını ve taleplerini karşılamayan, tam da AKP iktidarı mahsulü bir kanundan söz ediyoruz… Kariyer uygulaması ile öğretmenlik mesleğini, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere ayrıştırıyorlar. Uzman öğretmenlik unvanı için en az 10 yıl öğretmen olarak hizmeti bulunması, başöğretmenlik unvanı için en az 10 yıl uzman öğretmen olarak hizmetin gerçekleştirilmesi, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almamış olması, akademi tarafından verilen uzman öğretmenlik, başöğretmenlik eğitim programlarının tamamlanması gerekecek. Kanunun sadece bu kısmı dahi eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldırıyor ve çalışma barışını bozuyor. Bu kanunun amacı özetle şudur; kendilerinden olanları ödüllendiren, kendileri gibi düşünmeyen eğitimcileri ise cezalandıran bir sistem kurmak. Düzenleme ile kurulan Milli Eğitim Akademisi’ne de değinmek isterim. Öğretmenler Milli Eğitim Akademisi tarafından verilecek dört dönemlik bir hazırlık eğitimine tabi tutulacak ve bu eğitimi başarıyla tamamlayanlar sözleşmeli öğretmen olarak atanacak.

Sanki öğretmenlerimiz, eğitim fakültelerinden mezun olup eğitimci unvanı almamış gibi, üstüne bir de KPSS’ye girip atanmamış gibi, aldıkları eğitimler yetersizmiş gibi öğretmenlerimizin sözde eğitime tabii tutulması kabul edilemez. Milli Eğitim Akademisi, AKP’nin tam da kendi zihniyetinde öğretmen profilini yaratma çabasıdır. Yani bu düzenleme ile öğretmenlerimize sen istediğin kadar eğitimini tamamla, formasyonunu al nafile… 'Senin öğretmen olup olmadığına ben karar veririm' diyor.

ÇEDES denen ucube projeyi, çağdışı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli denen gerici müfredatı sorgulamadan uygulayacak, cemaat ve tarikatlar ile yapılan protokollere sessiz kalacak kadrolar hedefliyorlar. Bu düzenleme üniversite eğitimi almış eğitimciyi eksik ve kusurlu gören, eğitim fakültesi diplomasını adeta yok sayan, eğitimciyi sözde eğitme gerekçesiyle, kendi kadrolarına yer hazırlayan, yüzbinlerce işsiz öğretmen ve özel sektör öğretmeninin sorununu görmezden gelen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye karşı son ana kadar direnişimizi sürdüreceğiz. Bu düzenlemenin karşısında, öğretmenin ve öğretmenlik meslek onurunun yanındayız.

Bu ülke, herkesin eğitime eşit şekilde erişebilmesi için eğitim seferberliği başlatan, kırsal bölgelerin eğitim ve kalkınmasında önemli rol oynayan köy enstitülerini açan, çağdaş, bilimsel, laik eğitim yolunda taşları tek tek döşeyen İsmail Hakkı Tonguç gibi yöneticiler, Hasan Ali Yücel gibi vizyoner Milli Eğitim Bakanları gördü. Bundan 60-70 yıl önce öğrencisine, öğretmenine sahip çıkan, eğitimde devrim niteliğinde işlere imza atan bir anlayıştan söz ederken, bugün maalesef konuştuğumuz, adına bakan demekten utanç duyduğumuz bir kişi ve onun ipe sapa gelmez açıklamaları…

Okullarda ücretsiz öğle yemeği talebini 'çocukların yeme alışkanlıklarına uygun değil' diye geçiştiren de, Okullardaki temizlik sorunu, salgın hastalık riskine ulaşınca açıklama yapmak zorunda kalan da bu ülkenin Milli Eğitim Bakanı… Okullar açılmış, üzerinden 3 hafta geçmiş, veliler sınıfları temizliyor, devlet okullarında Okul Aile Birlikleri temizlik için para topluyor, beyefendi lütfedip 30 bin personel alınacak diye açıklama yapıyor. Ya Yusuf Tekin; sen de haziranda öğrencilerle birlikte tatile çıkıp eylül başında mı döndün görevine? 3 ay boyunca ne yaptın? Okullarda her yıl hijyen konusunda sorun yaşandığını, temizlik sorununu; her okulun kendi imkanlarıyla ya da velilerin imece usulü yardımlarıyla çözdüğünü bilmiyor muydun?

'2002’de Millî Eğitim Bakanlığı, merkezi yönetim bütçesinden en büyük payı alan 4'üncü kurum iken 2024 yılında en büyük payı alan kurum olmuştur. Bu yıllar karşılaştırıldığında eğitim bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı yüzde 10,64’ten yüzde 14,61’e yükselmiştir. Bu imkanlar ile eğitimin alt yapısı, fiziki şartları ve teknolojik donanımı önemli ölçüde tamamlanmış durumdadır.' Bu sözleri kim söyledi biliyor musun Yusuf Tekin? Sen söyledin. TBMM’de bütçe sunuş konuşmanda söyledin bu sözleri. Aynı gün tarikat ve cemaatlere sivil toplum kuruluşu da dedin… Merkezi bütçeden bu kadar yüksek pay alıp, bu bütçeyi nerelerde kimler için kullanıyorsun Yusuf Tekin? Çocuklarımıza bir kap sıcak yemeği çok gördün… Onların temiz, hijyenik, modern ortamlarda bilimsel ve akademik eğitim almaları senin umurunda bile değil... O kadar umurunda değil ki, belediyelerimizin çocuklarımızın sağlığı için okulları temizlemesine bile tahammül edemedin. CHP'nin toplumun sorunlarına duyarlı, çözüm üreten sosyal belediyeciliğini hazmedemedin... Kendi beceremediğin hizmeti, CHP'li belediyeler yapınca İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine, okul yönetimlerine hemen talimatlar yağdırdın.

Çocuklarımız için iyi ve doğru adım atan herkesin karşısında olduğunu bir kere daha gösterdin… Senin derdin, halkın vergileri ile oluşan bu bütçe ile tarikat ve cemaatleri palazlandırmak… Parti sloganı gibi adıyla, öğretmeninden müdürüne, öğrencisinden velisine kadar herkese dayattığınız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli denen ucube sistemle eğitimin içini boşalttınız. Ders saatleri az, içerikler zayıf üstelik de hatalı… Milli Eğitim sitemini nicelik ve nitelik olarak yerlerde sürünür hale getirdiniz. Çünkü hiçbir zaman önceliğiniz aslında 'eğitim' olmadı. Zaten eğitimi önemsemiş olsaydınız bu kadar saçma beyanlarda bulunmazdınız."

 

Bakmadan Geçme