• Haberler
  • Emekli
  • Özel: Emekliye vermediklerini bir avuç zengine verdiler

Özel: Emekliye vermediklerini bir avuç zengine verdiler

CHY lideri Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda emekliler, emekçiler başta olmak üzere tüm toplum kesimlerinin yaşadığı ekonomik sıkıntılara dikkati çekti.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda emekliler, emekçiler başta olmak üzere tüm toplum kesimlerinin yaşadığı ekonomik sıkıntılara dikkati çekti.

Özel, Merkez Bankası'nın 2023'te 818 milyar lira zarar ettiğini belirterek, bu zararın, önceki 10 yılda elde edilen kârın 2,5 katı olduğunu ifade etti. Özel, bu zararın nedenlerini anlatırken, "25 yıllık kârını bir senede bir avuç zengine verdiler" dedi. Emeklilere ve yoksullara yapılan ödemelerin hesabını veren Özel, halkın haklarını savunacaklarını dile getirdi.

Ayrıca hükümetin adalet ve ekonomi politikalarını eleştirdi. Adaletin sağlanması için hasta tutukluların tahliye edilmesini istedi ve ekonomideki kötü gidişata dikkat çekti. Deprem sonrası yapılan harcamaları sorgulayan Özel, hükümetin ekonomik politikalarını eleştirdi ve yoksul kesimlerin haklarını savunacaklarını vurguladı.

Özel ayrıca, hükümetin yaptığı yanlışlara ve adaletsizliklere karşı duracaklarını ve Türkiye'nin en büyük sorunlarına çözüm bulacaklarını belirtti. Konuşmasında, kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden adil bir Türkiye için mücadele edeceklerini söyledi.

Özgür Özel şunları kaydetti:

“MİLLET BİZİ BİRİNCİ PARTİ YAPTI”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçimlerin ardından gerçekleştirilen ilk grup toplantısında, “31 Mart’ta millet bizi birinci parti yaptı. Bu hükümete de oyları ile bir mesaj yolladı” dedi. Özel, Merkez Bankası’nın zarar ettiğini anımsatarak, “Merkez Bankası, bundan önceki 10 yılda, 2013’ten 2023’e kadar tam 320 milyar lira kar etmiştir. Bir yıllık zarar 10 yıllık karın 2,5 katıdır. Yani bu hesapla 25 yıldaki kârdan Merkez Bankası zarar eder mi? Böyle bir karar alırsanız zarar eder. 25 yıllık kârını bir senede bir avuç zengine verdiler. Bakın Merkez Bankasının yaptığı ödemeye Hazinenin de yaptığı ödeme eklendiğinde toplam rakam 1 trilyon 132 milyardır. Bu para en düşük emekli maaşını 17 bin lira yapalım dediğinde, yapamayız, para yok dedikleri paranın tam 2 katıdır. Türkiye’deki 16 milyon emekliye, bir asgari ücret maaş vermenin 2 yıllık maliyetini bir avuç zengine verenlere yazıklar olsun” ifadelerini kullandı.

“TEŞEKKÜR ÖNCE ÖRGÜTÜMÜZE”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısında partililere ve kamuoyuna seslendi. Özel, “Bugün, yerel seçimlerden sonraki ilk grup toplantısında bir aradayız. Bugün, tarihi bir toplantıyı gerçekleştiriyoruz. Kasım ayının başında hep birlikte kurultayımızda sözlerime başlarken şöyle söylemiştim: 81 ilde 973 ilçede biri uyandı bu sabah. Televizyonu açtı, çayı demledi. Birazdan gelirler birlikte izleriz kurultayımızı dedi. Rize Pazar’da Gülsüm Tatar uyandı bu sabah. Antalya Manavgat’ta Ayşenur Bulut. Ardahan Posof’ta Kenan Yalçın uyandı bu sabah. Çankırı Şabanözü’nde Nigar Baran. Isparta Yalvaç’ta Reşat Yalvaç uyandı bu sabah. Edirne Keşan’da Seyit Ahmet Özlüer. Tekirdağ Malkara’da Yasemin Aydın uyandı. Sinop Erfelek’te Filiz Gözütok. Mersin Anamur’da Mustafa Duman uyandı bu sabah. Kayseri il binasını Ali Çulha açtı. Konya Taşkent’te Zabit Erdoğan, Manisa’da Selda Koç kalktı. Yine çayı koydu. Yine televizyonu açtı. Grubu izliyorlar. Hayatlarında ilk kez Türkiye’nin birinci partisinin grup toplantısını izliyorlar. Bu mutluluğu elbette çok kişiye borçluyuz. Saya saya bitmez ama en çok tayin istese olmaz, terfi istese olmaz. Zaten o istemez, bizde öyle iş olmaz. İhaleden filan nemalanmaz. 47-50 yıldır ağız tadıyla iktidar yüzü görmemiştir. Ama bayrağı yere bırakmaz. Kalkar, çayı demler. Baba evinin çorbasını kaynatır. Bacasını tüttürür. Hiçbir yere gitmez. Milim oynamaz. Bugünlere geldiğimizde teşekkür edilecekse önce örgütümüze, aramızda olmayanlara, Allah’tan rahmet dileyerek, bütün örgütümüze hepimiz adına yürekten teşekkür ediyorum. Baba ocağının bacasını tüttürenlere selam olsun” dedi. “Sayın grup başkanvekilim kendisine ulaşan notlar çerçevesinde burada olanları selamladı. Ben burada olmayan bundan sonra burada olmayacak olan 4 kişiyi selamlamak istiyorum” ifadesini kullanan Özel, şunları söyledi:


“BAŞKANLARA SELAM OLSUN”

“Afyonkarahisar milletvekilimiz ve önceki grup başkanvekilimiz Burcu Köksal, Adıyaman Milletvekilimiz Abdurrahman Tutdere, Kastamonu Milletvekilimiz Hasan Baltacı, Kırıkkale Milletvekilimiz Ahmet Önal. İllerinde tek milletvekiliydiler. Kimi bir dönem, kimi 4 dönem milletvekilliği yaptı. O ilin sesini Türkiye’ye duyurdular. Bu zor coğrafyalarda her iki kişiden birinin oyunu alarak, kendilerine verdiğimiz görevi hakkıyla yerine getirerek, bu gruptan ayrıldılar ama o illerin belediye başkanı oldular. Adıyaman, Afyonkarahisar, Kastamonu, Kırıkkale ittifaklarının kurucuları ve belediye başkanlarına selam olsun. Bir de birini yolladık; gitti, çalıştı, 18 olan oyu 38 yaptı. 5 parti yüzde 20 oy aldığımız seçimden 10 ay sonra bütün Türkiye’nin gözlerini yaşarttı. İsmet Paşa’nın yüreğine su serpti memleketinde ama Özal’ı sevenlerden oy aldı. Milliyetçileri ayırmadı, muhafazakarları ayırmadı, Malatya ittifakını kurdu. Malatya’nın evladı Veli Ağbaba’ya teşekkür ediyorum. Her işte bir hayır var; Veli Ağbaba olmadan da bu grubun pek tadı, tuzu olmazdı.”

“MİLLETİMİZDEN TAKDİR GÖRDÜLER”

“Burada önemli bir teşekkürü, illerinde aday gösterme süreçlerinde partimizin ölçme ve değerlendirmeye dayalı anketleri odağa alan, ancak birebir illere gönderdiği milletvekili ekiplerinin yazdığı raporları direkt anketlerle örtüştüren yönteminde görevlendirdiğimiz illerden- ileride bunun kitabını yapmayı düşünürüz- yazdıkları objektif namuslu raporlarla, anketle birlikte okunduğunda bu doğru adaylaşma noktasında önemli katkılar sağlayan her milletvekilimize ve sonra kampanya sürecinde partinin doğru dille, birlik ve beraberlik halinde seçimin önemini kavrayan ve kavratan grubumuza yürekten teşekkür ederek başlamak isterim.

Bunun yanı sıra geçen dönem AKP’den aldığımız 5 büyükşehrin, başta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, Vahap Seçer, Zeydan Karalar’ın yaptıkları görevlerle Türkiye’ye örnek işler yapıp, Antalya’da Muhittin Böcek’in Antalya tarihinde ilk kez büyükşehri iki kez üst üste alacak performansı hepimizin takdir etmesi gereken ve sahada elimizi en çok kuvvetlendiren argümanlar ve kanıtlar oldu.

Onların dışında CHP’nin kalelerine, değişimin Türkiye siyasetine etkisinin en iyi sahiplenilmesi gereken, tarihinde 6 kadın belediye başkanı varken, bugün 8 kadın belediye başkanını, 12 genç belediye başkanını, 30 belediyeden 28’ini seçen, partinin sancak gemisi İzmir’e saygılar sunuyorum, selamlar yolluyorum.

Tüm Türkiye’de Cumhuriyetin temel aldığı, önümüzdeki kapının kilidini açan, Cumhuriyetin temel aldığı anahtarla, kadınlara güvenerek, gençlere güvenerek, onları her yaştan gençlere ve bütün kadınlara emanet ederek, bilimi, aklı ön plana alarak, ortaya koyduğumuz süreç milletimizden takdir görmüştür. Destek görmüştür. CHP olarak bize oy veren hiç kimseyi pişman etmeyeceğimize buradan söz veriyoruz.”

“CHP, TÜRKİYE’NİN PARTİSİDİR”

“Değerli arkadaşlar milletin hem hükümete, Cumhur İttifakına, hem partimize çizdiği yeni siyaset hattı konusunda görüşlerimi birazdan ayrıntılı olarak paylaşacağım. Ama önce değinmem gereken birkaç husus var. Ortadoğu coğrafyası 7 Ekim’den bu yana zor günler yaşıyor. Hafta sonu İsrail ile İran arasında tırmanan gerilimi endişe ile takip ediyoruz. Ortadoğu’da tansiyonun bu denli yükseldiği süreçte tarafların gerginliği artıracak açıklama ve eylemlerden uzak durmalarının çağrısını yineliyorum. Kurucumuzdan miras, yurtta barış, dünyada barış vasiyetinin hatırlama ve sahiplenmenin gerektiği bir dönemdeyiz. Etrafımız ateş çemberine dönüşmüşken, ülkemiz tansiyonu düşürecek her çabanın öncüsü olmalıdır. Gazze’de ateşkes sağlanmadan, bölgede tırmanan gerilimin durması mümkün görünmemektedir. Ben yarın grubumuzdan 6 arkadaşımızın görevli olduğu Avrupa Karma Parlamenterler Meclisi’nde bir konuşma yapacağım. Konuşmamın özünde Filistin, Filistin’de yaşananlar, İsrail’in mezalimi olacak. 15 Nisan günü, dün Filistin’de olacaktım. Bütün hazırlıklarımız tamamlandı. Ancak hafta sonu yaşanan saldırılardan sonra tüm hava sahalarının uçuşa kapatılması, kaçınılmaz olarak ziyaretimizi ertelememize sebebiyet verdi. Ancak en kısa zamanda Filistin’e gitmek ve oradaki halkın mağduriyetinin, 33 bin çoğu kadın ve çocuk kaybın bir kez daha dünyaya duyurulmasını... 33 bin tane bir ülkede civciv ölse Dünya Sağlık Örgütü harekete geçer, Birleşmiş Milletler heyet kurar, salgın mı geliyor diye konuyla ilgili rapor ister. 33 bin çocuk, kadın, genç ölüyor kimse kılını kıpırdatmıyorsa; orada bize düşen üçüncü Genel Başkanımız Karaoğlan Bülent Ecevit’in rahmetli Yaser Arafat’la kurduğu ilişki ve Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının davası olan Filistin davasına sahip çıkmaktır. Bundan önce Alman Sosyal Demokratların kongresinde Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un varlığında, çok değerli eş genel başkanların, bakanların varlığında, Almanca yaptığım bir konuşmayla onlara Filistin konusunda, İsrail ile ilgili hassasiyetlerini bildiğimizi ancak ölen çocuklar, kadınlar ve sebebi ne olursa olsun sivil katliamı konusunda gösterilmesi gereken hassasiyeti anlatmıştım. Dünyadaki 140 siyasi akrabamıza - 18’i cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatlarıyla yürütmenin başındadır - yazdığım mektupla Filistin’e destek istemiştim. Yine başkan yardımcılığına seçildiğim Sosyalist Enternasyonal’de bu konuya değinmiştim. Yine geçtiğimiz hafta sonu Bükreş’te Avrupa’daki sol, sosyal demokrat partilerin çatı örgütünde liderler yemeğinde yaptığım konuşmada, bu konuya dikkat çektim. Bir kez daha şunu ifade etmek isterim ki; etkili dış temaslar, doğru bir dış politika, Türkiye’nin dış politikasında doğru hattın tutturulması, bizim ve müttefiklerimizin haklarının korunması noktasında, CHP ülke içi siyasette şimdilik ana muhalefet partisidir ancak yurt dışında Türkiye’nin partisidir. Bunu herkes böyle bilsin. Bu çerçevede, barış, huzur ve istikrarın sağlanmasının tek geçerli yolunun; 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması, tanınmasına yönelik olan inancımızı bir kez daha ifade etmek isterim.”

“ANTALYA’DA KANUNSUZLUK”

“Antalya’da hafta sonu hem yüreğimiz yandı, hem yüreğimiz ağzımızda 24 saat geçirdik. Bir vefat var. İlk andan itibaren takip ediyorum. Kaybettiğimiz kardeşimizin eşi hastanede yatıyor. Biraz önce telefonla konuştum. Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Memleketlerine döndüklerinde oradaki belediyemiz ve ilçe başkanımız talimatlandırıldı. Çocuklar evladımızdır. Aile, ailemizdir. Bugün Sayın Muhittin Böcek ve belediye başkanlarımız tarafından yaralılar ziyaret ediliyor bir kez daha. Tüm yaralılara acil şifalar diliyorum. Böyle meselelerde yıllardır, bu gibi olaylarda kimin sorumluluğu, kimin ihmali varsa sonuna kadar soruşturulmasını, cezasının çekmesini savunduk, savunmaya devam edeceğiz. Kusuru olan kim varsa, gözünün yaşına bakılmasın. Adli soruşturmayı takip ediyor, kendi iç denetim mekanizmalarımızla işletiyoruz. Adaletin tecelli edeceği yer şüphesiz hukuktur. Ancak bugün Antalya’da büyük bir hukuksuzluk, kanunsuzluk, vicdansızlıkla karşı karşıyayız. 2017’de AKP döneminde inşa edilmiş bir teleferik. Hattın denetimi hükümetteki ilgili bakanlığın yetkilerinden şirkete verilen onayla, bakanlık tarafından kabul edilen uluslararası sertifikaların varlığında yaptırılmış ve yaptırılmaya devam ediyorken, şu anda geçtiğimiz hafta rekor bir oyla Kepez Belediye Başkanı seçilen Mesut Kocagöz, teleferik hattını işleten şirketin, belediye şirketindeki görevinden 2023 yılında ayrılmışken, o ayrıldıktan sonra teleferik 3 kez daha denetlenmiş, rapor sağlam verilmişken; bugün hiçbir kusuru ve günahı olmadığı halde, gözaltına alındığı yetmezmiş gibi elbette araştırılsın, gerekiyorsa yargılamanın sonunda her şey ortaya çıksın ama tutukluluk gibi bir tedbire başvurulması... Allah’tan korksunlar. Soma’da 301 madenci öldü, bir kamu görevlisi yargılanmadı. Soma’dan İliç’e ne facialar yaşandı, hiçbirinde bir kamu görevlisi yargılanmadı. Tren kazası olur, hatları işleten açığa alınır, yargılanma izni verilmez, Devlet Demir Yollarına Genel Müdür yapılırken, 22 yıllık iktidarlarında bir kişiye yargılanma izni vermemişken; yaşanan olayın günah keçisini, suçsuz başkana, Mesut Kocagöz’e yıkanlara yazıklar olsun. Buna izin vermeyeceğiz.”

“TAHLİYE EDİLMELERİ GEREKİYOR”

“Ramazan Bayramı boyunca takip ettiniz. Tüm siyasi partilerin liderleri başta, üzerimize düşen bayram görüşmelerini gerçekleştirdik. Tabi ki sevgili Çetin Doğan’ın eşiyle görüştüm. Çetin Doğan hükümetin kini ve inadı ile cezaevinde tuttuğu bir orgeneral. Yaşı 84. Hayatının son 14 senesinin 7 senesi cezaevinde geçti. Son 45 gün içinde, ceza infaz kurumunda tutulamayacak hale geldiği için tekrar hastaneye gitti. Şimdi tekrar cezaevine yollanmaya çalışılıyor. Sayın Erdoğan’a telefon görüşmemizde önümüzdeki günlerde görüşme talebim olacağını söyledim. Hasta tutuklu ve hükümlülerin hangi görüşten olursa olsun, benim bu partide Sayın Ağbaba ile birlikte yaptığım en kapsamlı çalışmalardan biridir. 270 cezaevi gezerek, ortaya çıkardığımız. Çalışılması gerekiyor. Ancak 28 Şubat’ın, o dönemin yaşanmışlıklarının tümünün kinini 85 yaşında insanlardan - isim verip ailelerini üzmek istemem, Silivri’de tek tek ziyaret ettim, yemek yerken burası kapanıyor, kanserden delik açılmıştı yanağından düşmesin diye- cezaevinde tutan bir kin var. 28 Şubat’ta yaşananlar başka bir süreçtir. 28 Şubat’ın kini ile yapılan, bu vicdansızlığın kabul edilebilir tarafı yoktur. Çetin Doğan ve arkadaşlarının, belli bir yaşta hasta olan tüm hükümlü ve tutukluların sağlıkları geri gelecekse o güne kadar tahliye edilmeleri gerekmektedir. Bu konuda üzerimize ne düşüyorsa sonuna kadar yapacağız.”

“HALKIN İRADESİ SAKATLANMIŞTIR”

“31 Mart’ta millet bizi birinci parti yaptı. Bu hükümete oyları ile bir mesaj yolladı. Bu mesajlar birazdan konuşacağız ama hukuk ve adalet noktasındaki en yüksek memnuniyetsizlik bu. Adalet Bakanlığı ve adalete güven... Geçmiş dönemlerde yaptıkları hataları misliyle tekrar etmeye çalışanların sandıktan bir ders almadıkları, bir mesaj okumadıkları anlaşılıyor. Hatay seçimlerini yaşadık. Yaşıyoruz. Dün Hatay’ın iradesine sahip çıkmak üzere YSK’ya tam kanunsuzluk iddiasıyla, bizzat başvurumuzu ilgili yardımcılarımla birlikte ben yaptım. Orada da ifade ettim. Eğer geçen 31 Mart seçimi AKP’nin o başvurusu ile yenilendiyse, bizim dosyamıza göre Hatay seçiminin en az 8 kez yenilenmesi gerekmektedir. Tam kanunsuzluk halinin her iddiamızda birbirini aşan ve bu kadar da olmaz dedirten birkaç maddesini Meclis çatısı altında kayda geçirmek isterim. 108 seçmen hakkında kısıtlılık kararı var. Oy kullanamazken, oy kullandıklarını ispatladık. 3 bin 389 seçmen ölmüş oldukları halde yerlerine oy kullanılıyor. Bazı yerlerde, örneğin Gaziosmanpaşa’da aradaki fark geçersiz oylardan küçük gerekçesiyle tüm oyların sayılması yoluna gidilirken, CHP Hatay’da geçersiz oyların aradaki farkın 15 katı olmasına rağmen yapmış olduğu başvurular, ilçede, ilde ve YSK’da reddedilmiştir. Şimdi aynı başvuruyu bir kez daha yapıyoruz. Reyhanlı ve Kumlu ilçelerinde, ilçe seçim kurulları oluşturulurken belediye meclis üyesi adayları ilçe seçim kurulu üyesi olmuş, ilçe itirazları reddetmiş, içlerinde bir tanesi kendi mazbatasını imzalamıştır. Tam kanunsuzluk eğer burada ölü seçmenin oyunda, kısıtlı seçmenin oyunda ya da emniyet görevlilerinin, zabıtalarının sandık başkanı olmasında yoksa, bu kanunun neresinde yazmaktadır? Bu tam kanunsuzluk haline susacak olanlar, bunu kendi vicdanlarına, 31 Mart’ta attıkları imzalara, Gaziosmanpaşa ve Türkiye’nin dört bir yanında oyları baştan saydırıyorken, geçersiz oyları saydırıyorken, Hatay’da bir sandığı saydırmayanlar, bu itirazları reddedenler şimdi bakalım bu tam kanunsuzluğun daniskasına ne cevap vereceklerdir? Halkın iradesi sakatlanmıştır. Hatay halkının tercihine sahip çıkmaya, bu işin peşini bırakmamaya devam edeceğimizin altını bir kez daha kalın kalın çizgilerle çiziyorum. Hatay bizim kişisel meselemizdir, milli meselemizdir.”

“25 YILLIK KÂRI BİR SENEDE BİR AVUÇ ZENGİNE VERDİLER”

“Adalette işler kötü gittiği gibi ekonomide de ne yazık ki her gün daha kötüye gidiyoruz. Bugün uzun uzun değinmeyeceğim ama bundan sonra ekonomiyi gölge kabine bakanlarımız, kurmaylarımız, oluşturduğumuz çok büyük bir ekonomi heyetiyle Türkiye’de halkın gerçek sorunlarını, ekonomideki sorunları, çözüm önerilerini, iktidarımızdaki reçeteleri düzenli olarak paylaşacağız. Ama Merkez Bankası’nın 2023 bilançosu açıklandı. Banka 2023’te 818 milyar lira zarar etti. Bakın bu banka bu yıla kadar, bu zarar kur korumalı mevduata, merak edilen, Merkez Bankası ne kadar ödüyor diye. Gizledikleri, yapılan ödemelerin yarattığı zarardır. 818 milyar lira, bir yılda. Bakın Merkez Bankası, bundan önceki 10 yılda, 2013’ten 2023’e kadar tam 320 milyar lira kâr etmiştir. Bir yıllık zarar 10 yıllık kârın 2,5 katıdır. Yani bu hesapla 25 yıldaki kârdan Merkez Bankası zarar eder mi? Böyle bir karar alırsanız zarar eder. 25 yıllık kârını bir senede bir avuç zengine verdiler. Bakın Merkez Bankasının yaptığı ödemeye Hazinenin de yaptığı ödeme eklendiğinde toplam rakam 1 trilyon 132 milyardır. Bu para en düşük emekli maaşını 17 bin lira yapalım dediğinde, yapamayız, para yok dedikleri paranın tam 2 katıdır. Türkiye’deki 16 milyon emekliye, bir asgari ücret maaş vermenin 2 yıllık maliyetini bir avuç zengine verenlere yazıklar olsun.”

“YOKSULUN, GARİBANIN HAKKINI ONDAN SORACAĞIZ”

“Deprem konutlarının toplam maliyeti 1,1 trilyon lira. Cumhurbaşkanlığının kendi internet sitesindeki rapor. Koskoca 'asrın felaketi' dedikleri depremin tüm yıkımının parası kadar parayı, 'ben ekonomistim, en iyisini ben bilirim' diyen, bütün dünya ekonomistleri başka şey söylerken, tersini söyleyen, bütün dünya pandemiden çıkışta yükselen enflasyonu enstrümanlar kullanarak hemen düşürmüşken, bizi yüzde 120 enflasyonlara götürüp ülkeyi perişan eden kişi, 4 liralık doları 20 lirayı geçmesin diye KKM’ye çeviren kişi; bu hasarın, zararın sorumlusudur. Tayyip Erdoğan, manevi kayıplarımız yüreğimizde, hep birlikte paylaşıyoruz ama, depremin yarattığı toplam asrın felaketinin maliyeti kadar maliyeti; inadı, iş bilmezliği, liyakatsiz kişilere verdiği emirler sonucu hepimize ödetmiştir. Yoksulun, garibanın, emeklinin, emekçinin, esnafın ve çiftçinin hakkını ondan soracağız, söke söke alacağız.”

“KİMSEYİ AYIRMADAN, ÖTEKİLEŞTİRMEDEN…”

“Sona gelirken, 31 Mart seçimlerinde başta sizlere ilettiğim teşekkürlerde olduğu gibi çok önemli bir başarıyı, yüzde 38 ile birinci parti olmayı, Türkiye’nin birinci partisi olmayı, Türkiye’nin en çok büyükşehri olan, en çok il belediyesi olan, Türkiye’de toplam 35 ilde birinci parti olmayı hep birlikte başardık. Şimdi nüfusun yüzde 65’ine, ekonominin yüzde 80’ine hizmet etme yükümlülüğümüz var. Dün MYK toplantımızı yaptık. Grubumuzda Perşembe günü, parti meclisimizde Cuma günü, il başkalarımızla Cumartesi günü ve Türkiye’den seçilen tüm belediye başkanlarımız ve il başkanlarımızla Cumartesi ve Pazar günü bir araya gelerek, bu tarihi sorumluluğun yükünü nasıl taşıyacağımızı, bize oy veren hiç kimseyi nasıl pişman etmeyeceğimizi, Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk seçimlerinde birinci parti çıkan partimizi Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk genel seçimlerinde nasıl iktidar yapacağımızı konuşmaya, çalışmaya başlıyoruz. Her birimiz, Genel Başkandan en yeni üyeye kadar her birimiz şu sorumluluğu omuzlarımızda hissetmeliyiz. CHP bir çağrıda bulundu. Siyasi partilerle ittifak yapamadık. Ancak ittifakı milletin vicdanında, sandıkta yapmaya çağırdık. Renklerini ay yıldızlı al bayrağımızdan, adını ülkemizden alan Türkiye İttifakı'yla, kimseyi ayırmadan ve ötekileştirmeden, bir büyük mutabakatı, bir büyük ittifakı sağladık.”

“BABA EVİNİN TAPUSU BİR KİŞİYE KAYITLIDIR”

“CHP, bir kez daha hatırlatmak isterim ki hiçbirimizin tapulu malı değildir. Bu parti baba ocağıdır. Kimse baba ocağı sözünü ataerkil bir söylem olarak düşünmesin. Bu parti herkesin içine doğduğu, herkesin içinde büyüdüğü, günü gelenin ayrılıp, kiminin daha büyüğüne, kiminin küçüğüne razı olduğu, kiminin ırakta, kiminin yakında oturduğu ama başım sıkışırsa baba evi orada dediği, çayı demlidir, çorbası kaynar, bacası tüter dediği, başım sıkışırsa dönem bilirim dediği bir yerdir. Baba evinin tapusu ne bendedir, ne benden önceki genel başkanlarımızdadır. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Baba evine biz çağırdık; liberal demokratlar, solun tüm renklerinden destek geldi, sosyal demokratlar zaten oradaydık, aslan sosyal demokratlar... Ama baba evine milliyetçi demokratlar geldi. Yakasında olmasa gönlünde, gözünde güneş olan, yakasında güneş olan, iyi insanlar geldi. Baba evine, MHP’nin kayıtsız şartsız desteğinden, bu kadar zulme, bu kadar açlığa, yokluğa bıkmış ülkücüler, MHP’ye geçmişte gönül verenler geldi. Baba evine, yalandan tiksinmiş muhafazakar demokratlar geldi. Baba evine, onları ötekileştirmeyen, şeytanlaştırmayan, onları şeytanlaştıran, hedefleştiren dile teslim olmayan, en zor günde hükümetin arkasına hizalanmayıp doğru bildiğini söyleyen, bizlere güveniyle Kürt demokratlar geldi. Hiçbirini, bir diğerinden ayırmadan hiçbirini pişman etmeyeceğiz. Çünkü Türkiye İttifakı; milli takım gol attığında sevinen, ayağa kalkan herkesi kapsar. Türkiye İttifakı; Filenin Sultanları dünya şampiyonu olmuş, bayrak göndere çekiliyor, İstiklal Marşı okunurken, kızlarımız ve Türkiye ağlıyorsa, gırtlağı düğümlenen herkesi kapsar.”

“TÜRKİYE İTTİFAKI KAZANDI, TÜRKİYE KAZANDI”

“Birinci parti olmanın sorumluluğu ile hakkı yenen, hor görülen kim varsa; onların öyle arkasında değiliz, yanlarında değiliz, onların önlerinde yürüyeceğiz haklarını alana kadar. Söz verdik, emeklilerin sesi olmaya devam edeceğiz, esnafın sesi olmaya devam edeceğiz. Çiftçinin partisi olacağız, çiftçinin haklarını hep beraber alacağız. Atanmayan öğretmen de, staj mağduru da, çıraklık mağduru da, EYT mağduru, 9 bin gün mağduru, Bağ-Kurlu da, emeklilikte kademe bekleyen kardeşlerim de, asgari ücret zamlanınca elindekine bakan, aylar içinde eriyip yok olan, 3 ayda bir asgari ücret güncellemesini hak eden emekçi kardeşlerim de bilsinler ki; Türkiye’de milletin gerçek sorunu olmayan hiçbir sorunla meşgul olmayacak, onların yarattığı hiçbir suni gündemin peşine takılmayacak, onlar hakkını alana kadar mücadele edecek, onların iktidarını onlarla birlikte kurana kadar hep birlikte gece gündüz çalışacağız. Söz veriyoruz. Eğer bize oy veren birisi, bir sebepten derse ki keşke vermeseydim, derse ki elim kırılsaydı, bilin ki vebali hepimizin boynunadır. Biz belediyeleri birileri gibi çocuklarımızı, evlatlarımızı işe sokmak için değil, biz birileri gibi geldiği günleri unutup, saraylarda oturup, millete dayattığı adayları millet açlıktan kıvranırken ıstakoz yiyenler gibi ihalelere yandaşlara dağıtmak için değil, biz belediyeleri partizanlık yapmak için değil; biz belediyeleri tüm bunları bir kenara itip temiz, dürüst yöneterek, iyi yöneterek, Türkiye’yi de nasıl yöneteceğimizi göstermek ve Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk genel seçiminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini iktidar yapmak üzere aldık. Buna zarar verecek kim varsa, kesinlikle ve kesinlikle ne ben, ne kadrolarımız gözünün yaşına bakmayacağız. Bu millete eşit ve adil hizmet sunacak, inançlara saygılı olacak, tüm farklılıkları zenginlik kabul edecek, herkesi kucaklayacağız. Ben 27 Şubat tarihinde burada yaptığım konuşma sırasında birçoğu burada olan il başkanlarımıza, milletvekillerime ve yöneticilerime dönüp demiştim ki; şimdi kalkın, gidin ve bu seçimi alın. Bu söylediğimde buradan kalkan, giden, gece ve gündüz çalışan, bu seçimi alanlara diyorum ki şimdi kalkın, kutuplaştıranlara inat ittifakımızla kucaklaşmaya, herkesi kardeşleştirmeye, onlara halkın partisinin nasıl halkçı bir parti olduğunu, Gazi Mustafa Kemal’in partisinin nasıl bir parti olduğunu göstermeye gidin. Kalkın ve Türkiye’yi kucaklayın. Onları seviyoruz, onlara minnet duyuyoruz. Biz sevginin, barışın, kardeşliğin, umudun, Türkiye’nin partisiyiz. Yolumuz açık olsun, Türkiye’nin yolu açık olsun. Türkiye İttifakı kazandı, Türkiye kazandı. Elinize sağlık, emeğinize sağlık.”

Bakmadan Geçme