TBMM 23 Nisan Özel oturumu
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, 'İlhamını Millî Mücadele'den ve gücünü aziz milletimizden alan Türkiye Cumhuriyeti, hegemon güçlerin kurduğu diplomasi masalarında artık bir sorun başlığı olarak değil, çözüme katkısı aranan bir aktör olarak bulunmaya kararlıdır' dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, “İlhamını Millî Mücadele’den ve gücünü aziz milletimizden alan Türkiye Cumhuriyeti, hegemon güçlerin kurduğu diplomasi masalarında artık bir sorun başlığı olarak değil, çözüme katkısı aranan bir aktör olarak bulunmaya kararlıdır” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda 23 Nisan özel oturumu düzenlendi. İstiklal marşı okunduktan sonra TBMM Başkanı Mustafa Şentop oturumda konuşma yaptı. Şentop konuşmasında Gazi Maclisin ilk Başkanı Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, onun mücadele arkadaşlarını, bu vatan uğruna canlarını feda eden şehitleri ve gazileri saygı, şükran ve minnetle yâd ederek başladı.
TBMM Başkanı Şentop, “Tarih, bugünün sorunlarına güç yetiremeyenlerin sığınağı değil, yarını inşa iradesinin kaynağı olmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ve Millî Mücadele dönemi, aziz milletimizin her bir ferdi için güncelliğini yitirmeyen bir tefekkür vesilesidir. 102 yıl önce toplanan Yüce ve Gazi Meclis’in enkaza dönmüş, işgal ve ilhak tasallutuyla kuşatılmış bir vatanda, tam bağımsızlık iddiasını yükseltmek ve tahakkuk ettirmek üzere inşa edilmiş muhkem bir hürriyet karargahı olduğunu bilmeye mecburuz. Yine bilmeye mecburuz ki bu Yüce Meclis’in Millî Mücadeleyi zaferle neticelendiren gayretinin temelinde, Kuvvayı Milliye Ruhu yatmaktadır. Kuvay-ı Milliye Ruhu denildiğinde, belli bir zaman diliminde donmuş, şeklî temsillere hapsedilmiş bir tarihî gerçekliği anlamamak gerekir. Kuvay-ı Milliye Ruhu, yokluğa, esarete, zillete ve kendisine yabancı telakkilere mahkum edilmeye çalışılması halinde aziz milletimizin, tarihinden ve özünden kaynaklanan bir hamleyle doğrulmasını mümkün kılan imanın, iradenin tezahürüdür. Dolayısıyla bu ruh, tarihin belli bir döneminde kalmış olmayıp, milletimizin varlığı devam ettikçe ilelebet dayanacağı iman ve iradenin adıdır” ifadelerini kullandı.
Millî Mücadelenin karargahı olan Yüce Meclis’in bugüne bıraktığı iki önemli miras olduğuna dikkat çeken Şentop, “Bunlardan ilki, bahsettiğimiz üzere, istiklal-i tam/tam bağımsızlık uğruna pazarlıksız, korkusuz ve milletimizin şerefine yakışır bir cesaretle mücadele etme azim ve kararlılığıdır. Birinci Meclis’in sonraki nesillere bıraktığı diğer önemli miras ise, memleketin her meselesinin milletle birlikte, milletin iradesine dayanarak çözülebileceğidir. Tarihinin en zorlu ve sancılı dönemlerinde yürütülen bir mücadelede kendi iradesine başvurulması, milletimizin eriştiği siyasi merhaleyi göstermesi bakımından çok önemlidir. Millî Mücadelenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürütülmesi, ülkenin en hayatî meselelerinde bile milletin idareye paydaş kılınma hassasiyetinin bir sonucudur. Geçen 102 yılda, zaman zaman bu hassasiyetin kesintiye uğradığı, millî iradenin zapturapt altına alındığı dönemler olduysa da, demokrasimiz olgunlaşmış; darbelerle ve darbecilerle mücadele başarıya ulaşmıştır. Şüphesiz ki bu başarı, milletimizin kararlı ve ısrarlı tavrının sonucudur” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin nerede durduğunun merak konusu olduğunu kaydeden Şentop, “Tüm bu çatışmalar ve güç mücadeleleri karşısında Türkiye, şüphesiz bir biçimde uluslararası hukuktan yanadır ve politikalarını belirlerken yegane kıstas, aziz milletimizin hak ve çıkarlarıdır. Kör bir inatla, hesapsız bir tarafgirlikle değil; milletimizin selametini esas alma, ülkemizin refahına ve geleceğine aykırı hiçbir angajmana girmeme kararımız kat’idir. Fakat hadiseler ne yönde seyrederse seyretsin, ne tür dengeler kurulursa kurulsun Türkiye bölgesel ve küresel düzeyde iddialarından sapmayacak, bölgesinin ve bütün insanlığın esenliği için inisiyatif almaktan kaçınmayacaktır. İlhamını Millî Mücadele’den ve gücünü aziz milletimizden alan Türkiye Cumhuriyeti, hegemon güçlerin kurduğu diplomasi masalarında artık bir sorun başlığı olarak değil, çözüme katkısı aranan bir aktör olarak bulunmaya kararlıdır” diye konuştu.