Salih YASİN

Anayasa Hukukunda Özgür İrade

Salih YASİN

  • 1898

Anayasa tartışmaları bir çok toplumda konu oluyor. Biz ise, bu yazımızda, öğretide farklı hukuk dallarında bulunan, iradenin bulunup bulunmamasına veya özgürlüğüne bağlı olarak ortaya çıkan hukuki yaptırımların Anayasa açısından değerlendirmesini ortaya koymaya çalışacağız. İlk beş başlık öğretiye ilişkin genel değerlendirmeler olup, altıncı başlık yaptığımız değerlendirmedir. Bu madde özgün bir değerlendirme olup, güncel olarak uygulanmasının en azından olağanüstü koşullar altında mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Ancak, hukukun gerçek olarak anlam ifade edebilmesi açısından bu değerlendirme gereklidir. Değerlendirme neticesinde, güncel yorumları sizlere bırakıyoruz.

 

Şimdi, başlıklarımıza geçelim.

 

1- Medeni Hukukun hukuki olaylarında, sakatlık hallerinde, hükümsüzlük halleri; yokluk, kesin hükümsüzlük, iptal edilebilirlik, noksanlık ve nisbi etkisizlik şeklinde sıralanıyor.

Yokluk, hukuki işlemin kurucu unsurlarının tamam olmaması halinde, hukuki muamelenin hiç ortaya çıkmaması şeklinde ortaya çıkar.

Kesin hükümsüzlük, hukuku işlemin kurucu unsurlarının bulunmasına rağmen, geçerlilik şartlarının tamam olmaması nedeniyle, hukuki işlemin var olması ancak kesin hükümsüz olmasını anlatmaktadır. Buna mutlak butlan da denilmektedir.

İptal edilebilirlik, hata, hile ve korkutma halinde bu durumların oluşmasından itibaren veya korkutmanın ortadan kalkmasından itibaren bir yıl içinde hukuki işlemin iptal edilebilmesini ifade etmektedir.

Diğer iki hal ise, bunlara göre daha hafif şekilde olup, tamamlanabilmeleri veya belli kişilere karşı ileri sürülememeleri şeklinde ortaya çıkmaktadır.

 

2- Borçlar Hukukunda, sözleşmeler bu hukuk dalının başlıklarından biri. Bir sözleşmenin geçerlilik şartları; "ehliyet", "hukuka, ahlaka uygunluk", "imkansız olmama" şeklinde çok kısa şekilde sayılabilir. Sözleşmenin geçersizliğinin yaptırımları ise "kesin hükümsüzlük" ve "iptal". Basit şekilde ifade edersek, kesin hükümsüzlük halinde sözleşmenin hiç olmadığını, iptal halinde ise, sözleşmenin müracaat edilerek iptal ettirilebileceğini ifade etmiş oluyoruz. Bunların dayanakları ise farklılık arz ediyor.

Korkutma, aldatma, yanılma halleri iptal sebeplerinden. Ehliyetsizlik, hukuka ve ahlaka aykırılık, imkansızlık, geçerlilik şekline aykırılık, muvazaa (gizleme) halleri kesin hükümsüzlük sebepleri.

Müteakiben, kesin hükümsüzlük önemli unsurlar olmakla birlikte, herhangi bir süreye tabii olmadan her zaman ileri sürülebilir. Re'sen yani kendiliğinden dikkate alınır, herkes tarafından ileri sürülebilir. İptal sebepleri ise, taraflarca ileri sürülebilir, ilgili olaydan veya ortadan kalkmasından itibaren bir yıl içinde ileri sürülerek, bu hallerde sözleşmenin iptali sağlanabilir.

Korkutma, bir tehditir, aslında. Maddi ve manevi şekilde ortaya çıkabilir. Korkutulmak suretiyle ikna edilme de bir korkutmadır. Korkutmanın varlığı, ilgili tarafa veya yakınlarına yönelmesi, hukuka aykırı olması, sözleşme ile bunların arasında bağlantı bulunması, korkutma için gerekli şartlar.

Netice itibariyle, ilgili konulardan hukuka aykırılık sözleşmenin hükümsüzlüğüne, korkutma iptal edilebilirliğe yol açar. İptal için, korkutmanın kalktığı tarihten itibaren bir yıl için müracaat edilmesi gerekmektedir.

 

3- İdare Hukukunda da, yokluk ve butlan mevcuttur. Yokluk, maddi yokluk ve hukuki yokluktur. İdari yargı kararlarında kurucu unsurlar yönünden derhal farkedişen hallerde yokluk ortaya çıkmaktadır. İrade açıklaması yoksa, maddi yokluk mevcuttur. Hukuki yokluk, yetki yönünden (fonksiyon gaspı: yasama yetkisinin idare tarafından kullanılması, yetki gaspı: bir kurul yerine geçerek bir makamın karar alması), ağır yetki tecavüzü yönünden (başka bir bakanlığa ait işlemin yapılması), şekil yönünden (resmi gazetede yayınlanmama), sebep yönünden (rıza dışı işlem yapılması), konu yönünden (konusu imkansız olan işlemler) ortaya çıkabilir. Amaç yönünden, hukuki yokluk oluşmayacağı görüşü yaygındır. Yokluk, hem idari yargı tarafından hem de idare tarafından tespit edilebilir.

Butlan, idare hukukunda iptal edilebilen işlemler için kullanılmaktadır. İdari işlemde, hata, hile ve korkutma istisnai olarak ortaya çıkarken, en fazla rastlanan hukuka aykırılıktır.

 

4- Anayasa Hukukunda, yokluk hükmü doğrudan bulunan bir unsur değildir. Ancak, Anayasa Hukuku kitaplarında, Anayasa Mahkmesi'nin verdiği bir karara bağlı olarak, yokluğun "Meclis'in kabul iradesinin bulunmaması, Cumhurbaşkanı'nın yayınlama iradesinin bulunmaması ve Resmi Gazete'de yayınlanmama" halleri ile sınırlı olduğu gösterilmektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin iptal incelemeleri ve iptal kararları ise sıklıkla karşılaşılan bir hadisedir. Anayasa Mahkemeleri'nin temel görevi kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetleyerek, iptal edilip edilmeyeceklerine karar vermektir.

Burada konu edilen, yasaların denetlenmesine ilişkin hususlardır.

 

5- Netice itibariyle, yukarıda yer alan hukuk dallarında, korkutma, hukuka aykırılık, irade yokluğu gibi konular tanımlanmıştır. Korkutmanın dereceleri farklılık arzedebilmektedir. Korkutma, iptal edilebilirlik koşullarından biri, hukuka aykırılık ve irade yokluğu da hukuki işlemin yokluğu sonucuna varan sebepler olarak ortaya çıkmaktadır.

 

6- Şimdi, bizim asıl incelememiz burada ortaya çıkıyor. Hukukun genelinde iptal edilebilirlik ve yokluk mevcutken, bunların sebepleri de az çok belirlenmişken; Anayasa açısından, Anayasa'nın kabulü açısından bunların bir hükmü var mıdır, acaba?

Şöyle ki;

Olağan dönemlerde Anayasa yapmak, Anayasa'yı değitirmek olarak kabul edilmektedir, öğretide. Bir devlet oluşumunda veya darbe gibi durumlarda ortaya çıkan Anayasa'lar ise, Anayasa'yı yapmaktır. Yani, olağanüstü durumlarda Anayasa yapılabilmektedir. Olağan dönemlerde Anayasa değiştirilebilmektedir.

Ayrıca, değiştirme halinde, bütün olarak Anayasa oluşturulsa bile, yeni Anayasa'nın eski Anayasa'nın kurllarına bağlı olup olmayacağı da tartışma konusudur.

Peki, ilk beş maddede açıklanan haller Anayasa yapımının neresinde? Örneğin bir darbeyi takiben hazırlanan, kabul edilen Anayasa açısından, bu maddelerde açıklanan yokluk veya iptal edilebilirlik yaptırımları mevcut olabilir mi?

Öğreti bu yaptırımları Anayasa açısından açıklamıyor. Uygulamada da bunun karşılığı yok. Ancak, hukukun bir bütün olduğu düşünüldüğünde, bir darbe ile mevcut iradenin yok sayılması ve neticesinde yeni bir Anayasa hazırlanması halinde, halk tarafından kabul edilse bile, burada ortaya konulan iradenin özgür bir irade olup olmadığı tartışılmalıdır. Dediğim gibi, öğretide ve uygulamada bunun karşılığı yoktur. Ancak, hukukun gerçek anlamda ifade bulabilmesi için, bir darbeyi takip eden dönemde hazırlanan Anayasa'nın gerek hazırlanmasının gerek kabul edilmesinin, hem hazırlayanların hem de kabul edenlerin özgür iradesini yansıttığını belirtmek, çok güçtür. Anayasa darbeyi yapanlar dışında, öğretim elemanları, sivil toplum kuruluşları ve diğer katılımcılar tarafından hazırlandığında, bunların hazırlama esnasında özgür irade ile, hiç bir baskı altında kalmadan Anayasa metnini hazırladığını, takiben halkın da oy kullanırken özgür irade ile görüşlerini yansıttığını belirtmek güçtür. Çünkü, hazırlamama veya kabul etmeme hallerinde olağanüstü halin olağanüstü halleri ile hayatın devam edeceği açıktır. Bundan, kurtulmak isteyen hazırlayıcılar ve halk, yeni bir Anayasa ile yeni bir hayata geçme iradesini ortaya koymaktadır. Bu noktada ortaya konulan iradenin, Anayasa'yı kabul etmekten ziyade mevcut durumdan kurtulmak olduğu söylenebilir. Ayrıca, bu iradenin ne derece özgür şekilde ifade edilebildiği de bu zaman için esaslı bir sorundur.

Güncel hadiseler açısından değerlendirme yapmayı ise sizlere bırakıyoruz.

Bizim yaptığımız, öğretide ve Dünya'nın herhangi bir noktasında uygulamada yer almayan hususların, hukukun genel öğretisi içinde yer alan kurallar ile değerlendirmesini yapmaktır, bu yazıda.

Hoşçakalın.

Yazarın Diğer Yazıları