• Haberler
  • Emekli
  • 12. Kalkınma Planı emeklilerin refahını görememiş

12. Kalkınma Planı emeklilerin refahını görememiş

Sitemiz uzmanları 12. Kalkınma Planını emekliler ve istihdam açısından analize tabi tuttu.

Ülkelerin kalkınma planlarının amacı toplumun genelinde refahı artırmaktır. Bu yazımızda toplumda gittikçe büyüyen emeklilerin refahını artırmak için 12. Kalkınma Planında hangi tespitler yapılmış ve bunlara yönelik hangi politikalrın geliştirildiğine hep bir birlikte bir göz atacağız.

Emekli/emeklilik kavramı 12. Kalkınma Planı dijital arama ile 14 kısaltmalar dahil ayrı yerde geçmektedir. Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) Otomatik Katılım Sistemi (OKS) gibi kısaltmalarıda ekleyince emekli kavramının kullanıldığı cümle sayısı zar zor 20’lere çıkmaktadır.

Sizleri çok bekletmeden hemen söyleyelim emeklilerin refahının artırılmasına yönelik tek bir madde bulunmakta olup bu madde de mevcut emekliler için hiç ama hiçbir refah artışını öngörmemektedir. İlgi madde aşağıda aynen alıntılanmıştır;

410. Sosyal güvenlik sistemi, emekli refahının artırılması ve kişilere ilave sağlık güvencesi sağlanması amacıyla tamamlayıcı emeklilik ve sağlık sistemleriyle desteklenecektir.

410 uncu madde ile öngörülen emekli refah artışından sadece tamamlayıcı emeklilik ve sağlık sigortası yaptıran gelecekte emekli olacak çalışanlar faydalanabilecektir.

Tekrar başa dönelim ve 12. Kalkınma Planının 16 milyondan fazla emeklimize bakış açısını anlamaya çalışalım. 72. madde; “ İşgücü piyasasında eşitsizlikler belirginleşmekte ve reel ücretler dünyanın birçok yerinde verimlilik artışlarının gerisinde kalmaktadır. Aynı zamanda işletme gelirleri işgücü maliyetlerinden daha fazla artmakta ve işgücünün gelirden aldığı pay azalmaktadır” tespitini yapmaktadır. Ancak bu tespitin Türkiye özelinde çok daha detaylı veriler sağlaması gerekmektedir.

12. Kalkınma Planında emekli ücret artışlarını da diğer dışsal faktörlerle aynı hizaya koyarak kamunun mali dengelerini bozduğu iddiası da gerçekten üzüntü verici. Emekli aylık artışları aşağıdaki maddede sıralanmış faktörlerin yanına dahi konulmamalıdır.

203. Plan döneminde yaşanan Covid-19 küresel salgını, döviz kurunda ve enflasyonda ortaya çıkan artışlar, Rusya-Ukrayna savaşı, küresel emtia fiyatlarında yaşanan artış ile Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin yol açtığı hasarın onarımına yönelik harcamalar ve alınan tedbirlerin yanı sıra personel giderleri ve emekli aylıklarına ilişkin düzenlemeler nedeniyle kamu mali dengeleri olumsuz etkilenmiştir.

Kalkınma Planını kaleme alan ekip, vatandaşlarımızın aklıyla alay etmeye devam ediyor ve refahın eşit paylaşılacağı hedefini ortaya koyuyor ve diyor ki;

293. On İkinci Kalkınma Planı döneminde, Türkiye ekonomisinin mevcut kaynaklarının en etkin şekilde kullanılarak büyüme potansiyelinin artırılması temel önceliklerden olacaktır. Bu kapsamda, verimlilik ve rekabetçiliği odağına alan üretim yapısıyla, sanayi sektörünün tarım ve hizmetler sektörüyle etkileşimini artırarak başat rol üstlendiği ihracata dayalı istikrarlı bir büyüme ile artan refahın adil paylaşımı hedeflenmiştir.

Kaleme alan diyorum zira Kalkınma Planı Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) kabul edilmesininin üzerinden çok fazla zaman geçmesine rağmen ortada hala Özel İhtisas Komisyon (ÖİK) raporları yok. Herhalde hala tamamlanamadı. ÖİK raporları olmadan Kalkınma Planı yapmak temeli olmadan gökdelen inşa etmeye benziyor. Zira Kalkınma Planının üzerine inşa edildiği mevcut durum analizi planda ortaya konulan hedeflere ulaşmada kullanılacak ulusal kapasite/kabiliyet/kaynaklar hakkında en ufak bir bilgimiz yok. 

Bu arada Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri refah paylaşımının hiç ama hiç ADİL olmadığı ve gittikçe bozulduğunu zaten ortaya koyuyor. TÜİK verileri Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinden bu yana Türkiye’de işçilerin milli gelirden aldığı pay giderek azaldığını ve işadamlarının paylarının inanılmaz hızla arttığını bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. İşçigücü ödemelerinin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payı 2021’de yüzde 26,8 iken bu oran 2022 yılında yüzde 23,6’ya kadar geriledi. Bu oran 2019 yılında yüzde 31,3 idi. Bu veriler son üç yılda işçilerin milli gelirden aldıkları her 4 liranın 1 lirasını kaybettiğini ifade ediyor.

TÜİK verilerine göre 2022 yılında GSYH’si toplamda 15 trilyon 11 milyar 776 milyon TL olurken bu tutarın sadece  3 trilyon 536 milyarı işgücü ödemelerine gitti. İşadamları ise Net işletme artığı/karma gelir olarak 7 trilyon 2015 milyar lira pay aldı. Yani, milli gelirin yüzde 23,55’i işgücü ödemelerine giderken işadamlarının payı yüzde 48,06 oldu.

Bu oranlar 2023 yılında seçimlerin yüzü suyu hürmetine işçiler için yüzde 32,8 yükselirken işadamları yüzde 46,3 geriledi. Ancak bu artışın yılların kayıplarını karşılamada çok yetersiz olduğunu yine biz değil 12. Kalkınma Planının 79 uncu paragrafta yer alan ifade gerçeği tüm berraklığıyla ortaya koymaktadır.

79. Sağlık, eğitim ve barınma gibi temel hizmetlere yönelik fiyatlar enflasyondan fazla artarken orta sınıfın gelir artışı geride kalmaktadır. Özellikle, bir yandan yaşlanmanın ve yeni tıbbi teknolojilerin etkisiyle sağlık hizmetlerinin maliyeti artarken diğer yandan eğitim konusundaki rekabet eğitime yönelik harcamaları ve eğitim hizmetlerinin maliyetini daha da artırmaktadır. Aynı zamanda, daha fazla iş imkânıyla nüfusun yoğunlaştığı kentlerde barınma maliyetleri yükselmektedir. Bu durum, orta sınıfın göreli alım gücünü daha da sınırlamaktadır.

Gelir dağılımında adaletsizliği en iyi ortaya koyan TÜİK tarafından düzenli olarak hesaplan Gini katsayısıdır. TÜİK e göre Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı gösterir.

29 Ocak 2024 yayınlan Gelir Dağılımı İstatistikleri, 2023 çalışmasında Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,018 puan artış ile 0,433 olarak tahmin edildi. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0,520, emekli ve dul yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0,445 olarak tahmin edildi. Yani gelir dağılımının emeklilerinde içerisinde bulunduğu ücretliler aleyhine daha da bozulduğunu itiraf ediyor.

12. Kalkınma Planı Gini Katsayısını  2053 yılında 0,30 seviyesine geriletme hedefini ortaya koymuş. İnanmayan 273. Nolu paragrafa bakabilir. 2024-2028 yılları arasındaki 5 yıllık dönemi kapsayan 12 Kalkınma Planına 30 yıllık bir hedef koymak hiçte kamu ciddiyeti ile bağdaşmıyor. Komşumuz Yunanistan’ın şu anda bulunduğu bir düzeyden bahsediyoruz. 2022 yılı itibarıyla Yunanistan ta Gini katsayısı 0,314 düzeyindedir

Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım gelen tek ve yegane bir konu vardır:

İSTİHDAM

“İstihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 147 bin kişi artarak 32 milyon 423 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puan artarak %49,3 oldu.” TÜİK İşgücü İstatistikleri, Şubat 2024

metin, ekran görüntüsü, sayı, numara, yazı tipi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

TÜİK İşgücü İstatistikleri, Aralık 2023024

Dehşet verici bir Tablo değilmi? Çalışabilecek 65 763 000 vatandaşımız var. Ve bunlardan sadece 32 243 000 kişiye iş temin edebiliyoruz. Bir miktar çalışamayacak derecede engelli vatandaşımızı ve kayıtdışı çalışan/çalıştırılan vatandaşımızı da ilave edip bu rakamı yükseltseniz dahi dehşet verici sonuç değişmiyor. Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) 2023 Yılı Faaliyet Raporunda prim bildirimi yapılan kişilere ilişkin verilen aşağıdaki Tabloda sunulmuştur.

 

metin, ekran görüntüsü, sayı, numara, yazı tipi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

 

Aşağıdaki Grafiğe bakacak olursanız Türkiye’nin OECD ülkeleri yüzde 54,2 istihdam ile OECD ülkeleri arasında en alt sırada olduğunu göreceksiniz. 

 

metin, ekran görüntüsü, çizgi, yazı tipi içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

TÜİK 32 Milyon vatandaşımızın “istihdam edildiğini” söylüyor SGK ise bu istihdam edilenlerin yalnızca 25 Milyon 358 bin kişisinden prim tahsil ettiğini açıklıyor. İstihdam edildiği halde SGK’ya prim ödemeyen 6 Milyon 700 kişinin durumu nedir diye sorarsanız cevabı açık; KAYITDIŞI istihdam. Yani ücret geliri aldığı halde SGK’ya bildirilmeyen vatandaşlarımız. SGK’ya bildirilen kayıtdışılardan bahsetmiyorum bile onların sayıları dudak uçuklatacak büyüklükte. SGK’ya asgari ücretten gelir bildirdiği halde çok ta daha yüksek maaş/ücret alanlardan bahsediyorum.

Sonuçta emeklilik bir havuzdan alınan su gibi düşünülmesi gerekir. Havuza ne kadar fazla su gelirse emekli de o havuzdan daha fazla istifade edebilir.

Sözün kısası SGK’nın prim havuzuna gelen kaynağın hem kayıtdışı istihdamı yok ederek hem de kamu dışında yeni istihdam alanları açarak artırılması gerekir. İşsizlik verileri yerine İstihdam verilerinin tartışılması ekonomimizin sağlığını göstermesi  ve emekli refahının artırılması için hayati öneme haizdir

 

 

 

Bakmadan Geçme