30 yıllık soru: Mumcu suikastinde Gladyo ve PKK parmağı mı?
30 yıllık sır cinayetin perdesi ne zaman aralanacak? Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu Başkan Vekili Diker 2 yıl önce Akajans'a şu açıklamayı yapmıştı: '1993'te uzaktan kumandayla cinayet işlemek kabiliyeti CIA tarafından yerleştirilmiş Gladyo ve PKK'da vardı'
KEMAL ERDOĞAN
AKAJANS - Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu'nun bombalı suikastle öldürülmesinin ardından 30 yıl geçti. Aradan 30 yıl geçmesine suikastin üzerindeki sır perdesi rağmen aralanamadı.
Dönemin TBMM Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu Başkan Vekili Tevfik Diker, suikasta ilişkin tespit ve soru işaretlerini, bundan 2 yıl önce Akajans ile paylaşmıştı.
Diker, Mumcu cinayetinin 28. yılında yaptığı açıklamada, bir türlü üzerine gidilmeyen, irdelenmeyen çarpıcı soru işaretlerini gündeme taşımıştı.
İşte o haber:
Ailesi cinayet konusunda ikiye bölündü
Mumcu ailesinin cinayet ile ilgili ikiye bölündüğünü savunan Diker şunları kaydetti:
“Ceyhan Mumcu cinayetin aydınlatılması için daha fazla risk alan taraftı. Güldal Mumcu iki dönem milletvekili ve TBMM Başkanvekili olarak görev yaptı, eşinin cinayetinin soruşturma komisyonuyla aydınlatılması için bir adım atmadı.
Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan bir Soruşturma Komisyonu kurulması için destek isteseydi olumlu cevap alırdı.”
“Uzaktan kumandayla suikast kabiliyeti CIA yetiştirmesi Gladyo ve PKK'da vardı”
"1993'te uzaktan kumanda tekniğini kullanma kabiliyetine haiz örgütler hangileriydi?” sorusunu gündeme getiren Tevfik Diker, “Bu soruya da dikkatlice cevap aranmalıdır." ifadesini kullandı.
Diker, "Cinayet uzaktan kumandayla işlendi diyen ilk kişiyim." hatırlatması yaptı. Tevfik Diker şöyle devam etti:
“O yıllarda uzaktan kumandayla cinayet işlemek kabiliyeti CIA tarafından yerleştirilmiş Gladyo da ve PKK da vardı. Cinayet bu taşeron örgütlerden birine verilmişti.”
"Suikastın üstüne gitmem aktif siyasetten tasfiyeme sebep oldu"
Siyaset sahnesinde uzun yıllardır aktif olamamasını da Mumcu suikastinin üzerine kararlılıkla gitmesine bağlayan Diker, “Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonunda Başkan Vekili olarak olayın üstüne gitmem aktif siyasetten tasfiyeme sebep oldu.” değerlendirmesini yaptı.
“Aşağıdaki açıklamayı medyaya yapmıştım. Bugün yine aşağıdaki açıklamalarımın arkasındayım.” diyen Diker'in paylaştığı haber şöyle:
1993 yılında bombalı tuzakla öldürülen gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'nun suikasttan 3 yıl sonra 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın evlerini ziyaret ettiğini açıklaması, tartışmaları da beraberinde getirdi. Dönemin TBMM Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu Başkan Vekili Tevfik Diker, Uğur Mumcu'nun arabasına binmeden uzaktan kumanda ile öldürüldüğü kanaatinde olduğunu söyledi. Güldal Mumcu'nun yanlış adrese saldırdığını savunan Diker, hala daha eş Mumcu'nun Uğur Mumcu suikastının asıl adresine yönelemediğini üzülerek gördüğünü ifade etti.
Konuya ilişkin bir açıklama yapan Diker, 1996-97'nin Türkiye'sini hatırlamadan komisyonun başarısını anlamanın mümkün olmadığını kaydetti. Susurluk olayından 28 Şubat'a kadar birçok derin olayın bu tarihlerde yaşandığına dikkat çeken Diker, "TBMM 20. Dönem Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu işte böyle bir konjonktürde kurulmuştu. Komisyon 31 Ocak 1997'de çalışmalarına başlamıştı. 1997'nin Haziran ayı başında da vazifesini tamamlamıştı. Komisyon çalışmaları sırasında riskli her alanda ben vardım. Örneğin, Alaattin Çakıcı'nın Uğur Mumcu'nun katledilişinden bir gün önce TBMM karşısındaki Büyük Ankara Oteli'ne geldiğini ve aynı zamanda aynı otelde DYP'li Bakan Prof. Dr. Tansu Çiller'in de ikamet ettiği bilgisi tarafıma geldiğinde tereddütsüz üstüne gittim. Ne kadar özverili çalıştığım komisyon raporunda açık seçik mevcuttur. Güldal Mumcu'yla polemiğe girmek gibi bir düşüncem hiçbir zaman olmadı. Ne yazık ki Güldal Mumcu'nun kitabındaki bazı iddiaların kamuoyunda gayet doğal olarak tartışılmasından yazılıp çizilmesinden rahatsız olduğu anlaşılıyor." dedi.
"Güldal Mumcu, yeni bilgi ve belgeler ışığında meclis'te araştırmak için hangi girişimlerde bulundu"
Mumcu'nun danışmanı aracılığıyla kendisine bir cevap gönderdiğini dile getiren Diker, şöyle devam etti: "Olayın bir numaralı tarafı Güldal Mumcu'nun bu kadar önemli bir olayda bizzat kendisi değil de danışmanını 'Uğur Mumcu Komisyonu Başkan Vekili'ne yani bana muhatap yapması, hiç de uygun olmamıştır. Sayın Güldal Mumcu'ya tekrar açık bir biçimde kamu adına soruyorum: 23 ve 24. dönemde Uğur Mumcu cinayetini TBMM'de yeni bilgi ve belgeler ışığında araştırmak için hangi girişimlerde bulunmuştur? Mahmut Yıldırım'ın söylediklerini, kendisinin 'Yeşil' olduğunu bilmeden yani 1996 Mayıs ayında evine geldiğinden itibaren neden yetkililerle paylaşmamıştır? Aynı şekilde, 1997'de kurulan Uğur Mumcu Komisyonu'nda da bizlere Mahmut Yıldırım olarak yapılan bu ziyareti neden anlatmamıştır? Eve gelen şahsın aslında 'Yeşil' olduğunu sonradan öğrendiğinde, evet komisyon çalışmalarını tamamlamıştı ancak bu aşamadan itibaren Güldal Mumcu neden kamuoyuna, savcıya veya başka yetkililere ilgili hususu anlatmamıştır?"
Cinayetin üzerindeki sır perdesini aralamak amacıyla hareket ettiğini vurgulayan Diker, cinayetle ilgili olarak en başından beri ve yıllardır süregelen yanlış yönlendirmeyi deşifre etmek istediğini belirtti.
"Hiçbir kurum komisyona yardımcı olmadı, bilgi saklandı, yanlış yönlendirildi"
TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyon Başkanı, Başkan Vekili ve Sözcüsünün TBMM'den tasfiye edildiğini dile getiren Diker, "Uğur Mumcu, arabaya binmeden öldürüldü. Komisyon olarak gittiğimiz dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal başkanlığındaki bir heyet bize sunum yaptı. Sunumda Mumcu'yu arabasına binmeden uzaktan kumanda ile öldürdüler bu kanaatteyim dedim. Hatta o günlerde Kırşehir yolunda uzaktan kumanda ile bir öldürme olayı vardı. Basında o olayla ilgili çıkan fotoğrafı gösterdim. Ne hikmetse olayın başından beri 'Mumcu, arabasına bindi, vitese taktı kontağı çevirdi ve infilak etti' şeklinde bir resmi tez işlendi ve bu yolda gerçeği örtmeye yarayan bir 'Misina Hikayesi' ile kamuoyu oluşturuldu. Böylelikle uzaktan kumanda ile aracın patlatıldığı ve Uğur Mumcu'nun, daha aracına bile binemeden, aracına binmek üzere iken, arabasının patlatılmasıyla öldürüldüğü hakikatinden yola çıkarak olayın arka planına gidebilecek ilk aşama dahi karartıldı. Güldal Mumcu'nun, bu gerçeği kitabında ihtimamla vurguluyor olması çok önemlidir. Komisyona, kasten yardımcı olmadılar. Olayın gerçekleştiği dönemdeki Ankara Valisi'nin 'Uğur Mumcu'nun Ankara'da ikamet ettiğini bile bilmiyorduk' demiş olması dikkate ve hayrete şayandır. Hiçbir kurum komisyona yardımcı olmadı. Aksine bilgi saklandı. Komisyon aksi yönde yönlendirildi. Bunlara rağmen komisyon başarılı bir çalışma yaptı. Rapor ortaya koydu.