Akraba kayırmacılığı ya da nepotizm virüsü
AK Parti eski milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner geçmişte yaptığı bir konuşmanın yanlış anlaşıldığını belirten yazısında kamu kurum ve kuruluşlarında yaşanan nepotizmin ulaştığı seviyeyi eleştirel bir dille gündeme getirmiş.
İlkesel olarak nepotizm taraftarı olan bir kişi yoktur. Ancak uygulamaya bakıldığında durum hiç te böyle değil. Özellikle belediyeler eş dost meclisine dönmüş durumda. Şimdi de Mehmet Metiner'i dinleyelim...
Akraba kayırmacılığı siyaseti bitirir... Nepotizm virüsü...
Şu akraba kayırmacılığı konusunda evvela kendime dair iki çift söz etmem gerek.
Adıyaman milletvekili iken yerel bir televizyonda bu bahiste sorulan bir soruya verdiğim cevapta aynen şunu demiştim: “Ben milletvekili olduğum bir ilde herhangi bir akrabamın velev ki liyakatli olsa bile kurum müdürü olmasından yana değilim. Kendi adıma bunu yapmam. Yapanları da tasvip etmem. Burada iki hususa dikkat etmek lazım: Birincisi, sırf akrabamızdır diye birini liyakat sahibi olmadığı halde bir kurumun başına atıyorsak bu asla kabul edilebilir bir durum değildir. Buna şiddetle karşı çıkarım. İçimizden kim yaparsa yapsın, buna karşı çıkarım. Bu haksızlıktır. İkincisi, ehliyet ve liyakat sahibi olduğu halde birinin sırf akrabası milletvekilidir diye adeta kamusal alandan yoksun bırakılması veya bir kurumun başına getirilmemesi de, yani siyasetçi akrabasından dolayı adeta cezalandırılması da kabul edilemez bir haksızlıktır. Ne bizden dolayı hak etmediği halde sırf birilerinin ödüllendirmeleri doğrudur, ne de hak ettikleri halde cezalandırılmaları… Benim kişisel fikrim ve tercihim şudur: Ehliyet ve liyakat sahibi bile olsalar akrabalarımdan birini asla kendi ilimde bir kurumun başına tayin etmem. Bunu doğru bulmam. Bu konuda hassas olmak gerektiğine inananlardanım. Akrabacılık ve kayırmacılık, siyaseti bitirir..”
Mealen dediğim buydu.
O tarihte Adıyaman AK Parti milletvekili ve grup başkanvekili olan bir kardeşimizin bu yöndeki tasarrufları dolayısıyla gündeme taşınan bu konu çerçevesinde söyleşirken her hafta cuma hutbesinde okunan ayetlerden birinde akrabanın korunup kollanması gerektiğine yaptığım atıf ne yazık ki mecrasından saptırılarak yıllar yılı aleyhime malum odaklarca kullanıldı. Güya ben akraba kayırmacılığını ayetle savunmuşum! Ne suçlamalar yapılmadı ki!
Oysa ben genel anlamda akrabaların korunup kullanmasını öngören ayeti kerimeye atıf yaparken aynı zamanda nepotizmi çok büyük bir haksızlık olarak gördüğümü ve buna şiddetle karşı çıktığımı da yukarıda mealen aktardığım sözlerimle de ortaya koyuyordum. Aslında aynı partide birlikte siyaset yaptığım bir arkadaşımızı da yapıp ettiklerinden dolayı zımnen uyarıyor ve eleştiriyordum. Bu yapıp edilenlerin AK Parti siyasetini bitireceğini söylemekten geri durmuyordum. Ne yazık ki o gün söylediğim uyarılar dikkate alınmadı. Tersine daha fazlası yapıldı. Ve işte AK Parti'mizin en güçlü olduğu Adıyaman'da ortaya çıkan sonuç! Ama olan bana oldu. Malum odaklar asıl dediklerimi ıskalayarak cuma hutbesinde okunan ayete atıf yapan sözlerimi önünü-arkasını keserek tedavüle soktular. Benim de kaderim bu işte, ne yapayım!
Bunu niçin mi anlattım?
Şunun için: Bugün CHP belediyelerinde nepotizm ayyuka çıktı. Dün bir bugün iki. Oysa kendileri AK Parti'yi özellikle bu bahiste yıllarca suçlayıp durdular. Üstelik çirkin ve hakaretamiz bir dille. “Damat” retoriği hâlâ hafızalarda da.
Şimdi kendileri bin kat daha fazlasını yapmaya başladı.
Bu konuyu en çok Meclis'te gündeme taşıyan bir CHP'li vekilin eşi bile atananlar arasında.
Bunu kaba bir siyasi eleştiri-suçlama olsun diye söylemiyorum.
Siyasette ilkesellik ve tutarlılık adına söylüyorum.
Kendiniz suçladığınız şeyin aynısını yapacaksanız o vakit inandırıcılığınız nerde kalır?
“Baldız, yeğen!” retoriğine sarılacak kadar seviyesiz değiliz elbet.
Herkes kendine yakışan dili kuşanır.
Siyaset tarzımız da siyaset dilimiz de edebimize ve adabımıza yakışır olmalı.
Bana denilenlerin hiç birini şahsen ben başkalarına demem. Çünkü o başkalarına benzersem o vakit kendim olmaktan çıkarım.
Milletvekilliği yaptığım dönemde hiçbir akrabamı kendi ilimde hiçbir makama getirmedim. İşte Adıyaman orada! Vekil olduğum dönem biliniyor. Şahsıma yönelik çirkin suçlamalar eşliğinde algı operasyonu yapanlar buyursunlar gitsinler, sorup soruştursunlar, kendi vekillik dönemimde kurum amiri yaptığım bir tek akrabam var mıdır?
AK Parti'miz içinde nepotizm eleştirisini yapanlardan biri oldum hep.
AK Parti'mizi siyaseten tüketen en büyük yanlışlıklardan biri de bu oldu.
Sözgelimi, adamın kızı milletvekili, kendisi Büyükşehir Belediye Başkan adayı. Adam ilinde milletvekili ve grup başkanvekili, akrabaları veya en yakınları il müdürü. Olacak şey mi?
Nepotizm, sadece akraba kayırmacılığı anlamına gelmiyor; siyasi kayırmacılık anlamına da geliyor. Ehliyet ve liyakat sahibi olmadığı halde kayırılmak, hak etmediği makamlara getirilmek, hangi saikle yapılırsa yapılsın nepotizmdir. Biz buna kul hakkına girmek de diyebiliriz. Haksızlık da diyebiliriz. Adaletsizlik de…
Beni sevindiren husus şu:
Artık vicdan sahibi herkesin bu konuda ortak bir ses yükseltmesi.
AK Parti içinde de CHP içinde de.
Sayın Özgür Özel'in CHP belediyelerinde baş gösteren nepotizme karşı çıkması anlamlıdır. CHP'yi savunan kimi gazeteci ve yazarların bu tür uygulamalara karşı yükselttikleri itiraz anlamlıdır.
Umarım bu ortak vicdani ses, yeni siyasetin ilkesine dönüşür.
Bu yeni siyaset için önereceğim iki husus var:
Birincisi, nepotizmi sadece akraba kayırmacılığı eksenine oturtmamak. Yani siyasi saiklerle liyakat sahibi olmadığı halde yapılan atamaları da kapsayacak bir çerçeveye taşımak, yeni siyaseti halk nezdinde daha inandırıcı ve güçlü kılar.
İkincisi, sırf bir siyasetçinin yakınıdır diye ehliyet ve liyakat sahiplerinin kamusal alanlardan sürgününe yol açacak haksızlıkların da önüne geçmek. Zira bu durum da kul hakkına girer.
Kaş yapayım derken göz çıkartmamak önemli.
Bir belediye başkanının kendi yeğenini veya baldızını kendi belediyesinde yönetici konuma taşıması velev ki liyakat sahibi bile olsa yanlıştır, eyvallah, bunu yapmayalım ve buna hep birlikte karşı çıkalım. Ama sırf o belediye başkanının veya milletvekilinin akrabasıdır diye ehliyet ve liyakat sahibi birilerinin gayrı başka yerlerde görev almamaları gerektiğine inanan bir anlayışı savunmak da yanlıştır, buna da hep birlikte karşı çıkalım.
Dahası, sırf partilimdir veya benim adamımdır diye birilerini bir yerlere taşıma hastalığından da siyaset kurumunu arındıralım ha ne dersiniz?