Ali Ayçil: Solcular, temsil ettiğimiz dünyayı sürekli sansürledi
Dergah dergisi genel yayın yönetmeni Ayçil, 'Edebiyat ortamında geçirdiğim 20 yıl boyunca, temsil ettiğimiz dünyanın sol tarafından sürekli sansürlenmesine tanık oldum.' dedi.
İSTANBUL(AA) - Dergah dergisi genel yayın yönetmeni Ali Ayçil, 'Edebiyat ortamında geçirdiğim 20 yıl boyunca, temsil ettiğimiz dünyanın sol tarafından sürekli sansürlenmesine tanık oldum. Biz edebiyat alanında daha özgürlükçü, Doğu'ya, Batı'ya daha açık, edebiyatın verimliliklerini görmeye daha eğilimli bir topluluğuz.' dedi.
Türk edebiyatında, özellikle 27 Mayıs 1960 darbe sürecinde belirginleşen ideolojik ayrışma sonrası edebiyat mahfillerinin tartışma konularından biri olan, 'dergilerde ideolojik kamplaşma', bu hafta Türk Edebiyatı dergisinin şair Behçet Necatigil'in doğumunun 100. yılı vesilesiyle hazırladığı 'Behçet Necatigil Özel' sayısı ile bir kez daha gündeme geldi. Derginin, Necatigil'in kızı, akademisyen, yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın ile yapılan röportaja özel sayısında yer vermemesi üzerine sol görüşlü yazarlar tarafından yöneltilen 'sansür' suçlamalarına merkez dergilerden itirazlar yükseldi.
Konuya ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Dergah dergisi genel yayın yönetmeni şair Ali Ayçill, Türkiye'de edebiyat dünyasının bugün biri sağa, biri sola yatık iki farklı kesim haline geldiğini ifade ederek, birbirini görmeme ve birbirinin dünyası ile ilgilenmeme gibi bir tavır içerisinde yola devam ettiklerini söyledi.
-'Gezi'nin ardından herkes kampına döndü' -
1980 askeri darbesinin ardından yayımlanan 'Üç Çiçek' dergisini hatırlatan Ayçil, şunları aktardı:
'Geçmişte bir 'Üç Çiçek' deneyimi var. Askeri darbeden sonra farklı kesimlerden şairler bu dergide bir araya geldiler ve Türk edebiyatı temelinde bir merhabalaşma oluşturmaya çalıştılar. 1990 kuşağı ise büyük bir enerji ile edebiyata girdi ve solda gözükme, tanınma, edebiyat ortamına girme anlamında bazı yakınlaşmalar da doğdu. İyi şiir de ortaya çıktı. Dostluklar, arkadaşlıklar oluştu, birbirlerinin dergilerinde ürün yayınlatmaya vardı. Yerel yönetimler de mesela bu süreçlerde farklı siyasal kesimleri, şairleri, konuşmacıları çağırdılar ve mümkün olduğunca Türkiye örneklerine sırtlarını dönmemeye özen göstermeye çalıştılar. Ben bu iyi niyetin yeteri kadar gösterildiğini kendi katıldığım programlarda gördüm.'
Ayçil, 2013 yılındaki Gezi kalkışması sonrası özellikle 1990'lardan sonra oluşan yakınlaşma sürecinin ortadan kalktığı yorumunu yaparak, 'Gezi'nin ardından herkes eski kampına döndü. Bu da çok doğaldı çünkü kimse ideolojik arka planını terketmiş değildi. Gezi süreci herkes için durduğu yerden tavır almayı gerektiriyordu. Olaylar olunca herkes durduğu yere geri döndü. Biz bu yakınlaşmanın biraz da konjonktürel bir yakınlaşma olduğunu görmüş olduk.' diye konuştu.
-'Solcular, temsil ettiğimiz dünyayı sürekli sansürledi' -
Kişisel edebiyat deneyiminde birçok sansüre tanık olduğuna dikkati çeken Ayçil, şunları söyledi:
'Edebiyat ortamında geçirdiğim 20 yıl boyunca, temsil ettiğimiz dünyanın sol tarafından sürekli sansürlenmesine tanık oldum. Biz edebiyat alanında daha özgürlükçü, Doğu'ya, Batı'ya daha açık, edebiyatın verimliliklerini görmeye daha eğilimli bir topluluğuz. İstisnai bir zaman dilimi hariç sola yatık taraf bizim edebiyat ürettiğimiz alanı görmedi, görmezlikten geldi. Sadece kişisel dostluklarımızla aşabildiğimiz durumlar oldu ama bunlar çok önemsiz, edebiyatın kaderini değiştirebilecek güçte değil. Türk sanatçısı, şairi olduğumuz için ihtiyacımız olan asıl şey, Türk edebiyatı altındaki bütün verimlilikleri Türk edebiyatı çatısı altında, estetik değeri üzerinden konuşmak. Sanatçının siyasal bagaj ve angajmanlara girmeden Türk edebiyatını konuşabilmesi gerekiyor ama maalesef böyle bir şey şimdilik mümkün görünmüyor.'
Muhabir: SALİHA ÖZDEMİR