Cumhurbaşkanı o teğmenler konusundaki sessizliğini 8 gün sonra bozdu: Kılıçları kime çekiyorsunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos'ta Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıç çekip 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganı atan teğmenlerle ilgili sessizliğini 8 gün sonra bozdu.

Türkiye 30 Ağustos 2024'ten bu yana o teğmenleri konuşuyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıç çekip, 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganı atması tartışmalara neden oldu. Bu tablo AK Parti çevrelerinde rahatsızlık yaratırken teğmenlere MHP içinden kimi isimlerden ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den destek geldi.

Gazeteci Müyesser Yıldız, teğmenlerin sosyal medya paylaşımları nedeniyle idari tahkikata tabi tutulduklarını ileri sürmüştü. Ancak, Milli Savunma Bakanlığı bu iddiaları yalanladı. Bakanlığın açıklamasında, "Harp Okulları'nın mezuniyet törenleri 30-31 Ağustos tarihlerinde yapılmış olup, mezun olan teğmenlerin Harp Okulları ile idari bağı kalmamıştır. Teğmenlerin okula çağrılarak sosyal medya paylaşımları nedeniyle tahkikat açıldığı iddiaları doğru değildir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur" ifadesi kullanıldı.

İktidar kanadı Cumhur İttifakı bu görüntülerden rahatsızlık duymasına rağmen ilk planda net ve resmi bir açıklama yapılması tercih edilmedi. İktidar kanadında sessizliği bozan ilk isim 4 gün sonra 3 Eylül'de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bozdu. Bahçeli, teğmenlere sert tepki gösterdi. Herkes Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tepkisinin ne olacağını merak ededursun beklenen açıklama tam 8 gün sonra geldi. Erdoğan sessizliğini 7 Eylül'de bozdu.

Erdoğan'ın açıklamaları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kocaeli'de ÖNDER İmam Hatipliler Derneği tarafından düzenlenen İmam Hatipliler Kurultayı'nın 21'incisinde önemli açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, konuşmasında öne çıkan en önemli başlık, 30 Ağustos'ta Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıç çekip, 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganı atan teğmenlerle ilgili değerlendirmesi lodu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bazı istismarcılar tarafından kılıçlarla hedef alındığını ve bu durumun kabul edilemeyeceğini söyledi. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ'cülerden temizlenen ordunun, artık köklerine dönerek başarılarla dolu bir dönem geçirdiğini bildirdi. Erdoğan, ordu içinde istenmeyen kişileri temizleme çalışmalarının sürdüğünü ve ordunun yeniden hak ettiği itibarı kazanacağını dile getirdi.

Erdoğan, “Kılıçları kime çekiyorsunuz?” tepkisini göstererek Türkiye'nin ordusunu ve ulusal güvenliğini hedef alan her türlü girişime karşı sert bir tutum sergileneceğini belirtti.

Bahçeli 'Buna kim karar verdi?' tepkisini göstermişti

Cumhur İttifakı'nın ikinci büyük ortağı 4 Eylül'de, MHP lideri Devlet Bahçeli "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganıyla yemin eden teğmenlere tepki göstermişti: "Kanuni yemin dışındaki yeminin üzeri Aziz Atatürk'le örtülmemeli ve gizlenmemelidir." Bahçeli, "Buna kim ya da kimler karar vermiştir?" sorusunu gündeme taşımıştı.

MHP Genel Merkezi Basın Birimi'nin, Devlet Bahçeli imzasıyla paylaştığı açıklamada şu ifadelere yer verilmişti:

"Siyaset ve toplum gündemine oturan, medyada her gün otopsi raporu yazılan vaki yeminin gayesi nedir? Buna kim ya da kimler karar vermiştir? Kanunla belirlenmiş yemini müteakiben mezun subayların bir bölümünün dile getirdikleri yemine ihtiyaç duyulmasının mana ve maksadı nasıl yorumlanmalıdır?
Kanuni yemin dışındaki yeminin üzeri Aziz Atatürk'le örtülmemeli ve gizlenmemelidir. 30 Ağustos'u gölgeleyen, ülkemizi meşgul eden, hasımları ümitlendiren, istismar lobisini heyecanlandıran ikinci yemin hadisesinin her bakımdan netliğe kavuşması zorunludur."

"Türkiye'nin müessir ve mütemadi gücü olan milli birlik ve dayanışma ruhu ile iç barış ve huzur ortamı üzerinde hain planları olanların son zamanlarda gemi azıya aldıkları görülmektedir.


İşbirlikçi ve istismar siyasetine bel bağlayan güdümlü figüranların milli güvenliğimizi ve milli varlığımızı tehdit eden eylem ve söylemlerinde maalesef bir tırmanma gözlenmektedir.

Türk milletinin sabrını sınayan, tahammül eşiklerini zorlayan, sinir uçlarını tahrip ve tahriş eden zararlı ve zillet bir kampanya devamlı canlı tutulmaktadır.

Dış bağlantılı bir operasyon mekaniği aleni şekilde devrededir.

Bu kapsamda tezahür eden sancılı gelişmelerin seyir ve serencamı esef verici olduğu kadar tehlikeli boyutlardadır.


Özellikle ve önemle ifade etmek lazımdır ki; sosyal medyadan körüklenen yalan haberler, kamplaşma ve kutuplaşmayı yaygınlaştıran yıkıcı hevesler, fitne cephesini tahkim eden melanet hedefler, devlet ile millet arasına nifak saçmak için fırsat kollayan provokatif hamleler zincirleme reaksiyon halindedir.

Demokratik tartışma adabından mahrum, sağduyu ve soğukkanlı analizden mazur art niyetli bir güruh milli ve manevi hassasiyetlerimizi kundaklamak için geceli gündüzlü faaliyet içindedir.

Demokrasi dışı bunalım ve çalkantılara özlem duyan devlet ve millet muhaliflerinin Türkiye'yi müteselsilen her türlü iç ve dış kaynaklı mütehakkim dayatmalara müsait hale getirmek hususunda yoğun çaba sarfettiği ulu orta meydandadır.

Gerçekçi ve geniş açılı bir kavrayışla söylemek gerekirse, Türkiye'mize ölümü gösterip sıtmaya razı olması yönünde zalim bir baskı söz konusu olup bunun yanında, şiddet dozajı giderek yaygınlaşan bir provokasyon ve propaganda kuşatması tüm çirkefliğiyle karşımızdadır.

Nitekim takip ve temin edilmek istenen alçak gayenin ilk aşamasında; yönetilemeyen, krizden krize sürüklenen, herkesin birbirine husumet beslediği bir ülke tablosunun kuvveden fille çıkmasıdır.

İkinci aşamasında, milli mukavemetin kırılarak terörle mücadelenin sekteye uğraması, ekonomik ve diplomatik temelde boyun eğilmesi, etnik ve mezhep ayrışmasının tetiklenmesidir.

Üçüncü aşamasında ise, sözde erken seçim zorlamasıyla Türk ve Türkiye Yüzyılı Vizyonunun işlerliğini ve işlevselliğini sabote etmek, hatta anti demokratik arayışlara tahkimat sağlamaktır.

Türk ve İslam düşmanlarını siyaset alanına sızdırıp ardından kurnazca sırtını sıvazlayan zararlı ve zehirli dahili ve harici odaklar, sistemli şekilde her yolu deneyerek demokrasinin, milli hakimiyet ve hukuk üstünlüğünün ağır yol kazasına uğramasına son hızla hizmet etmektedir.

Tarih ve millet huzurunda söyleyeceğim şudur: Asla başarılı olamayacaklar, asla sonuç alamayacaklardır.

Mazide sayısız defalarca tecrübe edildiği gibi Türk milleti, irade şerefine ve varoluş namusuna yine kahramanca sahip çıkacaktır.

Bilhassa Türk Silahlı Kuvvetleri'ni maksatlı biçimde hastalıklı ve hasmane tartışmaların içine çekme gayreti vahim bir hatadır ve bundan kazanç umanlar sukutu hayale uğrayacaklardır.

Terörle mücadelede destanlar yazan, iç ve dış savunmamızı fedakarca yapan, şehit ve gazileriyle M.Ö.209'dan bu yana geçen 2233 yıldır düşmanları titretip milletimizi gururlandıran Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ilelebet övünç madalyamızdır.

Türk ordusu kanun ordusudur ve Türk milletinin bağrından çıkmıştır.

Darbe dönemleri geride kalmış, o karanlık devirlere süngü çekilmiştir.

Bu şaşmaz ve şüphe götürmez hakikati herkes kabul etmek mecburiyetindedir.

30 Ağustos 2024 Cuma günü Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni'nde, 72'si 14 farklı ülkeden gelen misafir öğrenciler olmak üzere 989 Harbiyeli mezun olmuştur.

190 yıllık bir geleneği kucaklayıp bugünlere ulaşan Harbiye Mektebi'nden yetişen her millet evladı göz nurumuz, istikbal ve istiklalimizin güvencesidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne katılan her subayımızın ince elekten geçirilip kıta görevlerine başladıkları bilinen bir husustur.

Üstelik mezun olan her subayımızın Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta heyetinin önünde, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmetler Kanunu'nun 37'inci maddesinde ifade ve ihata edilen yemini yüksek sesle icra ettikleri herkesin malumudur.

Ne var ki, bu seneki mezuniyet töreninin resmi safhası tamamlandıktan, Sayın Cumhurbaşkanımız ile birlikte askeri ve sivil erkanın ayrılışından hemen sonra sayıları 300'ü geçen teğmenin kılıçlarını çekip bir başka yemini seslendirdikleri, nihayetinde bunun etrafında günlerdir mahsurlu ve bayağı polemiklerin üretildiği de açık bir gerçektir.

İlk başta sorulması gereken soru şudur:

Siyaset ve toplum gündemine oturan, medyada her gün otopsi raporu yazılan vaki yeminin gayesi nedir?

Buna kim ya da kimler karar vermiştir?

Kanunla belirlenmiş yemini müteakiben mezun subayların bir bölümünün dile getirdikleri yemine ihtiyaç duyulmasının mana ve maksadı nasıl yorumlanmalıdır?

Yeminler arasındaki bir bölünmenin gelecekte Türk Silahlı Kuvvetleri içinde veya vatan savunmasında ayrılık ve aykırılık doğurmayacağının teminatı bugünden nasıl verilecektir?

Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aziz anılarını ve kutlu eserlerini istismar etmeye, bu çerçevede kutuplaşma dalgası oluşturmaya kalkışmamalıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk milletinin ortak değeridir, ilk Cumhurbaşkanımızdır, Milli Mücadele'nin yol başçısıdır.

Kanuni yemin dışındaki yeminin üzeri Aziz Atatürk'le örtülmemeli ve gizlenmemelidir.

Türk milletinin her evladı vatanı ve bağımsızlığı için canını seve seve vermeye hamd olsun hazır ve kararlıdır.

Hukuk ve demokrasinin hakim ve havi olduğu ülkelerde neyin nasıl olacağının ilke ve kuralları bellidir, üstelik kayıt altındadır.

Bunun dışında maceracı yaklaşımların, duygu tonu ağır basan adımların millet nezdinde rahatsızlıklar yaratacağı, spekülasyonlara yol açacağı, kuşkuları kamçılayacağı her türlü izahtan varestedir.

CHP'nin ve diğer yedeklerinin yemin meselesini istismara yeltenmesi, sokak röportajlarında millete hakaret eden edep yoksunlarını baş tacı etmesi elbette ahlaki ve demokratik bir ayıptır.

30 Ağustos'u gölgeleyen, ülkemizi meşgul eden, hasımları ümitlendiren, istismar lobisini heyecanlandıran ikinci yemin hadisesinin her bakımdan netliğe kavuşması zorunludur.

Milliyetçi Hareket Partisi bu meselenin yakından takipçisi olacaktır."

"Geriye kalan 750 teğmen Mustafa Kemal'in askeri değil mi?"

Teğmenlere tepki gösterenlerin konuya bakışını en veciz şekilde özetleyen yazarlarıdan biri Hürriyet gazetesinden Abdülkadir Selvi oldu. Selvi, tabloyu şöyle yorumladı:

"15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra değiştirilen yemin metninin yeniden okunmasını normal karşılayamayız. Kara Harp Okulu'ndan 980 teğmen mezun olmuş. Bunların arasında 200-250'si kılıçlarını kaldırıp dönem birincisinin liderliğinde korsan yemin yapıyorlar; ‘Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diyorlar. Peki o zaman geriye kalan 750 teğmen Mustafa Kemal'in askeri değil mi? Onların komutanları Mustafa Kemal'in askerleri değil mi? Ebru teğmenin okul komutanına “Yaptığımdan pişman değilim” dediği emekli Albay Zeki Üçok tarafından açıklandı. 28 Şubat'ta ‘Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diyerek bu millete parmak sallandı. Şimdi aynı kesimlere yönelik bu mesajların verilmesi hoş karşılanabilir mi?"

memur5.com

Bakmadan Geçme