Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: 'Rabbimiz İslam'ı en büyük nimet olarak bizlere tanıtıyor'

Diyanet İşleri Başkanı Pof. Dr. Ali Erbaş, Kosova'nın Prizren kentindeki camide okuduğu hutbede, Rabbimiz İslam'ı en büyük nimet olarak bizlere tanıtıyor ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanı Pof. Dr. Ali Erbaş, Kosova'nın Prizren kentindeki camide okuduğu hutbede, 'Rabbimiz İslam'ı en büyük nimet olarak bizlere tanıtıyor' ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanı Pof. Dr. Ali Erbaş, resmi temasları kapsamında geldiği Kosova'nın Prizren kentindeki tarihi Sinan Paşa Camisi'ni ziyaret etti. Cuma günü dolayısıyla hutbe okuyan Erbaş, 'Cenab-ı Hak, insanoğlunu yeryüzünde yaratmış ve toplumlara rehberlik yapsın diye Peygamberlerini göndermiştir. İlk insan Hazreti dem aynı zamanda ilk peygamberdir. Bütün Peygamberlerine din olarak İslam'ı göndermiştir. İslam, Hazreti dem'den hatemü'l enbiya Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselam Efendimize kadar bütün Peygamberlere gönderdiği dinin adıdır. Yeryüzünde insanlar huzur, barış içerisinde yaşasınlar diye de barış anlamına gelen bir isim vermiştir bu dine, o da İslam'dır. Denge dini. Birbirlerine zulüm etmesinler, haksızlık yapmasınlar diye bu denge dininin adına İslam demiştir. Ve onun insanoğluna, yeryüzüne gönderilen en büyük nimet olduğunu ifade buyurmuştur. Efendimiz aleyhissalatu vesselama gönderdiği son ayet-i kerime olan Maide Suresi'nin şu ayetinde: 'Bugün sizin dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi de tamamladım. Ondan razı oldum ve din olarak İslam'ı seçtim' buyurmuş Rabbimiz ve son ayet olarak da Peygamber Efendimize bunu göndermiştir' ifadelerini kullandı.

'İslam adalettir, İslam iyiliktir'

Erbaş hutbesinde, 'Üzerinizdeki en büyük nimet nedir diye sizlere bir soru sorulsa, cevabınız, 'Müslüman olmuş olmak' diye olmalı. Çünkü Rabbimiz İslam'ı en büyük nimet olarak bizlere tanıtıyor. İslam adalettir, İslam iyiliktir, İslam barıştır, İslam paylaşmaktır, İslam infaktır, İslam iyilikte yardımlaşmaktır. Rabbimiz, 'İyilikte ve takvada yardımlaşınız. Kötülükte, günahta, düşmanlıkta yardımlaşmayınız' diye bütün insanlığa emir buyurmaktadır. Bu nimetin kıymetini iyi bilelim. Cenab-ı Hakk'ın insanoğluna nasip etmiş olduğu yine en değerli nimetlerden birisi gençliktir. Gençlik, insanın çocukluk ve yaşlılık arasında gücünü, kuvvetini gösterdiği, ömrünün en verimli dönemidir. Gencin sınırsız hayalleri, tükenmek bilmeyen enerjisi vardır. Bedeni, ruhu, benliği, düşünceleri sürekli değişir. Hayata dair ne varsa hepsini sorgular. Buna kendisi de dahildir. Çünkü hayatı anlamlandırmaya ihtiyacı vardır gencin. Eleştirmesi, karşı çıkması, direnmesi, sınırlamaya gelememesi hep bu yüzdendir. Gençleri anlama ve geleceğe hazırlama konusunda en güzel rehberimiz hatemü'l enbiya Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselam Efendimizdir. Onun hayatında gençlerin daima özel bir yeri olmuştur. Sevgili Peygamberimiz gençlere zaman ayırmış, onları dinlemiş, fikirlerine değer vermiştir. Onlarla samimiyete dayalı bir iletişim kurmuş, onlara güvenmiştir. Nitekim ömrünün baharındaki Mus'ab b. Umeyr'i kendisinden önce Medine'ye bir öğretmen, bir muallim, bir davetçi olarak göndermiştir. Hicret ederken, yanında bulunan emanetleri sahiplerine vermek üzere genç sahabi olan Hz. Ali'ye teslim etmiştir. Yemen'e kadı olarak görevlendirdiği Muaz b. Cebel, orduya komutan seçtiği Üsame b. Zeyd gibi önemli görevler verdiği daha nice genç sahabi vardır' sözlerine yer verdi.

'Birlik ve beraberlik ruhuyla bütün zorlukların üstesinden geleceğimizi unutmayalım'

Erbaş, hutbesinde gençlerin sahip olduğu güçlere de değinerek, 'Gençler, kendilerini inşa etme yolunda büyüklerinin karşılarında değil, yanlarında olmasını arzu ederler. Sahip oldukları güç ve potansiyeli iyiye ve güzele yönlendirmede kendilerine rehberlik edilmesinden hoşnut olurlar. Fikirlerine değer verilmesini, onlara güvenilmesini isterler. Çıkmaza düştüklerinde ellerinden tutulmasını, hata ettiklerinde onu düzeltebilmeleri için imkan tanınmasını beklerler. Yarınlarımızı emanet edeceğimiz, toplumumuzu iyiye ve güzele götürecek olan gençlerimizin yetişmesi için medeniyetimizden neş'et eden ve bizi biz yapan değerlerimize sımsıkı sarılalım. Aynı toprağı, aynı suyu, aynı ekmeği paylaştığımız bu güzel coğrafyalarımızda birbirimizle sağlıklı iletişim kurmanın yollarını arayalım. Bizi birbirimize düşürmek için aramıza fitne sokmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Birlik ve beraberlik ruhuyla bütün zorlukların üstesinden geleceğimizi asla unutmayalım. Rabbimize kulluk yolunda çocuklarımıza örnek ve destek olalım. Onları günaha sürüklemek, kötü emellerine alet etmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Evlatlarımızdan her daim ümitvr olalım. Kendilerine güvendiğimizi, değer verdiğimizi hissettirelim. Gençlerimiz, kendilerine güvendiğimiz müddetçe Hz. İbrahim gibi batılın karşısında dimdik durmaya devam edeceklerdir. Hz. Yusuf misali iffetiyle insanlığa örnek olacaklardır. Hz. Meryem gibi şükrü, sabrı, hayayı ve tevekkülü kuşanmayı sürdüreceklerdir. Ve nihayet neş'eye ve huzura Rabbine ibadet ile ulaşarak kıyamet günü, Allah'ın arşının gölgesinde korunmakla müjdelenen gençlerden olacaklardır inşallah' dedi.

'Gençliğin de bize emanet olarak verildiğini unutmayalım'

Erbaş hutbesinde, 'Gençliğin de bize emanet olarak verildiğini unutmayalım. Gençliğimizi nerede ve nasıl geçirdiğimize dikkat edelim. Pişmanlığın hiçbir fayda vermeyeceği kıyamet günü için şimdiden muhasebemizi yapalım. Hayatımızın en güzel çağını Rabbimizin rızasına uygun olarak yaşayalım. Hutbemi Cenb-ı Hakk'ın, kendisine sarsılmaz bir imanla bağlı olan Ashb-ı Kehf hakkındaki şu övgüsüyle bitiriyorum, 'Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık'. Cenab-ı Hak, Ashb-ı Kehf gibi gençler olmayı, sevgili Peygamber Efendimizin yanında yer alan, hakkı tutup kaldıran, batılın karşısında dimdik gençler gibi olmayı hepimize nasip eylesin' diyerek sözlerini sonlandırdı. Erbaş hutbenin ardından Cuma namazı kıldırdı.

Bakmadan Geçme