İsrail ile ticaret: 'Bizimkiler yapmaz öyle şey'den 'Doğruymuş meğer'e…
'Bizimkiler yapmaz öyle şey' yaklaşımından 'Acaba doğru olabilir mi'ye ve sonrasında 'Doğruymuş meğer' ve 'İsrail ile ticareti sona erdirmenin veya diplomatik ilişkileri kesmenin Türkiye'ye ne faydası olacak, Gazze'ye ne faydası dokunacak?' sorusuna evrilen süreci Karar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras masaya yatırdı.
İsrail'in, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana, 6 ayı aşkın süredir Gazze Şeridi'nde yürüttüğü ve ayrım gözetmeden masum Filistin halkına ve sivil yerleşim yerlerine yönelik topyekün katliamda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 33 binin, yaralı sayısı yüzbinlerin üzerinde. Bunların büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşmakta.
İsrail, sadece bebek, çocuk, kadınların da aralarında olduğu sivilleri değil gazetecileri de acımasızca hedef alıyor. İsrail'in son kurbanı dün TRT çalışanı oldu. azze Şeridi'nde, Nuseyrat kampında yayın hazırlığı yapan TRT Arabi ekibi, İsrail ordusunun tank saldırısına uğradı. Bu saldırıda bağımsız kameraman olarak çalışan Sami Şahada ağır yaralandı ve ameliyata alındı. TRT Arabi muhabiri Sami Berhum ise olaydan yara almadan kurtuldu.
Topyekün katliamda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 33 binin, yaralı sayısı yüzbinlerin üzerine çıkmışken Türkiye'nin İsrail'e ihracatı 31 Mart yerel seçimleri öncesinde ciddi siyasi ve sosyal tartışma konusu oldu. Ve nihayet Ticaret Bakanlığından beklenen açıklama ancak 9 Nisan'da gelebildi. Bakanlık, İsrail'e 54 kalem ürünün ihracatını yasakladı. Ardından tartışmalar daha da alevlendi.
Özellikle muhafazakar, milliyetçi insanlar ya da AK Parti'ye, Milli Görüş'e, Recep Tayyip Erdoğan'a, MHP'ye ve Devlet Bahçeli'ye gönül verenler, “Bizimkiler yapmaz öyle şey” yaklaşımından “Acaba doğru olabilir mi”ye ve sonrasında “Doğruymuş meğer”e evrilen algı kumkumasına kapıldı. Ve süreç “İsrail ile ticareti sona erdirmenin veya diplomatik ilişkileri kesmenin Türkiye'ye ne faydası olacak, Gazze'ye ne faydası dokunacak?” sorusuna kadar evrildi Bu süreci Karar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras masaya yatırdı.
Kiras, İsrail ile yapılan ticareti ve bu konudaki değişen algıları masaya yatırdı. Türkiye'de uzun süredir var olan Filistin duyarlılığının ve İsrail'e karşı tepkilerin ticarete yansımasını ele aldı. Özellikle son dönemde Gazze'deki zulme karşı gösterilen tepkilerin, İsrail ile yapılan ticaretin gözden geçirilmesine yol açtığını belirtti. Kira, İsrail ile ticaretin sadece mal alışverişi değil, aynı zamanda Filistin meselesinin siyasi istismarı olduğunu vurguladı. Ancak, İsrail ile ticaretin sonlandırılmasının Türkiye'ye ve Gazze'ye ne tür faydalar sağlayacağı konusunu sorguladı. Başlangıçta bu ticareti sorgulamayanlar, sonradan gerçeklerle yüzleşerek farklı bir bakış açısına sahip oldu. Ancak, bazı kesimler hâlâ ticaretin devam etmesi gerektiğini savunuyor ve bunun ekonomik kazançlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini ileri sürüyor. Kira, bu çelişkili durumu ve tutarsızlığı eleştirirken, Türkiye'nin İsrail politikasının ve ekonomik ilişkilerinin ne kadar samimi olduğunu sorguluyor.
İbrahim Kiras'ın yazısı:
‘İsrail ticareti' turnusol kâğıdı
İsrail ticareti derken bu ülkeyle yapılan alışverişi kastediyorum tabii, İsrail'i alıp satmayı kastetmiyorum. Ama öyle anlaşılması da yanlış olmaz aslında. Türk toplumunda var olan Filistin hassasiyetinin veya anti İsrail duygusunun da ticareti yapılmıyor mu yıllardır?
“Esenyurt düşerse Kudüs düşecek” edebiyatı da “CHP kazanırsa İsrail sevinecek” retoriği de bir çeşit “İsrail ticareti” değil mi?
İsrail'in Gazze'de altı aydır sürdürdüğü soykırım karşısında gösterilen yanar döner tavır bu “ticareti” büyük ölçüde açığa çıkardı. Yalnızca bu ülkeyle yapılan alışverişi değil, birilerinin kendi camialarına Filistin'i pazarladıklarını, “İsrail'in ticaretini yaptıklarını” da gösterdi.
Tabii ki herkes görmedi. Görmek istemeyince görmeme imkânınız var. Mesela deve kuşları tehlike anında başlarını kuma sokuyorlar, karşılaştıkları tehdit gözleriyle görmedikleri için var olmamış oluyor.
İktidar partisinin samimi taraftarları İsrail ile ticaret konusunda söylenenlere çoğunlukla inanmadılar, inanılır gibi değildi çünkü. Seçmen kitlesinin büyük bölümü ise konudan haberdar bile olmadı uzun süre. Ne de olsa TRT başta olmak üzere egemen medya düzeninin organları ne gösterirse onu gören geniş bir kitle var bu ülkede.
Ancak başta KARAR. olmak üzere az sayıda birkaç bağımsız yayın organında ve sosyal medyada bir biri ardınca çıkan haberler, “Bizimkiler yapmaz öyle şey” diye düşünen iktidar kamuoyunda “Acaba doğru olabilir mi” kuşkusunu uyandırmayı başardı.
KARAR. bu noktada tehditlere, baskılara, resmî yalanlara rağmen gazetecilikte takip fikri denilen bir tavır içinde konuyu ısrarla gündemde tuttu. Bu yayınlara karşı ise iktidarın propaganda timleri kimisi gönüllü olarak kimisi de profesyonel saiklerle harekete geçtiler.
“İsrail ile ticaretin sürdürüldüğü doğru değil, iftira” diyorlardı başta. Sonra bu yeterli olmayınca “Satılanlar aslında Filistinlilere gidiyor” iddiasıyla savunmaya geçtiler.
Bugün gerçekler artık ayan beyan ortaya çıktıktan sonra ise yeni bir bakış açısıyla karşımıza çıkıyorlar:
“İsrail ile ticareti sona erdirmenin veya diplomatik ilişkileri kesmenin Türkiye'ye ne faydası olacak, Gazze'ye ne faydası dokunacak?” diyorlar. Biz satmasak başkası satacak o malları. Bu da bir fikir. Hatta “Bize ne Gazze'den” de diyebilirler. Bu da bir fikir.
Ama bunu baştan söyleselerdi, Gazze'yi propaganda malzemesi yapmasalardı, Gazze'de bütün Müslümanların izzeti saldırı altında diye konuşmasalardı o zaman “Bize ne Gazze'den” demeye hakları olabilirdi. Bu da bir fikir derdik, karşılığında biz de kendi fikrimizi söylerdik, tartışırdık.
Gelgelelim burada tartışılacak bir fikir yok. “İsrail ile ticaret yaptığımızı söyleyen haindir, PKK'lıdır, FETÖ'cüdür” diye bağırıp çağırdıktan sonra meselenin söyledikleri gibi olmadığı anlaşılınca “Ne var bunda, biz satmasak başkası satacak” diyerek zeytin yağı gibi üste çıkmak fikir tartışması mı?
Yeri geldiğinde “Giderken bize mi sordular” diye tepki gösterilen konuda konjonktür değişince “Mavi Marmara onurumuzdur” diye gürlemek bir fikir ileri sürmek mi oluyor?
Bugün de vaziyet aynı. Söyledikleri şey başka, yaptıkları iş başka.
Bir yandan meydanlarda “Katil İsrail” diye bağıracaksınız. Diğer yandan “Biz satmasak İsrail başka yerden alacak o malları… Ekonomi bu kadar kötü durumdayken niçin böyle bir kazançtan vaz geçelim?” diyeceksiniz.
Şimdi ağzımı bozup “İki yüzlülük” demek istemiyorum ama bu tutumun başka bir tanımı var mı Türkçede, onu da bilmiyorum.
Yalnız, bildiğim bir şey var ki burada tartıştığımız meselenin özü de bence bu. Meselenin özü bu zevatın her konuda daima haklı olduklarına inanmaları. İsrail ile kavga da etseler haklılar, barışsalar da haklılar.
Ekonomide nasları uygulamalıyız derken de haklılar, bu zamanda olmaz bu derken de haklılar.
Milliyetçiliği ayaklarının altına alırken de haklılar, hepimize milliyetçilik dersi verirken de haklılar.
PKK veya FETÖ ile iş birliği yapmakta da haklılar, kendilerinden başka herkesi terör destekçisi ilan etmekte de haklılar.
“İstanbul'da belediye seçimini biz kazanırsak Gazzeliler sevinecek” diyerek orada yaşanan insanlık dramının siyasi istismarını yapmak da onların hakkı, İsrail ordusuna yakıt, gıda, “av silahı”, dikenli tel vs. vs. satıp para kazanmak da onların hakkı.
Bu durumda muhatabınıza ne söyleyebilirsiniz ki?