Kamu yönetiminde yaşanan bölüşüm sorunu ve çözüm yöntemi

Kamu personel sisteminin duayen ismi Ahmet Ünlü Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde kendine özgü üslubu ile kamu yönetiminde yaşanan bölüşüm sorunu ile çözüm önerisini gündeme getiriyor.

Ahmet Ünlü'nün yazısı:

Kamu yönetiminde bölüşüm sorunu ve çözüm yöntemi

Herhalde her sorunun temelinde bölüşüm yatmaktadır. Siyasetten ekonomiye, aileden kamu yönetimine kadar hangi taşı kaldırırsanız altından bölüşüm sorununun çıktığını görürsünüz. Bu yazımızda David Ricardo'nun bir hikayesinden yola çıkarak kamu yönetimindeki bölüşüm sorununu açıklamaya çalışacağız.

Ricardo'nun anlattığı hikayedeki bölüşüm sorunu

Önce David Ricardo'dan biraz bahsetmemiz gerekiyor. Hollanda asıllı Yahudi bir ailenin 17 çocuğundan üçüncüsü olarak 18 Nisan 1772'de Londra'da doğduğu kaynaklarda yer alıyor. Hollanda'daki kısa bir eğitim döneminden sonra, 14 yaşında, borsa simsarı olan babasından banka ve kambiyo işlerinin inceliklerini öğrenmeye başlar ve bir dönem East India Company'de çalışır.

Ünlü iktisatçı Adam Smith'in Ulusların Zenginliği isimli eseriyle tanışması onda iktisada karşı bir ilgi uyandırdığı için borsayı bırakıp ekonomi ve siyasetle uğraşmaya başlar. Borsa ile ilgilendiği dönemde iyi bir mal varlığına da sahip olmuştur.

1817 senesinde kendisine ün kazandıran eseri Ekonomi Politiğin ve Vergilendirmenin İlkeleri'ni yayımlamıştır. 1819'da İngiliz parlamentosuna girer.

Diğer klasik iktisatçılar gibi Ricardo da hep uluslararası ticarette her türlü müdahaleyi reddetmiştir. Dış ticarette geliştirdiği “Mukayeseli Üstünlükler Teorisi” büyük ilgi uyandırmıştır. Ricardo, James Mill'in yakın arkadaşlarındandı. Jeremy Bentham ve Thomas Malthus da arkadaşlarındandır. 51 yaşında Gatcombe Park'ta ölmüştür.

Şimdi de Ricardo'nun hayat hikayesini bir kenara bırakıp bölüşümle ilgili hikayesini dinleyelim.

Hikaye bu ya, üç kişi deniz yolculuğuna çıkar ve gemi adaya yakın bir yerde batar. Gemi batmak üzere iken gemideki bir kayığı denize indirerek içerisine yükleyebildikleri kadar gemideki konserve kutularını yerleştirirler. Sonrasında da kendileri de kayığa binerek adaya çıkarlar ve kayığın içindeki konserve kutularını uygun bir yere yerleştirirler.

Gemiden kurtulan üç arkadaş yiyecek bir şeyler aramak için adayı biraz dolaşırlar. Ancak nafile, kısa sürede bulacak bir şey bulamayıp tekrar yerlerine dönerler. Ne de olsa hepsi de acemi olup adada hangi bitkinin yenip yenmediğini de bilmezler. Elbette bilmedikleri bir adada dolaşmanın oluşturduğu biraz tedirginlikte oluşur.

Bu arada üç kişinin mesleklerini yazmayı unutmayalım. Bunlardan birisi doktor, diğeri mühendis ve üçüncüsü de iktisatçıdır.

Ne yapacaklarını ve adadan nasıl kurtulacaklarını tartışırlar. Bir süre sonra da karınları acıkır. İçlerinden doktor olan batan gemiden kurtardıkları konserve kutularını açarak içindekilerini yemeyi önerir. Diğerleri de başka çareleri olmadığı için olur derler. Doktor eline bir taş parçası alarak konserve kutusunu açmaya başlar. Hemen mühendis devreye girerek bu şekilde kutunun açılmasının mahzurlarını izah eder. Açılan kutunun içerisine taş kırıntıları düşeceği için başka bir yöntem önerir. Öncelikle taşla bir ağaç parçasının sivriltilerek konserve kutusunun açılmasının daha makul olduğunu izah eder.

Bu arada sessiz bir şekilde oturan iktisatçı konuşmaya katılarak farz edelim ki konserve kutusunu açtık. Konserveyi nasıl bölüşeceğiz der.

Ricardo bu hikayeyi anlattıktan sonra ekonomideki bütün sorunların başında bölüşüm sorununun yattığını ifade eder. Gerçekten de adamın dediği doğrudur.

Hangi sorunun altına bakarsanız bakın altından nur topu gibi bölüşüm sorununun çıktığını görürsünüz. Bu nedenle Ricardo'nun dediği gibi her konuda nasıl bölüşeceğiz sorusuna cevap arıyoruz.

Kamu yönetiminde bölüşüm sorunu ve çözümü

Bu kadar laftan sonra asıl konumuz olan kamu yönetimine gelelim. Kamu yönetiminde de bölüşüm sorununun merkeze yerleştiğini görmek için özel bir çabaya gerek olmadığını düşünüyoruz. Yani siyasetten ekonomiye kadar aklınıza ne gelirse hepsinin temelinde nasıl bölüşeceğiz sorusu ve cevabı yatmaktadır.

Daha açık ifade etmemiz gerekirse sınırlı sayıdaki kamu görevini ve kamu kaynağını nasıl bölüştüreceğiz veya bölüşeceğiz. Adil bölüşüm olduktan sonra bölüşümü kimin yaptığının hiçbir anlamı yoktur. Yeter ki terazi adil tartsın. Bu durumda teraziyi kimin tuttuğunun anlamı var mıdır?

Bu çerçevede sınırlı sayıdaki yönetici kadrolarını yerelde ve genelge nasıl bölüştüreceğiz, kriterlerimiz neler olacak, adil bir bölüşüm yapabilecek miyiz gibi soruları çoğaltılabiliriz.

Bu nedenle makamların adil bölüşümüne katkı sağlamak için kanuni düzenlemeler yapıldığını görürüz. Atama ve yer değiştirme yönetmeliklerinden tutun da görevde yükselme yönetmeliklerine kadar yapılan düzenlemeler adil bölüşümün sağlanması içindir.

Sayıştay ve aynı veya benzer işlevi görev başka kurumlar da adil bölüşüm olup olmadığını denetlerler. Gelinen noktada bölüşümde sorunlar olduğu raporlara yansımaktadır. Mevcut bölüşümde sistemsel sorunlar olduğu açıkça görülüyor. Bölüşümün adil olmadığını belirtenlerin eline terazi verildiğinde de sonuç değişmiyor. Demek ki sorun teraziden ziyade teraziyi tutan elden kaynaklanıyor.

Hele hele tartım işleri kapalı kapılar arkasında yapılıyorsa ortaya çıkan sonuç daha bir rahatsız edici oluyor. İlansız ve sınavsız personel alımlarını bu kapsamda değerlendirebiliriz.

Bu kapsamda yazılarımızı takip edenler uzunca bir süredir ilansız ve sınavsız personel alımına yaptığımız eleştirileri ve çözüm önerilerimizi hatırlayacaklardır. Sınavsız ve ilansız personel alımları Ricardo'nun hikayesinde yer alan nasıl bölüşeceğiz sorusunun kötü bir örneğidir. Buradan adil bir bölüşüm çıkması mümkün değildir. 'Ben bölüştürdükçe sorun yok sen bölüştürürsen sorun var' yaklaşımından çözüm çıkmaz. Kim bölüştürürse bölüştürsün sorun çıkmıyorsa burada adil bir bölüşüm sistemi var demektir.

Son zamanlarda basında sıkça akraba, eş, dost atamalarına rastlamaya başladık. Bunlara basında yer almayanları ilave ettiğimizde durumun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Kamu kaynağını adil bir şekilde bölüştürsün diye bir göreve gelenler/getirilenlerin yaptıklarına bakınca sorunun sistemsel olduğu anlaşılıyor.

İşte asıl mucizeler oluşturmamız gereken alan burasıdır. Kim gelirse gelsin adil bölüştürmekten başka seçeneğin olmadığı bir sistem kurmak zorunda olduğumuzun farkına varılması gerekiyor. Çözüm hem çok basit hem de çok zor. Merkeze şeffaflık ve hesap verilebilirliği almaktan başka seçeneğimizin olmadığını bilmemiz gerekiyor. Teraziyi siz tutuyorsunuz ve karşınızdakine istediğin parçayı al seçeneği sunuyorsunuz. Bu durumda tartıda yanlışlık yapar mısınız? Sonuç olarak çare sizsiniz ya da çaresizsiniz.

memur5.com

Bakmadan Geçme