Kemal Sunal'ın oynadığı 'Atla Gel Şaban' filmi Elazığ'da gerçek oldu: Minibüse binmeden yazamıyor
Elazığ'da yaşayan daha önce de lösemi hastalığına yakalandığı zamanlarda hastane ranzalarında kitap yazan Ramazan Öner, şimdiler de ise her gün işe gittiği minibüste yeni kitabını yazıyor. Öner'in sadece minibüste kitap yazdığını görenler, 3 Temmuz 2000'de hayatını kaybeden ünlü sanatçı Kemal Sunal'ın başrolünü oynadığı, 1984 yapımı 'Atla Gel Şaban' filmini hatırlıyor.
Elazığ'da yaşayan daha önce de lösemi hastalığına yakalandığı zamanlarda hastane ranzalarında kitap yazan Ramazan Öner, şimdiler de ise her gün işe gittiği minibüste yeni kitabını yazıyor. Öner'in sadece minibüste kitap yazdığını görenler, 3 Temmuz 2000'de hayatını kaybeden ünlü sanatçı Kemal Sunal'ın başrolünü oynadığı, 1984 yapımı 'Atla Gel Şaban' filmini hatırlıyor.
Elazığ'da yaşayan 36 yaşındaki Ramazan Öner, yaklaşık 5 yıldır minibüs koltuklarında kitap yazıyor. Daha önce de 12 yaşında yakalandığı lösemiyle 10 yıl boyunca mücadele eden ve o süreçte aklından geçenleri defterlere yazarak bir kitap çıkaran Öner, şimdilerde ise işe gidiş ve gelişlerinde minibüs koltuklarında roman yazıyor. Herkesin dikkatini çeken yazar iş yoğunluğundan dolayı başka yerde yazamazken, en kısa sürede yazdığı kitabı okurlarıyla buluşturacağını belirtti. Öner'in sadece minibüste kitap yazması, 3 Temmuz 2000'de hayatını kaybeden ünlü sanatçı Kemal Sunal'ın başrolünü oynadığı, 1984 yapımı 'Atla Gel Şaban' filmini hatırlattı.
"İlhamımı minibüs koltuklarından alıyorum"
İlkokuldan beri kitap yazma hevesinin olduğunu ifade eden 36 yaşındaki Ramazan Öner, “Çocukluktan beri bütün sıkıntılarımı, dertlerimi bazen de mutluluklarımı kalemle kağıda döküyorum. Yazmanın en güzel yönü zaten bu, herhangi kötü bir alışkanlığım yok, iyi bir alışkanlığım var o da yazmak. Şu anda üçüncü kitabımı 'Büyük Deprem Kaybolan Umutlar' adlı kitabımı minibüs koltuklarında yazmaya devam ediyorum. Önceden bir zorunluluktu çünkü özel sektörde çalıştığım için sabah 09.00 akşam 21.00 saatleri arasında işe gidiyorum. Roman yazmaya vaktim olmuyor bu anlamda minibüs koltuklarında kitabımı bitirmeye ve yazmaya çalışıyorum. Şimdi bir zorunluluktan ziyade alışkanlık oldu diyebilirim. İlhamımı minibüs koltuklarında alıyorum cümlesi benim en özetleyici cümlem olacaktır. İlk kitabım 'Merhaba Yaşamak' adlı kitabımı kanser hastası iken hastane ranzasında yazmıştım. Daha sonra çıkardığım 'Kayıp İlanı' adlı polisiye romanımı yine minibüs koltuklarında yazdığım bir kitabım. 'Büyük Deprem Kaybolan Umutlar' adlı romanım bildiğiniz gibi Elazığ depremi ile ilgili yazdığım bir kitaptır" dedi.
"En dramatik sahnelerim ayakta kalınca oluyor"
Herkesin dikkatini çektiğini belirten yazar Öner, “Bu kitabımı da yine minibüs koltuğunda bitirmeye çalışıyorum çok yakın zaman da raflarda olacak. Bazen sıkışıyorum, kitap hava da kalıyor o şekilde yazmaya çalışıyorum oturduğum o daracık koltukta. Bazen koltuklar dolu oluyor ayakta kalıyorum, ayakta bir şekilde yazmaya çalışıyorum, çok zor şartlar altında hatta düşecek gibi oluyorum. İnsanlar farklı bakıyor bu acaba ne yazıyor neleri kaleme alıyor diye. Tabi herkes roman yazdığımı bilmiyor o ayakta ve oturarak karaladığım o ajandaya ne yazdığımı görmedikleri için ajandanın içeriğini roman olduğunu bilmiyorlar. Herkesin dikkatini çekiyor bu durum. En dramatik sahnem ayakta kaldığım sahneler oluyor genelde. İşe gelirken motive olmamız gerekiyor, sonuçta satış personeliyim tam romanın en heyecanlı bölümünde dolmuştan inmek zorunda kalıyorum akşama kadar kaldığım yer aklımda müşteriye ürünü anlatırken bile o sahneyi hep yaşıyorum çünkü çok heyecanlı. Roman yazmak roman okuyormuşsun gibi heyecanlandığın bir duygu mesela o kadar hareketli ve heyecanlı bir sahnede bırakıyorsun ki akşama kadar onun etkisinde kalıyorsun. Bir an önce dolmuşa binip eve gitmek kitabımın devamını getirmek istiyorum. Akşam eve gittiğimiz zaman da aynısı oluyor mesela tam böyle romanın en heyecanlı bölümünde inmek zorunda kalıyorsun. Eve gidiyorsun çocuklarınız size sarılıyor baba, yemekler geliyor ev sohbetleri derken sen o an dalgısın çünkü kitabında kaldığın yerin tam o noktasında o heyecanı ve duyguyu yaşıyorsun, belki de o an en kaz altındayım o duyguları anlatmaya çalıştığım için ve belki de yardım çığlıkların da bulunuyorum iç sesim olarak ama bunları çocuklarıma yansıtamıyorum dalgın oluyorum. Çocuklar benimle oynamak istiyor ama bazen oynayamıyorum çünkü psikolojim farklı bir noktada olduğu için çocukların iletişimine iletişimle cevap veremiyorum bu da farklı bir duygu benim için" diye konuştu.
Minibüs durağı çalışanlarından Nurettin Ataş, “Sürekli görüyoruz, zaten minibüs ile gidip geliyor. Burada gelip bekliyor arabanın gelmesini sonra diğer yolcularla biniyor. Daha sonra ise başlıyor artık yazmaya nasıl bir ilham geliyorsa artık ona da minibüste ilham geliyor. Bence güzel ve değişik bir ortam. Kemal Sunal'ın bir filmi vardı oyun oynarken arabada ilham geliyordu, demek ki bu abinin de böyle bir ilhamı vardır. Belki arabada daha farklı bir ortam da olduğu için ona göre yazıyor" şeklinde konuştu.
Öner'in sadece minibüste kitap yazdığını görenler, 3 Temmuz 2000'de hayatını kaybeden ünlü sanatçı Kemal Sunal'ın başrolünü oynadığı, 1984 yapımı 'Atla Gel Şaban' filmini hatırlıyor. Filmde Niyazi karakterindeki Kemal Sunal, minibüste aynı yolcularla yolculuk yaparken ilham alıyor ve oynadığı oyunu tutturuyordu.