Murakıp, şef ve memur öğretmenlerin yaşadığı sorunlar
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ahmet Ünlü, Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapan murakıpların, kamuda görev yapan şeflerin ve eğitim fakültesi mezunu olup ta naklen öğretmen olarak Milli Eğitim Bakanlığına geçmeyi bekleyen memurların yaşadığı sorunları yazdı. O yazının ilgili bölümünü paylaşıyoruz.
Murakıpların yaşadığı sorunlar masaya yatırılmalıdır
Bir okuyucumuz göndermiş olduğu e-postada; “Diyanet İşleri Başkanlığı taşra teşkilatında görev yapan 140.000 personelin rehberlik ve teftişinden sorumlu 580 denetim elemanı olan murakıplar, genel idare hizmetleri sınıfında olması gerekirken halen din hizmetleri sınıfında bunun yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı atama ve yer değiştirme Yönetmeliğinde bulunan eşdeğer kadroları arasında ikinci basamakta bulunurken kendisiyle aynı basamakta bulunan şube müdürü kadrosundan özlük hakları açısından geride kalmış iki basamak altında olan din hizmetleri uzmanından bile daha düşük maaş almaktadır.
İdari soruşturma ve denetim görevini yürüten Murakıplar yerine göre bazen devlet memurluğundan çıkarma cezası teklifi yapıp hayati kararlar verebilmektedir. Hem böylesi bir risk grubunda olup hem de özlük hakları açısından geride bırakılan başka bir unvan veya kadro Türkiye'de bulunmamaktadır.” ifadesini kullanmış.
Bu konuda çok sayıda e-posta aldığımı ifade etmek isterim. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler. Demek ki yaşanan bir mağduriyet söz konusu. Bizim bu konuda ayak üstü bir çözüm üretmemiz takdir edileceği üzere söz konusu olamaz. Ancak bu konuda ilgililerin yaşanan sorunları bütünlük içerisinde analize tabi tutularak çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Devlet Personel Başkanlığının kapatılmasından sonra personel sorunlarına çözüm üretecek kurum kalmamış ve sistem dağılmıştır. Daha önceki yazılarımızda bu konuyu gündeme getirmiş ve DPB'nin fonksiyonunu ifa edecek, dağınıklığı giderecek ve sistemi bütünleştirecek bir kuruma olan ihtiyaç her geçen gün daha da artmaktadır.
Kamudaki şefler çok dertli
Kamuda görev yapan şefler sorunlarının dinlenmediğinden ve dikkate alınmadığından oldukça dertli. Bazı kurumlarda görev yapan şefler hem geniş yetkilere sahip hem de önemli fonksiyon ifa etmektedirler. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının taşra teşkilatında görev yapan şefleri bu kapsamda sayabiliriz. Bunlar adeta birçok kurumdaki şube müdürlerinden daha etkin ve daha çok yetki kullanmaktadırlar.
Bir okuyucumuz göndermiş olduğu e-postada; “…Kamu kurumlarında iş ve işlemler öncelikle şeflerin sevk ve idaresiyle yürümektedir. İşleri çekip çeviren, vatandaşla doğrudan muhatap olan, sorunları çözen öncelikle ve genellikle şeflerdir. Belli bir kıdeme, liyakate ve bilgi birikimine ulaştıktan sonra, görevde yükselme sınavında gösterilecek başarıyı müteakip şeflik kadrosuna atama yapılmaktadır.
Bu nedenle, Şeflere verilmeyen 3600 ek göstergenin bir an önce verilmesi, aynı unvanda, farklı kurumda olan şefler arasında farklı uygulanan ek ödeme oranları ile ilgili sorunun çözülmesi, özel hizmet tazminat oranından kaynaklı sorunun çözülmesi, şeflerin aylık derecesi 1 inci derecenin 4 üncü kademesine ilerlese de, kadro derecesi 3 üncü derecenin altına ilerleyememesi nedeniyle 1. derece kadro verilmesi beklenmektedir.” ifadelerini kullanmış.
Toplu sözleşmelerde kurumlara özgü getirilen mali iyileştirmeler ister istemez kurumlar arasındaki çalışma barışını zedelemektedir. Bu nedenle şeflerin sorunlarına bir bütün içerisinde bakılarak köklü çözüm üretilmesi gerekmektedir
Ancak gelinen noktada şeflerin birçok talebinin haklı olduğu dikkate alındığında çözüm üretilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle 1'inci dereceli kadrolara atanma talebinin beklenmeden yerine getirilmesi gerekmektedir. Bazen şefler için 1'inci derece kadro ihdas edildiğine şahit oluyoruz. Ancak anlaşılmaz bir şekilde verilen 1. dereceli kadro tekrar iptal edilmektedir. Örnek İçişleri Bakanlığında şeflere verilen 1. dereceli kadrolar daha sonra iptal edilmiştir.
3600 ek gösterge talebi ise geniş bir yelpazede talep haline gelmiş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından da bu konuda söz verilmiştir. Doğrusunu söylemek gerekirse 3600 ek gösterge düzenlemesinin yaygınlaştırılmasının üstesinden nasıl gelineceğini merak ettiğimi ifade etmem gerekiyor.
Ayrıca şube müdürleriyle mali olarak aralarındaki farkın açılması da başka bir sorun.
Memur öğretmenler seslerinin duyulmasını istiyor
Başlıkta yer alan memur öğretmen de ne demek diye soranlar olabilir. Bu ifade okuyucularımızın kullandığı bir tanımlamadır.
Bir okuyucumuz kamu kurumlarında memur olarak görev yapıp da naklen öğretmen kadrosuna geçmek isteyenlerle ilgili bir bilgi notu göndermiş. Notta süreç detaylı bir şekilde izah edilmiştir.
Bilgi notunda; Kısaca memur öğretmenler, kadrolu olarak halen kamu kurumlarında mezuniyet dışı unvanlarda mesai harcadığını, farklı bir atama planlaması ve yönetmelik düzenlemesi ile ‘aday öğretmenliğe' geçmek isteyenlerin Eğitim Öğretim Hizmetleri sınıfına geçişleri sağlanarak yaşanan mağduriyetin giderilmesini beklediklerini ifade etmektedir.
Belirtmemiz gerekir ki mezuniyeti dışında kamuda görev yapan çok sayıda memur bulunmaktadır. Mühendislik fakültesi mezunu olduğu halde memur olarak görev yapıp daha sonra unvan değişikliği sınavı ile mühendisliğe atanan çok sayıda personel bulunmaktadır.
Gelelim konumuza. Yıllar önce kamu kurumlarında memur olarak görev yapıp da öğretmenliğe geçmek isteyenlere bu imkan verilmekteydi. Ancak uzunca bir süredir bu uygulama kaldırıldı. Öncelikle naklen geçiş için açıktan atama izni alınmış kadroların olması gerekmektedir. Bu izinler her yıl sınırlı sayıda verilmekte ve izin verilen sayılar internette ilan edilmekteydi. Ancak son zamanlarda kamu kurumlarına verilen açıktan atama izinleri kurum bazında yayımlanmamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına da bu kapsamda sınırlı sayıda açıktan atma izni verilmekte ve ağırlıklı atama sözleşmeli öğretmen olarak yapılmaktadır.
Sonuç olarak uzun yıllardır kamu kurumlarında görev yapan memurlardan nitelikleri uyanların öğretmen olarak alımına son verilmiştir. Bize göre çok sayıda atama bekleyen öğretmen adayının olması bu politikada etkili olmuştur. Anlaşıldığı kadarıyla Milli Eğitim Bakanlığı memur olarak görev yapıp ta öğretmen olma şartlarını taşıyanların sınava girerek diğer adaylar gibi atanmaya hak kazanması halinde atamasının yapılması yöntemini izlemektedir. Ancak bu konuda Milli Eğitim Bakanlığının niçin böyle bir uygulama yaptığını kamuoyuna duyurması sağlıklı olacaktır.