Üniversitelerde liyakat ahirete mi kalacak?
Üniversiteler ülke kalkınmasında motor görevi görmektedir. Kalkınmış ülkelere bakıldığında üniversitelerin üstlendiği fonksiyon açıkça görülecektir.
Zahide'm türküsü
Neşet Ertaş'ın memleketi Çiçekdağ'a 21 kilometre uzaklıkta “Yukarı Hacı Ahmetli” köyü vardır. Büyük ustanın sazı ve sözü ile zevkle dinlediğimiz “Zahidem” türküsünün geçtiği yerdir burası. Aslında bu türkü, ağa kızı Zahide ile çoban Mustafa'nın hikayesidir. Anadolu da bu tür hikayeler çoktur ve hiç çobana ağa kızının verildiği de görülmemiştir. “ Bana çok gördüler Pir'in kızını, Sevgimiz mahşere kaldı Zahide'm…” der Mustafa. Hülasa acıklı bir hikaye. Ve kavuşamayıp ikisi de kara sevdadan ölünce, sevdikleri ikisini de köyün cami avlusuna defnetmişler.
Seçilmiş rektörler
Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Devletin çatısında önemli değişimler oldu. Bu değişimden Üniversiteler de nasibini aldı. Artık seçimle gelen rektörler değil atama ile gelen rektörler dönemi başladı. Seçim ile gelen rektörler döneminde tek sıkıntı üniversitenin "oy verdin oy vermedin" muhabbeti dolayısı ile kesimlere ayrılması idi. Ama yine de huzurlu ve mutlu bir dönemdi. Seçilen rektörler üniversiteye hakimdi. Çünkü atadığı rektör yardımcıları, dekanlar ve müdürler “ehil” kişilerdi. Aslında rektörler sorunun yerinde çözülmesini istiyor ve alt yöneticilere yetki veriyordu. Öğretim üyesinin doğrudan rektör ile görüşmesine de gerek kalmıyor ve “randevu” problemi gibi bir sorun da ortaya çıkmıyordu. Bu dönemden tanıdığım Gazi Üniversitesi rektörlüğü yapmış Rıza Ayhan; koltuğu dolduran, üniversite çalışanları ile yakın diyalog kuran, kişisel hesaplar yapmayan başarılı bir idareci ve bilim adamı idi.
Atanmış rektörler
2018 yılı Ülkemizde yönetim sisteminin değişmesi ile Üniversitelerde ciddi değişimleri de beraberinde getirdi. Başlangıçta “iki önemli şahsiyetin” üniversiteye rektör atamasının yapılabilmesi için Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “rektör atama şartları” değiştirildi. Rektör atanmak isteyen profesörlerin artık üniversitede ki öğretim üyelerine ihtiyacı kalmadı. Hatta YÖK'e bile ihtiyacı kalmadı. Çünkü bu atamalarda YÖK'te rektör atama listesine girdiği halde son dakika değişikliği ile liste dışı atamaların da olduğu görüldü.
Şu An Üniversitelerde Ne oluyor?
Artık rektörlerin öğretim üyelerine “seçilmek için” ihtiyacı yok. Cumhurbaşkanlığı tarafından atamaları yapıldığı için “doğru bir kişi” ile iletişim sağlandığı takdirde çok rahat atamanın yapıldığı görülmekte. Böyle bir durumda rektörlerin öğretim üyelerini dikkate almadığını, “randevu” bile vermediğini yoğun bir şekilde görüyoruz. Haklı olarak atanan rektörler; “tek kişi”yi mutlu etmek varken “çok kişi”yi mutlu etmek ile neden uğraşsın. Dolayısı ile halihazırda üniversitelerin önemli bir kısmında, “mutlu olmak isteyen” öğretim elemanlarının rektörlerden talep ettiği “randevu” krizi mevcut.
Peki rektöründen randevu alamayan öğretim elemanları böyle bir durumda sorununu nasıl çözecek? Ya da üniversitede sorunlar nasıl çözülecek? Böyle bir durumda öğretim üyesinin verimli çalışması, mutlu ve huzurlu olması mümkün mü? Üstelik atama yapılan alt yöneticilerin önemli bir kısmının da birimleri yönetecek nitelikte olmamaları, huzursuzluğu artıran önemli bir faktör. Eğer YÖK; Üniversitelerde çalışanlar arasında yöneticilerden memnuniyet, Üniversiteden, fakülteden, birimlerden memnuniyet duyup duymadıklarına ilişkin bir anket yaptırsa, çalışanların üniversitesine aidiyet duygusu hissetmediği, hiçbir şekilde mutlu olmadıkları ve üniversitelerde de “mutlu bir azınlık” olduğu görülecektir. Halbuki üniversiteler bilimin yuvası, ülkenin kalkınması ve gelişimini sağlayacak merkezler. Buralar da çökerse vay halimize…
Çözüm nedir peki?
Üniversitelerin “liyakatlı” yönetimini sağlamak için “atama” ile gelen rektörlerin başarılı olmadığı ortada. Böyle bir durumda tekrar eski yönteme dönmekte ya da memnuniyet anketi yaptırılarak sonucuna göre hareket edilmesinde fayda var. Memnuniyet düzeyi belirli bir seviyenin altında çıkan rektörlerin önce uyarılması daha sonra da görevden alınmasına ilişkin bir sistem kurulmalıdır. Aksi halde yarın çok geç olacak. Mustafa'nın Zahide'sine kavuşması mahşere kaldığı gibi Üniversitelerin de “liyakata ve liyakatli yöneticilere” kavuşması mahşere kalacak…