Ahmet Taşgetiren, Karar gazetesinde kaleme aldığı yazıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, emeklilerin zam beklentisiyle ilgili değerlendirmelerini analiz etti.
Taşgetiren yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine yüzde 70 destek veren Kütahya’da milletin huzuruna çıkardığı hesap “Yakmayacak” anlamına mı geliyor? O hesaba bakalım:
‘‘En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı, ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz. Şimdi birileri çıkıyor, ‘Emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim’ diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız, bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. (..) Yani, 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor.’’
Yani “Veremeyiz” diyor Cumhurbaşkanı. “7 bin lira veremeyiz, 10 bin lira hiç veremeyiz.” Neden? Buraya verirsek başka yere kalmaz çünkü…
Açık hesap bu…
Peki emeklilere ne zaman ne verilebilir? “Devlet ve millet daha fazla çalışıp, daha çok kazandığında…”
Şu anda 2026’yı hedefleyen ve o tarihte enflasyonun tek haneye inmesini öngören bir ekonomik program uygulanıyor. 2023’te enflasyonun yüzde 58 olması bekleniyordu 64.7 çıktı, 2024’te yüzde 36 bekleniyor.
Halen ocak ayında 64.8 idi yıllık enflasyon. Erdoğan Haziran’a kadar yüksek gideceğini, ondan sonra düşeceğini söylüyor. Tutar mı? Öyle dileyelim.
Muhtemel ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki daha uzun süre, yukardaki hesabı yapacak ve emeklilerden sabır dileyecek. Dolayısıyla “Emekliler Yılı”nın emekliler için “Sabır yılı” olacağını tahmin etmek zor değil.
Sabır yılı ya da Et – Süt Kurumu önlerinde kışta kıyamette gece yarısından başlayan ucuz et kuyruğuna girme yılı…
Erdoğan’ın yukardaki hesabı, emeklilere “Ne yapalım olsa kasa sizin ama elde avuçta olan bunlar” mesajı vermek ve “Bizi cezalandırmayın” demek için yaptığı tahmin edilebilir.
Ancak Erdoğan’ın hesabında sorunlar var. Nasıl? Şöyle: Mesela Erdoğan bu hesabı, başka ödemeler söz konusu olduğunda yapmıyor. Çünkü onlar “öncelikli” ödemeler içinde kabul ediliyor. Muhalif hesaplamalarda bunların bir kısmı, diyelim Külliye’nin günlük masrafları, “israf” içinde sayılıyor. Onlarca milyarlık lüks araçlar öyle… Devletin diyelim memur maaşlarına yönelik harcamalarını da kaçınılmaz harcamalar listesinde gördüğü açık. Bu doğru da…
Peki emeklilere yönelik harcamalar noktasında psikoloji nasıl?
Mevcut iktidarın bir “sosyal yardım” paketi bulunduğu biliniyor. 3.5 – 4 milyona yakın aileye her ay, yaşlılık, yoksulluk vs kaleminde cüz’i yardımlar yapılıyor. Aile Destek Programı, Engelli aylığı, 65 Yaş aylığı, Yetim Aylığı, Muhtaçlık aylığı gibi… 480 liradan 3 bin 800 liraya kadar yardımlar yapılıyor.
Bunların, mevcut iktidarın sosyal taban oluşturmasında önemli etkisi bulunduğu biliniyor. Çünkü her ne kadar “Sosyal devlet” tanımı, hiç kimsenin aç - açıkta kalmaması gibi bir sorumluluğu devlete görev olarak yüklüyor olsa da, bu yardımların yapıldığı insanların bunu bir tür “minnet duygusu”yla karşılaması tabii.
Ancak emeklilerin statüsü bu değil. Bunu emekliler ne kadar içselleştiriyor bilinmez ama, iktidarda da bazen emekli maaşı ile sosyal yardımların birbirine karıştırıldığı gibi bir tavır gözleniyor. Kütahya meydanına yansıyan hesapta örtülü biçimde bu izler sezinleniyor.
Son zamanlarda emekliler söz konusu olduğunda kullanılan çok kötü bir tanımlama var: “Sosyal atık” tanımlaması… Bir tür yük. Bagaj. “Nereden birikti bu kadar emekli?” diye içinde tepki barındıran bir psikoloji…
Oysa emekli vatandaş, dün çalışan ve ücretinden emeklilik zamanı için sigorta primi kesilen insan demek… Yani yarını hazırlanan insan. Çalışamaz hale geldiğinde huzur içinde yaşaması planlanan insan…
Bizde bu planlama yapılmamış. Kesilen sigorta primlerinin nereye gittiği meçhul. Gelecek hazırlanmamış.
Avrupa’da ekonomik aklı düzgün işleyen herhangi bir ülkede, emekli huzur içinde bir ikinci bahar yaşıyor.
Gelip bizim ülkemizde tatil yapacak bir ekonomik ferahlık içinde. Ve bunu bizim emeklimiz de içi yanarak izliyor. Neden orada öyle de bizde böyle?
“Efendim emeklilere 1 lira fazla verirsek bu 16 milyon ediyor.” 1 Liranın bile 16 milyonla çarpıldığı bir ülkede emeklinin yüzünü güldürecek adım atılmaz…
Emekli aylığının “sosyal yardım” kapsamında görüldüğü bir ekonomi zaten sakat bir ekonomidir. Onun üzerine kurulacak bütün hesaplar da sakattır. Önümüzdeki kaç yıl daha emeklinin sefalet ücreti alacağını Mehmet Şimşek açıklayabilir mi? Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan? Gele gele dibe vurmuşlar ülkesine geldik, oysa dünyanın en büyük on ekonomisi olacaktık bir zamanlar…"