Kamuda temsili yönetim artıyor
Yazarımız Serdar Burak Beydağı kamu yönetiminde temsili yönetimin arttığına dikkat çekiyor. Temsili demokrasiyi anladık da temsili yönetim de ne oluyor diyenlerimiz çıkabilir. Beydağı yazısında konuyla ilgili şu ifadelere yer veriyor.
MEMUR5.COM yazarı Serdar Burak Beydağı kamu yönetiminde temsili yönetimin arttığını işaret ediyor. Temsili demokrasiyi anladık da temsili yönetim de ne oluyor diyenlerimiz çıkabilir.
Beydağı yazısında konuyla ilgili şu ifadelere yer veriyor.
Son zamanlarda kamu yönetiminde yapılan atamalardaki kalite ve tecrübe sorunu yöneticileri en iyi bildiği alan olan temsil ve tanıtıma sevkediyor.
Bu anlamda en önemli belirleyici yöneticiliğin anlamının kavranma biçimiyle ilişkilidir.
Yöneticilik önüne konulan kısa bilgi notlarını vatandaşın ya da basın mensuplarının önünde güzel vurgular yaparak okumakla sınırlı değildir. Ya da birtakım etkinliklerde bir çocuğa, bir engelliye ya da yaşlıya sarılarak ve kameraya gülümseyerek bakarak fotoğraf çektirmekle sınırlı değildir.
Yöneticilik oturduğu koltukla ya da kullandığı araçla bireysel prestij sağlamak değildir. Koltuk yöneticiye bir şey katmamalı, yönetici koltuğun hakkını vermelidir.
Yöneticilik bu ülkenin her vatandaşının hakkını gözeterek sürekli çalışmayı, üretmeyi ve araştırmayı gerektirir.
Bu anlamda yöneticilik sadece temsille ya da bireysel prestijini geliştirmekle sınırlı görülmemelidir.
Türkiye’nin son yaşadığı süreçte bürokraside bu anlamda bir gerilemenin mevcudiyeti görmek isteyen herkes için açık bir gerçektir.
Türkiye’nin ihtiyacı olan bürokrat tipi kelimenin doğru anlamıyla “misyoner” bürokrattır.
Oturduğu koltuktan güç devşirerek bireysel menfaatlerini ya da geniş toplumsal kesimler yani kamunun geneli dışındakilerin menfaatlerini önceleyen bir bürokrat profilinin ne bu ülkeye ne de kendisine görevi emanet edenlere bir faydası olacaktır.
Bu yönüyle “misyoner” bürokrat kendisine tevdi edilmek istenen bir görevi yerine getirmek konusunda ne kadar ehil olduğunu öncelikli olarak ve objektif bir şekilde sorgular ve göreve talip olma konusunda bu sorgulama bağlamında bir karar verir. “Ne iş olsa yaparım, şu bile bu görevdeyken ben haydi haydi yaparım, benden iyisini mi bulacaklar?” ifadeleriyle sembolize edilebilecek bir anlayışın temsilcisi, sadece kurduğu ilişki ağlarıyla bir yerlere gelen kişiler, hem kendilerine güvenenlere hem de topluma ciddi zarar vereceklerdir.
“Burayı kim olsa yönetir” varsayımıyla özellikle toplumla yakın ilişkiler kuran kamu kurumlarına yapılan atamalar neticesinde, bir süre sonra bu algı yerleşmekte ve kanıksanmaktadır.
Benzer profilde “üst düzey yönetici adayları” açısından da ciddi beklenti yaratmaktadır. Varılan nokta, görev yaptığı alana dair ortalama bir üniversite mezunundan daha fazla bilgiye sahip olmayan, amirleri tarafından sorulan sorulara ancak astlarından bilgi alarak cevap verebilen ve vizyon geliştirmesi gereken alana dair ancak genel kabul görmüş cümleleri kurabilecek nitelikte bir yönetici profilidir.