MS 30 yaş altı gençlerde daha sık görülüyor
Nörolog Doç. Dr. Özlem Taşkapılıoğlu, multipl skleroz (MS) hastalığının hala kesin bir tedavisi olmamakla birlikte hastanın atakları ve hastalığın şiddetine göre kullanılacak ilaç tedavisinin yıllar sonra oluşabilecek engelliliği azaltabileceğini söyledi.
Nörolog Doç. Dr. Özlem Taşkapılıoğlu, multipl skleroz (MS) hastalığının hala kesin bir tedavisi olmamakla birlikte hastanın atakları ve hastalığın şiddetine göre kullanılacak ilaç tedavisinin yıllar sonra oluşabilecek engelliliği azaltabileceğini söyledi.
Acıbadem Bursa Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Özlem Taşkapılıoğlu, beyin ve omurilikte sinir iletiminin bozulmasına bağlı çeşitli nörolojik belirti ve bulgularla ortaya çıkan bir merkezi sinir sistemi hastalığı olarak bilinen MS hakkında önemli bilgiler verdi. Doç. Dr. Taşkapılıoğlu, hastalığın kesin tedavisi olmasa da günümüzde tıptaki gelişmeler, erken teşhis ve doktor kontrolünde alınacak önlemler ile tekerlekli sandalye ihtiyacı duyan hasta sayısının azaldığına dikkat çekti. Doç. Dr. Taşkapılıoğlu, hastalığın “Genetik, vitamin D, sigara, EBV gibi viral enfeksiyonlar gibi çevresel faktörlerin yanı sıra hastalıkla hala ilintisi ispat edilmeye çalışılan başka faktörlerin karmaşık ilişkileri sonucu” olarak ortaya çıktığını belirterek MS’e kadınların daha yatkın olduğunu, erkeklerde ise ilerleyici formda seyretmeye meyilli olduğunu ifade etti.
MS’in sıklıkla 30 yaş öncesindeki genç erişkinlerde görüldüğüne değinen Doç. Dr. Taşkapılıoğlu “Son verilere göre, tüm dünyada 2.8 milyon MS’li var. MS sıklıkla 30 yaş öncesindeki genç erişkinlerde görülür. MS teşhisi alan olguların tipik yaş aralığı 20-35 yaş olup tepe noktası 30 yaştır. MS, atak ve düzelmelerle (relapsing remittting) seyredebildiği gibi ataklı dönemlerden bir süre sonra ilerleyici nörolojik engellilik (sekonder progresif) veya ilk ataktan sonra ilerleyici nörolojik engellilik (primer progresif) yapabilir” diye konuştu.
“Her MS’linin MS’i kendisi için biricik"
Her MS’linin MS’inin kendisi için "biricik" olduğunun akıldan çıkarılmaması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Taşkapılıoğlu, hastalığın belirtilerini şöyle sıraladı:
“Vücudun herhangi bir yerinde anormal duyum (tansiyon aletinin manşonunun şişirilmesinin kolda oluşturduğu sıkıştırıp bırakılma hissi) veya uyuşma, donukluk, hissizlik gibi duysal belirtiler, kuvvetsizlik, yürüme, denge ve konuşma bozukluğu, bacaklarda katılık, yorgunluk, depresyon, duygu durum değişiklikleri, baş dönmesi, görme kaybı, görme alanı bozukluğu veya çift görme, işeme, dışkılama ve cinsel fonksiyon bozuklukları, ağrı, kaşıntı, unutkanlık.”
“Belirtilerin doktora çok iyi anlatılması gerekir”
Tüm nörolojik hastalıklarda olduğu gibi hastanın hikayesinin alınmasının teşhis koyarken önemine değinen Doç. Dr. Taşkapılıoğlu, “MS’in teşhisini koyarken hastada ortaya çıkan belirtilerin doktora çok iyi anlatılması gerekir. Doğru teşhise giden süreçte, ayrıntılı öykü almak ve detaylı bir nörolojik muayene yapmak en önemli kurallar olarak kabul edilir. Bu konuda deneyimli bir doktor, ayrıntılı öykü ve muayene ile klinik olarak MS’in ön teşhisini koyabilir. Teşhisi kesinleştirmede diğer önemli kural ise MS ile karışabilecek hastalıkların dışlanmasıdır” dedi.
MS’de teşhisin nörolojik muayene, elektrofizyolojik (sinir iletimini ölçen) testler, beyin omurilik sıvısı incelemesi ve Mmagnetik rezonans (MR) görüntüleme yardımı ile konulduğunu dile getiren Doç. Dr. Taşkapılıoğlu, beyin ve omuriliğin MR görüntüleme ile değerlendirilmesinin önem taşıdığını söyledi. Kimi hastalarda kesin teşhis için beyin omurilik sıvısının incelenmesi, kan testleri ve elektrofizyolojik çalışmaların da gerekebileceğini sözlerine ekledi.
“Temelde 3 tip tedavi var”
Doç. Dr. Taşkapılıoğlu MS’in şu anda tam bir tedavisi olmamakla beraber atak tedavisi, hastalık seyrini değiştirici ve hastanın belirtilerine yönelik tedavi olmak üzere 3 farklı alanda tedavi yaklaşımları olduğunu belirterek bazı MS türlerinde erken teşhis ve hastalığın uzun sürede biriken engelliliğin azaldığını dile getirdi. Günümüzde MS tedavisinde çok sayıda ilaç seçeneği bulunduğunu anımsatan Doç. Dr. Taşkapılıoğlu, “Hastanın atakları ve hastalığın şiddetine göre hangi ilaca başlayacağına karar veriliyor. Ataklar erken dönemde kontrol altına alındığında, bu atakların oluşturacağı hasar da engellenmiş oluyor.” diye konuştu.
“Egzersiz şart”
Hastada varsa kansızlık ve vitamin eksiklerinin (özellikle vit D ve B12) giderilmesi, yazın güneşten belli sürelerle faydalanmalarının, başka hastalıkları varsa onların da tedavi edilmesinin gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Taşkapılıoğlu “MS’lilerin hayatın içinde kalması, mesleklerini yapmaya devam etmeleri, egzersiz yapmaları, düzenli beslenmeleri (MS’te önerilen diyet tipi Akdeniz tipi beslenme), gün içinde enerjilerini korumayı ve stresi yönetmeyi öğrenmeleri önerilmektedir” ifadelerini kullandı. MS’in, kronik bir hastalık olması sebebiyle hem kaliteli uzun bir hayat, hem de atakların önüne geçebilmek için egzersizin önemine işaret eden Doç. Dr. Taşkapılıoğlu “Egzersiz, zayıf kasların neden olduğu problemleri , depresif ruh halini önleyebiliyor, mesane ve bağırsak problemlerinin çözümüne de destek sağlıyor” dedi.