Yargıtay Hukuk Genel Kurulu: Sosyal güvenlik hakkı temel insan hakkıdır

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, sosyal güvenliği sosyal hukuk devleti ilkesinin oluşturduğu temel kavramlardan biri olarak kabul etti.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, sosyal güvenliği sosyal hukuk devleti ilkesinin oluşturduğu temel kavramlardan biri olarak kabul etti. Kararda, sosyal güvenlik hakkının temel insan hakları içerisinde yer aldığı vurgulandı. Ayrıca, yaşlılık aylığının iptali nedeniyle kesilen sigortalının, yaşlılık aylığı almayı yeniden kazandığında yeniden tahsis talebinde bulunmasına gerek olmadığı belirtildi.

Sosyal hukuk devleti tanımı içinde sosyal güvenliğin önemli bir yer tuttuğuna dikkat çekilen kararda, sosyal güvenlik hakkının uluslararası hukuk normları ve Anayasalarda da güvence altına alındığı ifade edildi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 60. maddesinde de sosyal güvenlik hakkının herkes için garanti altına alındığı ve devletin bu hakkı sağlamak için gereken tedbirleri alacağı hükme bağlandı.

Kararda, somut bir olay üzerinden yapılan değerlendirmede, davacının yaşlılık aylığına hak kazandığına dair detaylara yer verildi. Davacının yaşlılık aylığının kesilmesi üzerine yeniden talepte bulunmadan aylığının tekrar bağlanması gerektiği sonucuna varıldı. Bu sonuç, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların yanı sıra bireyin onuru, kişiliğinin geliştirilmesi ve ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması esas alınarak verildi.

Karar, sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine uygun olduğu ve bu tür davaların kamusal yapısına uygun olduğu belirtilerek, davacının talebinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varıldı.

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas No. 2023/10-282
Karar No. 2024/39
Tarihi: 31.01.2024

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ve tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; yurt dışına gitmeden önce Türkiye’de çalışması bulunan müvekkiline Fransa’da geçen bir kısım hizmetlerini borçlanmasını takiben 01.02.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığını, ancak davalı Kurum tarafından son dönem hizmetlerinden bir kısmının iptal edilmesi üzerine 24.02.2019 tarihinde yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek 01.02.2012-24.02.2019 tarihleri arasında ödenen aylıklar sebebiyle 119.747,98 TL yersiz ödeme borcu çıkarıldığını, müvekkilinin iptal edilen hizmetlerinin dışında 1977 yılında 40 gün ve yurt dışı borçlanması karşılığı 4721 gün prim ödeme gün sayının bulunduğunu, 01.01.1957 doğumlu müvekkilinin 01.01.2017 tarihinde 60 yaşını doldurması nedeniyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C-b maddesi gereğince 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 gün prim ödeme gün sayısı da bulunduğundan 01.01.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığını, 21.03.2019 tarihinde Kuruma başvurarak iptal edilen yaşlılık aylıklarının 01.02.2017 tarihinden itibaren başlatılmasını talep ettiğini ancak Kurum tarafından cevap verilmeyerek başvurusunun reddedildiğini ileri sürerek yaşlılık aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, müvekkilinin 60 yaş, 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısının mevcut olması nedeniyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile 01.02.2017 tarihinden itibaren aylık bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (Kurum/SGK) vekili; davacının yurt dışında olduğu sürelerle sigortalı bildirilen sürelerin çakıştığı tespit edildiğinden fiilen çalışma yapmadığının anlaşıldığını, Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.01.2020 tarihli ve 2019/168 Esas, 2020/7 Karar sayılı kararı ile; aylığının kesilmesinden sonraki tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren davacıya yeniden aylık bağlanmış ise de aylığın iptal edilebileceği ihtimali ile kendisine aylık bağlanan kişiden yeniden başvuru yapmasının beklenemeyeceği, bu nedenle 24.01.2012 tarihli tahsis talebinin geçerli olduğunun kabulü ile aylığının iptalinden sonra yeniden talep şartı aranmaksızın önceki talebine değer verilerek 60 yaşını doldurduğu tarihi takiben aylık bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi gereğince 01.02.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.11.2021 tarihli ve 2020/807 Esas, 2021/1817 Karar sayılı kararı ile; 506 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin (H) fıkrasında ve 5510 sayılı Kanun’un 28 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasında sigortalının yazılı istekte bulunması hâlinde yaşlılık aylığı bağlanabileceğinin düzenlendiği, somut olayda davacının sahte sigortalılık nedeniyle aylığının iptalinden sonra ilk tahsis talep tarihinin 13.02.2019 olduğu, bu tarihi takip eden aybaşından itibaren kendisine yaşlılık aylığı bağlandığı, daha öncesinde tahsis talebi bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Davacıya, 24.01.2012 tahsis talebine istinaden 01.02.2012 tarihinden itibaren 506 sayılı yasa kapsamında 5000 prim ödeme gün sayısı üzerinden yaşlılık aylığı bağlandığı, 15.02.2018 tarihli denetmen raporuyla 03.03.2011 – 30.11.2011 tarihleri arasındaki 269 gün çalışmasının fiili ve gerçek olmadığının tespiti üzerine, prim ödeme gün sayısı 5000’in altına düşmesi sebebiyle iptal edilerek tahsis talebi itibariyle tahsis koşullarını kaybeden davacının yaşlılık aylığı bağlandığı tarihten itibaren kesilerek ödenen aylıkların yersiz ödeme adı borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmıştır.
Davacının 01.01.1957 doğumlu olup 60 yaşını 01.01.2017 tarihinde doldurduğu, ilk sigortalılık tarihinin 1977 tarihi olduğu ve 15 yıl şartını fazlasıyla karşıladığı, iptal edilen sigortalılık düşüldükten sonra 4731 gün hizmetinin bulunduğu, davacıya aylık ödenmeye devam edildiği dönemde tahsis talebinde bulunmasının beklenemeyeceği, 24.01.2012 tarihli tahsis talebinin de geçerli olduğu gözetildiğinde, 506 sayılı yasanın Ge. 81/C kapsamında aylık koşullarının sağladığı 01.01.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı, davanın kabulü yerine tahsis talebi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır...." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten Kanun gereği yaşlılık aylığı bağlanması için zorunlu şartlardan birinin tahsis talebinin bulunması olduğu talepte bulunanın diğer aylık şartlarının da yine tahsis talep tarihinde yürürlükte olan mevzuata göre değerlendirileceği, somut olayda davacının 2017 yılına ilişkin herhangi bir tahsis talebinin bulunmadığı gibi davacı vekilinin ne dava dilekçesinde ne de bozma ilâmına karşı sunduğu beyan dilekçesinde iptal edilen hizmetlerinin geçerliliği hususunda bir talebinin olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, davacının yaşlılık aylığı alırken tahsis talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, 2012 yılında yaptığı tahsis başvurusuna istinaden aylık bağlanması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 24.01.2012 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığı bağlanan davacının bir kısım sigortalı hizmetlerinin iptal edilmesi neticesinde yaşlılık aylığının kesildiği eldeki davada; yaşlılık aylığının yeniden bağlanması için tahsis talebi bulunmasının gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesine göre tahsis koşullarını tamamladığı 01.01.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun/ Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu) geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrası, Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun/Sosyal Sigortalar Kanunu) 62 ve geçici 81 inci maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
2. Sosyal güvenlik sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal hukuk devleti, niteliğinin bir gereği olarak sosyal güvenlik kavramını yaşama geçirerek somutlaştırır. Sosyal devletin gerçekleşme aracı olan sosyal güvenlik kavramı insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, gelecekten emin olma düşüncesinin bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak sosyal güvenliğin varlık koşulu diğer bir ifadeyle olmazsa olmazıdır.
3. Bu nedendir ki, sosyal güvenlik hakkına temel insan hakları arasında yer verilmiş ve uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 60 ıncı maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı hükme bağlanmıştır.
4. Sosyal güvenlik hakkı kapsamında sigortalılara sağlanan haklardan biri de yaşlılık aylığı bağlanmasıdır. Zira insanlar genellikle belli bir yaşa ulaştıktan sonra çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetmeleri nedeniyle aktif çalışma hayatına son verme ihtiyacı duyarlar. Aktif olarak çalışıp gelir elde etme imkânından yoksun oldukları bu dönemde gelir kaybına uğrarlar. İşte uzun vadeli sigortalı kollarından biri olan yaşlılık sigortasının temel amacı sigortalıya ömrünün iş göremediği geri kalan kısmında yardım etmek ve geçimini sağlayacak sürekli bir gelir sağlamaktır.
5. Ancak yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar hizmet akdine tabî olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma yazılı istekte bulunma olarak sayılabilir.
6. Türk sosyal güvenlik sisteminde hizmet akdine tabî olarak çalışanlar ile kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalılar yönünden zorunlu emeklilik öngörülmediğinden yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşması üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalının talebi olmadan aylık bağlanması mümkün değildir. Bu itibarla sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunması zorunludur.
7. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki 5510 sayılı Kanun'un geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki; "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca davanın yasal dayanağını mülga 506 sayılı Kanun'un 62 ve geçici 81 inci maddeleri oluşturmaktadır.
8. Nitekim 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi ninkaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.
9. Buna göre 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun'un yürürlükten tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.
10. Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 81 inci maddesinin (B) bendi ile maddenin (A) bendindeki şartları taşımayan sigortalılar yönünden 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak kademeli bir sistem benimsenmiştir. Bu kapsamda olmak üzere 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (B) bendinin (b) alt bendinde sigortalılık süresi 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları durumunda yaşlılık aylığından yararlanabilecekleri belirtilmiştir.
11. Sosyal Sigortalar Kanunu'nun geçici 81 inci maddesinin (C) bendinin (a) alt bendinde ise 23.05.2002 tarihinde 15 yıl sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri hâlinde yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiştir. Sözü edilen bu bentteki koşulları 23.05.2002 tarihi itibariyle yerine getirmeyenler yönünden de yine kademeli bir geçiş düzenlenmiştir. Bu bendin (be) alt bendine göre 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getirmeyenlerden bu şartları 24.05.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkeklerin 60 yaşını doldurmuş olmaları hâlinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı hüküm altına alınmıştır.
12. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki 506 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinde yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını taşıyan sigortalıya yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiş, aynı yöndeki düzenlemeye 5510 sayılı Kanun'un 28 inci maddesinde de yer verilmiştir. Bu nedenle yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte (tahsis talebinde) bulunulması gerekmektedir.
13. Somut olayda 01.01.1957 doğum tarihli olan davacıya 24.01.2012 tarihli tahsis talebi üzerine 4691 gün yurt dışı borçlanması ve 339 gün prim ödeme gün sayısı olmak üzere 5030 prim ödeme gün sayısı üzerinden 01.02.2012 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (B) bendinin (b) alt bendi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurum denetmeni tarafından düzenlenen 15.02.2018 tarihli ve 2018/16 sayılı denetmen raporunda davacının dava dışı Başel Boya Hırdavat Tic. Ltd. Şti. ünvanlı 1006663 sicil numaralı işyerinde 03.03.2011-31.12.2011 tarihleri arasında geçen çalışmalarının yurt dışında olduğu sürelerle çakıştığının tespit edilmesi üzerine bu çalışmalarının Kurumca iptal edildiği, buna bağlı olarak da yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek 01.02.2012-24.02.2019 tarihleri arasında yapılan ödemelerin davacı adına borç kaydedildiği, davacının Kurum kayıtlarına 21.03.2019 tarihinde giren dilekçesinde iptal edilen çalışmalarından sonra geriye kalan prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (C) bendine göre 01.02.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına müstehak olduğunu, bu tarihten itibaren aylık bağlanarak iade ile sorumlu olacağı miktarın buna göre belirlenmesini talep ettiği, davacının ayrıca 13.02.2019 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurum tarafından 4730 prim gün sayısı esas alınarak 01.03.2019 tarihinden itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağlandığı tespit edilmiştir.
14. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 24.01.2012 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığı almakta olan davacının 03.03.2011-31.12.2011 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin iptal edilmesinden sonra geri kalan 4730 prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (C) bendinin (be) alt bendine göre 60 yaşını doldurduğu 01.01.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı, sosyal güvenlik denetmeni tarafından yapılan inceleme sırasında aylığını almaya devam ettiği ve 2012 yılında yapılmış bir tahsis talebi bulunduğu da dikkate alındığında artık yeni bir tahsis talebine gerek olmaksızın 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (B) bendine göre bağlanan aylığın kesilmesinden sonra aynı maddenin (C) bendi kapsamında yaş şartının gerçekleştiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylığının tekrar bağlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davacının 01.01.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru olmamıştır. Varılan bu sonuç ise usul ekonomisinin gereği olduğu gibi sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların yanı sıra bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alan sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine, ayrıca bu tür davaların kamusal yapısına uygundur.
15. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2011 tarihli ve 2011/10-475 Esas, 2011/560 Karar, 30.03.2022 tarihli ve 2019/(21)10-803 Esas, 2022/425 Karar, 02.11.2022 tarihli ve 2021/10-226 Esas, 2022/1418 Karar, 09.11.2022 tarihli ve 2021/10-231 Esas, 2022/1470 Karar, 10.11.2022 tarihli ve 2021/10-152 Esas, 2022/1488 Karar ile 26.04.2023 tarihli ve 2022/1051 Esas, 2023/360 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.
16.Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
17. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
31.01.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Bakmadan Geçme