Doç. Dr. Bekir Gökpınar

Osmanlı'da para ve fiyatlar (I)

Doç. Dr. Bekir Gökpınar

            Para bir devletin bağımsızlık sembollerinden biridir. Osmanlı döneminde ilk para Osman Gazi tarafından bastırıldığı konusu üzerinde tam bir mutabakat yoktur. Genel olarak 1326 yılında Orhan Bey adına kestirilen akçenin ilk Osmanlı parası olduğu kabul edilir. İlk Osmanlı parası gümüş akçe olup ve 1688 yılına kadar yani 361 yıl imparatorlukta geçerliliğini korumuştur. Sonra 1688-1879 yıllarında 191 yıl kuruş-para devri, 1879’dan sonra lira kuruş devri başlamış ve hala bu para sistemi tedavüldedir. I. Murad döneminde bakır para basıldıysa da daha çok halk arasında bozuk para işlevi görmüştü.

            Osmanlı, paranın piyasada bol bulunması ile ekonomi ve ticari faaliyetlerin canlı olarak devam etmesinde ciddi bir ilişki olduğunun bilincindeydi. Devlet, bulunduğu coğrafya itibariyle doğudan batıya uzun mesafeli ticaret yolları üzerinde bulunuyordu ve bunun ekonomiye katkısı büyüktü. Yine Osmanlı’da para kullanımı sadece kentlerde dar kapsamlı bir alanla sınırlı değildi. Fatih döneninden başlayarak Balkanlar’da zengin gümüş madeni yataklarına sahip olan Bosna ve Sırbistan’ın fethi devleti para açısından rahatlatmıştı. İşte 16.yüzyılda değerli madenlerin bollaşması, kentler ve kırsal alanlar arasında ticari bağın güçlenmesi, köylülerin ürünlerini kent ve kasabada satmaları yoğun para kullanımını beraberinde getirmişti. Hatta kentlerde hacmi büyük olmasa da kredi kullanımının da olduğu bilinmektedir. Ticaret ve ekonominin canlılığını koruması için devletin parasal düzeni ve istikrarı koruması büyük önem taşıyordu.

            Osmanlı’da para politikaları devlet ve bürokrasi tarafından yönlendirilir ve kimi zaman müdahale edilirdi. Ancak piyasada oluşan kur dengelerinin denetlemesi kolay değildi. Yine de para piyasalarını müdahale esnek ve pragmatik bir nitelikte idi. Şunu da unutmamak gerekir ki uzun ticaret yollarının kavşak noktasında yer alan imparatorluğun parasal istikrarı sağlaması ve sürdürmesi fevkalade zordu. İmparatorlukta çok değişik paralar da kullanılıyordu. Paranın dışarıya kaçması veya yastık altına inmesi yani piyasadan çekilmesi hiç istenmeyen bir durumdu.

            Osmanlı’nın kuruluşundan 16.yüzyıl ikinci yarısına kadar para değerinde istikrarlı bir dönem yaşanmıştı. Yine akçenin içindeki gümüş miktarı da Fatih dönenine kadar çok az değişmiş yani para değeri uzun yıllar standart kalmıştı. Bu da piyasada fiyatların istikrarını sağlıyordu. Kuruluştan 1560-70’lere kadar geçen 250 yıllık zaman dilimi içinde Fatih dönemi para politikası açısından biraz farklılık gösterir. Fatih döneminde artan askeri masrafları karşılamak ve merkezi devletin konumunu güçlendirme amacıyla para değerini düşürme yani tağşiş yoluna gidildi, akçedeki gümüş oranı düşürüldü. Eğer piyasada kıymetli maden stoklarında kıtlık varsa tedavüldeki para miktarını arttırmak için tağşiş pratik bir yoldu. Fatih, 1446 yılında ilk tağşiş uygulamasını yaptı ancak bu yeniçerilerin büyük tepkisini çekti. Bunun sonucunda tarihte ilk defa yeniçeri isyanı olan Buçuktepe vakası gerçekleşti. Yeniçeriler ya tağşişten vaz geçilmesini ya da ücretlerine zam yapılmasını istediler. Yeniçerilerin ulufelerine yarım(buçuk) akçe zam yapılarak isyan yatıştırılmıştı ancak Fatih’in de tahtan indirilmesine sebep olmuştu. Kimi tarihçiler bunu Osmanlı tarihinde ilk askerî darbe olarak değerlendirir. Gerçi Fatih, yeniden tahta çıktığında saltanatı boyunca söz konusu para politikasını sürdürmüş ve akçenin içindeki gümüş miktarını malî bir tedbir olarak % 30 civarında azaltılmıştı.

            Osmanlı’da tağşiş aslında uzun vadede fiyat artışlarının yani enflasyonun, paranın alım gücünün düşmesinin en önemli sebebi idi. Kısa vadede devlete gelir getiren bir mali politika aracı olarak kullanılırdı. Tağşiş ile devlet aynı miktardaki gümüş ile itibari değeri daha fazla miktarda para basmakta ve ödemelerin büyük bölümünü yapmaktaydı. Kimi zaman tağşiş sonrası eski paraların tedavülünü yasaklanır ve darphaneye getirilen eski paraların yeniden basımı için ücret alarak ek gelir de sağlanırdı. Aslında bu uygulama bugün devletin kağıt para basmasına benzeri bir durumdu. Para tağşişlerinden toplumun birçok kesimi etkilenirdi. En çok zarar gören kesim akçe üzerinden sabit maaş alan kimselerdi. Köylülerden akçe olarak vergi tahsil eden sipahiler de buna dahildi. Lonca üyeleri, esnaf, tüccar, ücretle çalışan zanaatkarlar yapılan tağşişler sonucu artan fiyatlardan doğrudan etkileniyorlardı. Devletten ücret alan yeniçeriler, devlet memurları ve ulema olumsuz etkilenen kesimlerdendi.

Fatih dönemi her ne kadar para piyasalarına müdahale anlamında farklı bir dönem olsa da Avrupa ve Asya kıtalarında güçlü bir imparatorluk kurma girişimi bazı gelişmeleri de beraberinde getirdi. Bulundukları coğrafyada kara ve deniz ticaret yollarını denetim altına almaları önemli bir stratejinin sonucuydu. Ticari akışın devamı ve piyasaya mal arzının artması ve devletin vergi gelirinin artması birbiri ile ilişkili konulardı. Doğu Akdeniz üzerinden gerçekleşen ticari faaliyetlerin artarak devamı Osmanlı’nın menfaatine uygun bir durumdu. Doğu Akdeniz ticari faaliyetleri için Safeviler’de şahî, Memlûkluler’de eşrefî ve Venedikliler’de duka adı verilen altın paraları tedavülde idi. Devletin topraklarının genişlemesi ve ülke içinde ve dışında ticarî faaliyetleri sürdürülmesi için uluslararası geçerliliğe sahip ilk altın para olan “Sultanî” Fatih tarafından 1477 yılında tedavüle sürüldü. Altın para Venedik dukası ile yakın bir değerde idi.

            Özellikle 16.yüzyılda devletin hızlı gelişmesi, yeni fetihler ve gelir kaynakları tağşişe olan ihtiyacı azaltmıştı. Diğer taraftan iyi işleyen bir tımar sistemi ordunun büyük kısmının finansmanını sağlıyordu. Hazine üzerinde mali baskı unsuru olan maaşlı asker ve memur sayısı sınırlıydı. Bu durum parasal istikrarı ve beraberinde fiyat istikrarını da getirmişti. Yapılan araştırmalar Osmanlı’da 1469 yılından 1914 yılına kadar temel ihtiyaç maddelerinde artış oranı % 300 olarak gerçekleşmiş ve bu da fiyatların yıllık artış hızının % 1,3 olması demekti. Özellikle Kanuni dönemi fiyat istikrarı açısından çok dikkat çeker. Örneğin bir okka ekmek 1520 yılında 0,5 akçe iken 1550 yılında hala 0,5 akçedir. Bir okka et geçen 30 yılda 1,5-2 akçe civarında seyretmişti. Hakeza koyun fiyatı 25-30 akçeden çok az artışla 30-35 akçeye çıkmıştı. Hatta buğday fiyatı 8 akçeden 5-6 akçeye düşmüştü.

            Osmanlı İmparatorluğu, Kanuni’nin uzun saltanat döneminde kazanılan zaferler ekonomik ve siyasi istikrar ile desteklenmiş, hukuk ve adalet prensipleri ön plana çıkmış, devletin iyi işleyen bürokrasisi, nizam ve intizamı ile çağının en büyük gücü olmuştu. Bu dönemde Osmanlı, piyasada hem para hem de ürünün bol bulunmasını dikkatle takip ederdi. Fiyatların yükselmesine kolay kolay izin vermezdi. Ancak Kanuni sonrası Osmanlı ülkesinde ve dünyada görülen istikrarsız durumlar, kıtlıklar, kuraklıklar, nüfus artışı, köyden şehirlere göç, uzun savaşlar, depremler, coğrafi keşifler ve devletin her alanda değişim ve dönüşümü büyük fiyat artışlarını ve hayat pahalılığını getirmişti.

Yorumlar 3
Mevlüt 05 Mayıs 2024 06:15

Avrupa ülkeleri Osmanlı’nın mali yapısını örnek alıp üniversitede dersler verirken biz kendi ülkemizde Osmanlı yerleştiriyoruz elinize sağlık hocam

Kasım 04 Mayıs 2024 10:21

Kentmi ? Şehirmi? Mevzu ve izah Âlâ.

Mesut 03 Mayıs 2024 23:31

Kaleminize sağlık. Açıklayıcı bir yazı olmuş. Tebrik ederim.

Yazarın Diğer Yazıları