Uzmanlar uyarıyor: 'Çikolata kisti tanısında 7-10 yıllık gecikmeler yaşanıyor'
Dünyada 176 milyon kadında olduğu düşünülen halk arasında çikolata kisti olarak bilinen endometriozise ilişkin konuşan Doç. Dr. Hale Göksever Çelik, 'Endometriozisli kadınların yüzde 30-50'sine infertilite tanısı koyarken, infertil kadınların yüzde 25-50'sinde endometriozis hastalığı ile karşılaşıyoruz. Çalışmalar tanıda ortalama 7-10 yıllık gecikmeler yaşandığını ve hastalığın bu süreçte ilerlediğini göstermektedir. Cerrahi tedavi sonrasında da nükslerle sık karşılaşılabilir' şeklinde konuştu.
Dünyada 176 milyon kadında olduğu düşünülen halk arasında 'çikolata kisti' olarak bilinen endometriozise ilişkin konuşan Doç. Dr. Hale Göksever Çelik, 'Endometriozisli kadınların yüzde 30-50'sine infertilite tanısı koyarken, infertil kadınların yüzde 25-50'sinde endometriozis hastalığı ile karşılaşıyoruz. Çalışmalar tanıda ortalama 7-10 yıllık gecikmeler yaşandığını ve hastalığın bu süreçte ilerlediğini göstermektedir. Cerrahi tedavi sonrasında da nükslerle sık karşılaşılabilir' şeklinde konuştu.
Halk arasındaki 'çikolata kisti' olarak bilinen endometriozisin kronik bir hastalık olduğu belirtilirken spesifik bir belirtisi olmadığı için erken tanı yapılamadığı ifade ediliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hale Göksever Çelik de Endometriozis Hastalığı Farkındalık Ayı olarak belirlenen Mart ayında dünyada birçok etkinlik gerçekleştirildiğini anlatırken, hastalığa ilişkin bilgi verdi. Doç. Dr. Çelik, dünyada 176 milyon kadını etkilediği ifade edilen hastalığa karşı kadınların adet dönemindeki ağrı gibi bulguları dikkate alarak, doktora başvurarak kontrollerini yaptırabileceğini ifade etti.
'Tanı konulma yaşı, üreme çağı dönemi, yani 18-45 yaş aralığıdır'
Hastalığa ilişkin bilgi veren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hale Göksever Çelik, 'Tanı koymada elimizde hastalığa özgü spesifik bir belirteç olmadığı için erken tanısı kadının özellikle adet döneminde yaşadığı ağrı gibi klinik bulgularını dikkate alması ve doktora başvurması ile mümkün olmaktadır. Farklı tipleri olduğu için bu konuda yetkin hekimlere başvurması önemlidir. Aksi takdirde yapılan çalışmalar tanıda ortalama 7-10 yıllık gecikmeler yaşandığını ve hastalığın bu süreçte ilerlediğini göstermektedir. Jinekolojik muayene ve ultrason değerlendirmesi tanıda en önemli kısmı oluşturmaktadır. Kanda bakılan bazı belirteçler ve MR gibi ileri görüntüleme yöntemleri ise arada kalınan olgularda yardımcı olabilmektedir. Endometriozis, kadınlık hormonu olan östrojene bağlı bir hastalık olduğu için genellikle tanı konulma yaşı, üreme çağı dönemi, yani 18-45 yaş aralığıdır. Ancak aralarında bizim de yapmış olduğumuz son çalışmalara göre endometriozis menopoza girmiş kadınlarda da tespit edilebildiği gibi, adölesan (ergenlik) yaş grubunda da karşılaşılabilir. Geçmiş zamanlarda önemsenmeyen ve normal olarak kabul edilen adet sancılarının aslında normal olmadığı ve altta yatan endometriozis lezyonları olabileceği anlaşılmaya başlandı. Mart ayında tüm dünyada yapılan endometriozis farkındalık etkinlikleri de bu bilincin daha da artmasıyla sonuçlandı' şeklinde konuştu.
'Cerrahi tedavi sonrasında da nükslerle sık karşılaşılabilir'
Doç. Dr. Çelik, endometriozisin, kız kardeşlerde benzer yaşlar ile bulgularla ortaya çıkmasının, genetik aktarımın da bu hastalıkta önemli rol oynadığını gösterdiğini aktararak, 'Endometriozisin neden olduğu yapışıklıklar, tüplerin hareketliliğinde bozulmalar, yumurtalık kalitesinde düşme gibi mekanizmalarla infertiliteye yani toplumda kısırlık olarak bilinen duruma yol açtığını vurguluyor. Endometriozisli kadınların yüzde 30-50'sine infertilite tanısı koyarken, infertil kadınların yüzde 25-50'sinde endometriozis hastalığı ile karşılaşıyoruz. Hiçbir tedavi verilmeden takip edilen hastalar olduğu gibi ilaç veya cerrahi tedavilerle de yönetilen hastalar bulunmaktadır. Ancak endometriozisli kadınların bilmesi gereken önemli durum şudur ki; bu hastalık hipertansiyon, diyabet gibi kronik bir hastalıktır. İlaç tedavisi kesildiğinde belirti ve bulguların tekrar edebileceğini ve hastalığın ilerleyebileceğini hasta bilmelidir. Cerrahi tedavi sonrasında da nükslerle sık karşılaşılabilir. Bu nedenle tekrarı önlemek adına gebelik tercih etmeyen kadınlara ameliyat sonrası dönemde baskılayıcı tedavi öneriyoruz' şeklinde konuştu.
'Kadınlar yıllık muayenelerini aksatmamalı'
Tedavinin tanı konulduktan sonra şekillendiğini ifade eden Doç. Dr. Çelik, kadınların yıllık jinekolojik muayenelerinin aksatmamaları gerektiğini anlatarak, 'Kadınların ağrılarını, özellikle adet sancılarını önemsemeleri ve doktora başvurmaları gerekir. Tedavi başlanmış hastaların ise ilaçlarına devam etmeleri ve doktor kontrolü altında olmaları önemli' dedi.