Küçük Asya, sayanın kapısının kenarında sağımı biten koyun ve keçilerin büyük bir coşkuyla dışarı çıkışlarını hiç bir şeye aldırış etmeden izliyor.
Mayıs ayının sonlarına doğru Hasandağının eteklerine yolculuğun başladığını söylüyor yücel bey.
Çevrede küçüklü büyüklü bir çok yayla var. Yücel bey, kendini bildi bileli Yardabaşı yaylasına çıkarıyor hayvanlarını.
Yarım saat daha erken gelseydin keçi ve koyunların sağımlarını yaptık onlarıda çekerdin diyor. Gerçekten havası çok güzel Yardabaşı yaylasının. Yaylayı bulmak benim için zor oldu. Ama sonunda ulaşmayı başardım.
Ankara ve çevresinden haftasonunu kamp ve yürüyüş yaparak değerlendirmek isteyenler için Hasandağı bire bir.
Tabi yol üzeri Tuz Gölü'nden geçerken kısa bir süre uğrayıp çıplak ayakla yürümeden direk geçmek olmaz. Yaz aylarında Tuz Gölü'ne insanlar akın etmiş durumda . Ayakkabıları çıkarıp üzerinde yürümeye başlıyorum. Tuz Gölü yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri konumuna gelmiş durumda. Ilk gidecekler için küçük bir not düşmek istiyorum. Terlik ve ayak havlusu yanınıza almayı unutmayın. Burada biraz vakit geçirmek istiyorsanız yazlık sandalye ve şemsiyede alabilirsiniz. Onlarca kez yanından geçmeme ragmen hiç uğramadığım için benim için tecrübe oldu. Belki sizing içinde olabilir:))
Aksaray-Nevşehir istikametine doğru yol almaya devam ediyorum. Nevşehir istikametine doğru sola sapıyoruz. Daha sonra Nevşehir istikametinden Ihlara Vadisi istikametini takip ediyoruz. Ihlara Vadisi yol ayrımına geldiğimizde Hasandağı tabelası sağ tarafı gösteriyor.
Ihlara vadisinin başlangıç yerini gördüğümde merhum Kemal Sunal’ın ‘Yeşil Vadi’ filmi aklıma geliyor. Hüzünle karışık tebessüm ediyorum . Buradan yurdum insanın kalbinde ayrı bir yeri olan Kemal Sunalı rahmet ve minnetle anıyorum. Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun.
Ihlara vadisini arkamızda bırakarak Hasandağı istikametine doğru yol alıyoruz. Yol üzeri gördüğüm köylülere Hasandağına nasıl gidebilirim diyerek sorduğumda Helvadere köyünden sonra Karbeyaz otel tabelasını takip et o yol seni direk Hasandağına çıkarır diyorlar.
Eski asfalt yol köylülerin dediği gibi direk beni Hasandağının eteklerinde bulunan yaylara çıkardı.
Fakat öncesinde küçük bir hata ile farlı bir yola giriyoruz. Bir müddet ormanlık alanda dar yollarda ilerledikten sonra asfalt yol bitiyor ve bir piknik alanına çıkıyoruz. Yanlış yolda olduğumuzu anlıyoruz ve tekrardan Helvadere köyüne doğru yol alıyoruz. Oradan tabelaları dikkatle takip ederek Hasandağına çıkıyoruz.
Yardabaşı yaylası hemen otelin üst tarafında bulunuyor. Uzaktan koşarak gelen üç dört yaşların da küçük bir beliriyor. Araca biraz yaklaştığında duruyor . al al olmuş yanakları ve meraklı gözlerle bizi izliyor. Küçük Asya’ya merhaba ufaklık dediğimde meraklı bakışların arasında yüzü güldü.
Hayvanlar öğle sıcağından korunmak ve süt sağımı için etrafı tellerle çevrili ahırda yatıyorlar. Ahırın ortasında bulunan kayanın üstünde adamlar ve çocuklar oturmuş koyu bir sohbete dalmışlar. Kadınlar süt sağma işini tamamlamış, sağdıkları sütleri bidonlara doldurmuşlar çadırlara doğru gidiyorlar. İki kangal yavrusu elinde süt bidonu bulunan kadının eteklerinin altında süt içebilmek için oynaşıyorlar. Kadın, gölbezlere sütü koklatarak yavruları daha da heveslendiriyor. Kangal köpeğinin bu yıl ikinci doğumu olduğu için yavrular iki kardeş. Dişi Kangalın bir önceki sene tek yavrusu olmuş. Yücel bey, köyde tek kangal cinsi köpeğin kendisinde olduğunu söylüyor. Biraz uzaklardan gür bir havlama sesi geliyor. Yücel bey, yukarılarda yaylanın dışında bulunan taştan bir kulübeyi göstererek orada ki kangal köpeğim bu yıl beş yavru doğurdu. Onun üçüncü doğumu. Daha öncekilerde de o da ilk doğumda tek, ikinci doğumda iki yavru doğurmuştu.
Kangalları sürüyü yaylanın dışına çıkardıklarında sürüye katıyorlarmış. Yoksa diğer köpekleri boğduklarını söylüyor. Tabi ben hemen soruyorum bana bir şey yaparlar mı diye ???? gülerek yok dokunmazlar diyor. Yinede ben Kangalların heybetli bakışları arasında biraz tedirgin bir şekilde dolaşıyorum. Korkmuyorum desem yalan olur ????
Sayanın içerisine girerek sohbete bende dahil oluyorum. Ufaklıklar bana tekeleri gösteriyorlar. Bu arada fotoğraf makinamı da inceliyorlar. Bir ara çocuklardan biri tekenin sırtına binmek istedi fakat beni kaçırır diyerek sonrasında vazgeçti.
Uzunca bir sohbetin arkasından artık hayvanları sulama vakti geldi. Öğle sıcağının ardından sayada yatan koyunları aşağıda bulunan su oluklarına indirmeye başladılar. Fakat sıcağın etkisiyle koyunlar zor hareket ediyorlar. Artık benim de yavaş yavaş ayrılma vaktim geliyor. Doğası ve taştan yapılmış yayla evleriyle eşsiz bir güzelliğe bürünmüş bu güzel yerden sürüyü çobanlarla beraber suya indirmeye başlayınca ben kolay gelsin diyerek ayrılıyorum.
Arabayı çalıştırıp döndükten sonra koşarak gelen küçük Asya’yı fark ettim. Küçük Asya el sallayarak soğuk rüzgarda al al olmuş yanarakları o güzel gülüşüne ayrı bir güzellik katıyor.
Ben de "Hoşçakal küçük Asya" diyerek yola koyuluyorum.
Dağ yolundan inerken küçük bir çay molası veriyorum yeşil ve griye bürünmüş manzaraya karşı.
Molanın ardından artık Ankara yolu görünüyor. Dönüş yolunda Tuz Gölü'nün eşsiz günbatımı manzarası ile karşılaşıyorum. Günün son fotoğrafını yine günün ilk fotoğrafı olan Tuz Gölü'nün eşsiz gün batımı manzası ile kapatıyorum.
