Prof. Dr. Seyfi Yıldız

1 Nisan sonrası Türkiye'de ne olacak?

Prof. Dr. Seyfi Yıldız

 

31 Mart yerel seçiminin doğuracağı sonuçlar ile Türkiye’de yeni bir dönem başlıyor. Aslında 26 Mart 1989 tarihinde yapılan yerel seçimlerde SHP’nin birinci parti olarak çıkması ile ANAP’ın yaşadığı kaderi şu an AK Parti yaşıyor. Halk, bu seçimde AK Partiye, uyguladığın ekonomik, sosyal ve yönetim politikalarını gözden geçir, aksi halde 2028 yılındaki genel seçimlerde “kaybedeceksin” demiştir.

Peki AK Parti Neden Kaybetti?

Öncelikle Ülkede yaşanan ekonomik tablo “vatandaşın cebine” dokundu, refah seviyesi ciddi anlamda düştü, halk fakirleşti, halk kredi kartı kullanarak borç ile yaşamaya başladı. Kesimler arasında ciddi anlamda ücret farklılıkları ortaya çıktı. Örneğin şu an genel müdür ek göstergesine sahip bir profesör 70 bin TL maaş alırken, kamu da bir daire başkanı 90 bin TL maaş almakta. Diğer kesimlerde de ücret dengesizliği farklı değil ve kamuda iş barışı ciddi anlamda bozuldu. İkinci olarak 16 milyon emeklinin yaşadığı bir ülkede 9.5 milyon emekli “10 bin TL maaşa mahkum” oldu. Emekli evine ekmek, şeker, tuz götüremedi, kirasını ödeyemedi, et yiyemedi. Üçüncü olarak “belediyelerde ortaya çıkan usulsüzlükler ve yolsuzluklar” ayyuka çıktı. Bunlara ilişkin hiçbir önlem alınmadı. Sonuncusu ise “kamuda “liyakatsız” atamalar ve “mülakat” kaldırılacak” denildiği halde kaldırılmadı. Şu anda Türkiye’de kurumların başında liyakatsız atamalar olduğu için “iş barışı” ortadan kalktı, “üsttekiler mutlu alttakiler umutsuz” bir vaka olarak, kamu kurumlarında özellikle üniversitelerde yönetim problemleri ortaya çıktı. Artık halk kendisine yukarıdan bakan, ben “Devletim” diyen “yukarıdaki şahıslardan” bıktı. Bunun yanında birinci sıradan sınavı kazananlar mülakatlarda elendi. Üniversitelerde akademik personel alımlarında şahsa bağlı ilanlara çıkıldı, ön değerlendirmelerde sübjektif değerlendirmeler ile adaylar haksız bir şekilde elenerek istenilen adaylara yer açıldı. Bu keyfi hareketlere maalesef Devletin üst kademeleri de seyirci kaldı.  Bu da toplum vicdanında derin yaralar oluşturdu. Sonuçta rızkı veren Allah idi, kul değil. Ama olmadı…

1 Nisan’dan Sonra Ne olacak?

Piyasalarda; 1 Nisan sonrası Türkiye’de, halkın refah seviyesinde önemli düşüş olacağı beklentisi hakim. 31 Mart seçimlerinde iktidara karşılık muhalefetin önemli oranda oy kazanması, Ankara ve İstanbul’u alması muhalefet açısından önemli bir moral üstünlüğü sağlayacaktır. İktidarın enflasyon ile mücadelede giderek çıkmaza giren politikaları, halkın geçinme şartlarını daha da olumsuz hale getirecek, kapanan şirket sayısında, borcunu ödeyemeyip icralık olacak vatandaşlarda önemli artış olacaktır. 1 Nisan’dan itibaren kredi kartlarında eğitim, sağlık, vergi ve sigorta ödemeleri haricinde kaldırılacak taksit uygulaması hem tüketiciyi hem de ticaret erbabını olumsuz etkileyecek, elektrik ve doğalgaza beklenen zamlar, dövizde ortaya çıkacak yukarı yönlü hareketlilik, yeni vergi ihdası ya da vergi oranlarında artış beklentisi, Merkez Bankası’nın politika faizi artışını sürdürecek olması, bu sene kuraklık olacağı beklentisi dolayısı ile tarım ürünlerinde ortaya çıkacak üretim düşüşünün, her ne kadar ekonomi yönetimince Temmuz ayı itibari ile enflasyonda düşüş eğiliminin olacağı beklentisi olsa da, piyasalarda enflasyonun daha da artacağı beklentisi hakim.

AK Parti 2024 yerel seçimlerde aldığı oy oranını iyi bir şekilde analiz etmez ise 2028 genel seçimlerde “kesinlikle” kaybedecektir. 2028’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için, 1 Nisan’dan sonra siyasi alanda hareketlilikler başlayacak, yeni oluşumlar gerçekleşecektir. Dolayısı ile siyasi hayatta yeni partilerin kurulması, bazı partilerin birleşmesi gibi bir takım gelişmelerin olacağı gözükmektedir. Ümitköy’de, kuracağı partinin binasını kiralayan Yavuz Ağıralioğlu’nun sosyal medyada paylaştığı “ Gerçek bir müslüman, rüyasında bile CHP'ye oy verdiğini görürse kalktığında tövbe edip gusül abdesti alır” şeklindeki mesajı aslında kuracağı partiye zemin oluşturma gayretinden başka bir şey değildir. Bu dönemde, siyasi aktörlerin sel önünden kütük kapma yarışına gireceği, 2028 seçimlerini planlayacakları öngörülmektedir. Diğer taraftan yerel seçimlerde, Yeniden Refah Partisi’nin de önemli başarı sağlaması “milli görüş” mücadelesinde artık “ben varım” diyerek iktidar partisinden seçmen devşirecektir. “ Son seçimim” diyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan bu süreçte; Putin gibi “ebedi başkan” olabilmek için 2025 ya da 2026 yılında milletin önüne tekrar sandık koyacak, bir Anayasa oylaması yaptırılarak “ebedi başkanlığın” önü açılmaya çalışılacaktır. Zaten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin MHP’nin olağan Kongresinde Erdoğan için sarf ettiği “Buradan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a diyorum, ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Onun için Cumhur ittifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz Türkiye yüzyılının kurtarıcısı olarak seni görmek istiyoruz” ifadeleri, “ebedi başkanlık” eyleminin alt yapısının oluşturulmaya başlandığını göstermektedir.

Aslında 1 Nisan’dan sonra yapılacak şey; Türkiye’de birkaç yıl sıkı bir para ve maliye politikası, daha sonra da “siyasi ikbal” sağlamak amacıyla, ekonomik olarak bunalacak halkı rahatlatmak için popülist politikalar içeren bir seçim ekonomisi uygulamaktır. Ama bu durum da gelecekte ödenecek bir bedel olan enflasyonu düşürmeyecek hatta daha da artıracak, 80’li 90’lı yıllarda yaşandığı gibi, dar gelirlinin, memur, işçi ve diğer çalışanların çok kötü ekonomik şartlarda yaşamını idame ettirmeye çalışacağı görülecektir. Bu süreç; Ülkede güven unsuru olacak güçlü bir iktidarın geleceği zamana kadar devam edecektir: 90’lı yıllardan sonra AK Parti’nin güçlü bir şekilde iktidara gelerek doğru ve güçlü kararlar alarak ekonomide iyileşmelerin olması gibi…

Yazarın Diğer Yazıları